Yaklaşık üç hafta önceydi. Omuzlarımda günlerin ağırlığı, zihnimde ise iş yerinin yoğun stresi birikmişti. Her sene bu aylardaki iş yoğunluğuna bir türlü adapte olamamıştım. Akşamın koyu gri gölgesi şehrin üzerine çökerken, kendimi iş yerinden dışarı, soğuk havaya attım ve evime doğru yola koyuldum. Adımlarımda bir yorgunluk vardı, ama asıl rahatsız edici olan, zaman zaman içimi ürperten, derinden gelen o üşümeydi. Sanki damarlarımdaki kan yavaşlıyor, tenimin altında bir buz geziniyordu. Geçer düşüncesiyle kendimi avuttum ve evimde dinlenmeyi tercih ettim. Zaten hava da keskin bir soğuklukla yüzümü yalayıp duruyordu. Büyük ihtimalle bu soğuk havanın çarpması ya da o sıralar ortalıkta kol gezen salgın bir hastalıktı. Şimdilerde yine covidin başka bir versiyonu ile insanlara bulaştığı söyleniyordu. Bu düşüncelerle yaşadıklarımı biraz göz ardı ettim. Arada da bir karnım burkuluyor, içimde bir curcuna yaşanıyor gibiydi; ve peşi sıra bir ishal durumu da peyda olmuştu.Bu süreç, beş-altı gün kadar sürdü. Artık bu durumun basit bir üşütme boyutunu aştığını ve ciddi bir tedavi almam gerektiğini hissettim. Kendi kendime iyileşme düşüncesini bir kenara bırakıp herkesin ilk aklına gelen çareyi uygulayarak devlet hastanesinin acil servisine gittim.
Doktora durumu izah ettim. Bilindiği üzere, acildeki muayeneler genellikle yüzeysel olurdu. İshalim için bir bağırsak düzenleyici, o içten içe yaşadığım üşümenin enfeksiyon belirtisi olabileceğinden hareketle bir antibiyotik ve bu ilaçların mideye yan etkisi olmaması için de bir mide koruyucu verildi. Küçük bir umut ışığıyla eve dönüp ilaçlarımı içtim, istirahat hâline geçtim. İki günün sonunda ishalim tamamen geçmişti, ancak buz gibi üşüme durumu devam ediyordu. Özellikle ayak ve karın bölgemdeki o inatçı soğukluğu gidermek için sıcak su torbaları kullandım. Ortamın da soğuk olduğunu düşünerek, üç kat battaniyenin altına sığındım ve UFO ısıtıcımın önünde ısınmaya çalıştım. O ısıtıcı sanki yalnızca kendini ısıtıyor gibiydi; canlı, yakıcı ısısını hissedebilmek için en az iki-üç saat geçmesi gerekiyordu. Vücudum tüm bunlara ağır bir halsizlik ve yorgunlukla karşılık verdi.
Her şeyi bilen Google amcayla durumumla ilgili bir araştırma yaparken, bu tür durumlarda kana, idrara, CRP değerlerine ve bilmediğim bir sürü karmaşık tıbbi terime bakılması gerektiği bilgisine ulaştım. Tabi bu araştırmaların bazılarında "Şu varsa acil hastaneye gidin!" , "Bu varsa acil hastaneye gidin!" gibi uyarıcı cümleleri de görünce tekrar hastaneye gitmem kaçınılmaz oldu.
Nitekim, yeniden acile başvurdum. Durumumu anlattığımda doktor, bir kan ve idrar tahlili istedi. Tıpkı Google amcanın söylediği gibi yani. Kan tahlili sonucumda CRP değerim 134 çıkmıştı; bu, vücudumda büyük bir mücadelenin sürdüğünün göstergesiydi. Tahlil sonuçları neticesinde doktor, her ihtimale karşı batın ve göğüs bölgemden bir röntgen çektirmeyi uygun gördü. Bunları da çektirdikten sonra, damarlarımdan yavaşça akan bir serum takılmasının faydalı olacağını düşündü. Tam altı saat boyunca serumla kaldım.
Bu süre zarfında, hastane acilinde icapçı olan dahiliye doktoru gelerek, "Safrada bir şeyler görünüyor," dedi ve acilen beni cerraha yönlendirdi. Takip eden salı günü, nihayet genel cerraha ulaşabildim ve muayene oldum. Doktor, bir safra ultrasonu ve yine kan, idrar tahlilleri istedi. Bu tahlillerin sonuçlarına göre, CRP değerim düşerek 20'ye gerilemişti. Ancak bu kez de pankreatik enzimler; amilaz ve lipaz yükselmişti. Ultrasonun sonucunda ise, safra kesemde beş-altı tane kadar polip izlenmişti.
Doktor, bu poliplerin bir süre yakından izlenmesi gerektiğini söyledi. Tekrar bir kontrol günü vererek, o güne kadar kullanmam gereken birtakım ilaçları reçete etti. Tüm verilen ilaçları kullandım. Vücudumdaki o korkutucu üşüme ve titreme tamamen geçmiş, hayatın olağan akışına sanki yeniden adapte olmuştum. Doktorun verdiği kontrol gününü, o poliplere ne yapılacağını merakla bekleyerek, yine bir hastane serüvenine kendimi hazırladım.
Ama şuan bu güzel sonbahar gününde aslında rutin hayatımın işe gidip eve gelerek yaşadığım kimilerine göre anlamsız ama benim için muhteşem düzenin ne büyük nimet olduğunu fark ettim. Klasikti belki ama rutin gerçekten nimetti.