Evvel zaman içinde kalbur saman içinde. Kalburu samanın içine koymak ne kadar doğru bir karar bilemiyorum. Samanı elediysen kalburu kaldır. Yok daha eleyeceksen de mantıksız. İçine değil üstüne koy, yanına koy. Hatta en iyisi yine kaldır gerekince al kullan. Değil mi ama?
-Tuhaf tuhaf konuşup çocuğun uykusunu kaçırma Erhan, anlat işte masalı
İyi iyi. Ama biliyorsun böyle saçmalıklara tahammül edemiyorum. Neyse, nerde kalmıştık? Hah. Develer tellal iken pireler berber iken. Ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken. Buraya bir sözüm yok. Belli ki büyülü bir dünyaya girebilelim diye saçmalamışlar girişte. Yanlış bir karar diyemem. Tabii ben olsam böyle mi yazardım, sanmam. Eski zamanın birinde tatlı bir kız yaşarmış. Bir gün annesi kızına sürpriz yapıp kırmızı bir pelerin dikmiş. Çok mantıksız değil mi kızım? Yani tamam kırmızı güzel renk ama çok dikkat çekici. Hadi diyelim bu kız arkadaşlarıyla saklambaç oynadı, kovalamaç oynadı nasıl kazanacak? Ya da ormana gittiğinde tehlikeli hayvanlardan nasıl saklanacak? Şimdi spoiler vermeyeyim ama zaten tüm sorun da burdan başlıyor. Annesi az akıllı olsaymış da yeşil, siyah hatta kahverengi bir pelerin dikseymiş hiç sorun yaşanmazmış.
-Erhaaaan
Tamam. Bakma öyle. Devam ediyorum. Ama haklı olduğumu biliyorsun. Bu kız, -tabii benim düşündüklerimi düşünecek yaşta olmadığı için, ki bu anneyle büyüse de düşünemez gibi duruyor. Ben annenle mantıklı bir kadın olduğu için evlendim kızım. İleride sen de öyle olacaksın. Kurda kuşa yem olmayacaksın bir tanem. Öhöm. İşte bu kız sürekli pelerinini giymiş. Sonra yaşadığı köyde adı çıkmış “Kırmızı Başlıklı Kız” diye. Kırmızı başlıklı kız bir gün kendi kendine oynarken annesi yanına çağırmış. “Büyükannen hasta olmuş kızım ben ona kurabiye yaptım, meyve ve peynir koydum. Bunları al ormandan geçerek büyükannene götür. Sakın da yoldan ayrılma” demiş. Şimdi bu bana çok manasız geldiği için birkaç kitaptan baktım. Götürdükleri değişiyor ama genel olarak kurabiye var. Ki hasta birine çorba yapacağına kurabiye göndermek de tam böyle bir anneden beklenirdi. Bir et suyu yap, ne bileyim tarhana çorbası pişir değil mi? Hele küçücük kızı ormandan geçirmesine hiçbir şey demiyorum çünkü başlarsam susamam beni biliyorsun. Neymiş yoldan ayrılmaymış. Sence o yaşta çocuğun bunu dinleme ihtimali kaç? Hayır bir de orman yani. Karşısına ne çıkacağı belli değil. Peşinden aslan koşarsa da çıkmasın mı mesela yoldan? En azından eline bir şok cihazı ver, kendini koruyabileceği bir alet olsun. Neyse kırmızı başlıklı kız düşmüş yola. Ormandan geçerken şarkılar söylüyormuş, sağda solda çiçek topluyormuş. Yani ben bu kızın yaptıklarına bir şey diyemem ki. Annesinin henüz tek doğru kararını görmedim. Kız nasıl bilsin ne doğru ne yanlış?
Kızcağız böyle yavaş yavaş giderken çalıların arasından bir kurt çıkmış. Kırmızı başlıklı kız kurtun ne menem bir şey olduğunu bilmediği için korkmamış. Kurdu arkadaşı sanmış. Nerden bilsin annesi..
-Ay yeter ama artık
Haksız mıyım ya? Şöyle saçma iş yapılır mı?
-Masal bu Erhan, anlat geç işte.
Olmaz. Bak kızıma doğru karar nasıl alınır onu anlatıyorum ben. Değil mi kızım? İlk kural bilgili olmak. Kırmızı başlıklı kız kurdun kötü ve sinsi bir hayvan olduğunu, insanları yediğini bilse orda öyle dikilip durur muydu? Daha da fecisi büyükannesinin ev adresini kurda verir miydi? Aaa konuşmanının sonunu söyledim senin yüzünden. Sus da kızıma masalı doğru düzgün anlatayım.
-Ay nasıl anlatıyorsan anlat. Ben markete gidiyorum.
Git git. Aman yolda kurtlara dikkat et. Kırmızı da giyme. Ahahaha. Bak kızım da nasıl güldü. Annen yüzünden sonunu öğrendin konuşmanın ama öncesi de var kızım. Kurt tatlı tatlı yaklaşmış kırmızı başlıklı kıza. Halini hatrını sormuş, sepetinde ne taşıdığını sormuş. Büyükannesine şifalar dilemiş. Sonra adresi öğrenmiş. En isabetli adımları o atmış anlayacağın. E hal böyle olunca amacına da ulaşmış.
Kırmızı başlıklı kızdan adresi alınca koşa koşa büyükannenin kulübesine gitmiş. Yaşlı kadını bir güzel yutmuş. Sonra onun kıyafetlerini üstüne geçirip yatağına uzanmış. Bir anlamı var mı tüm bunların? Yok. Kırmızı başlıklı kız eve girdiğinde kurdu görse savaşabilecek kadar güçlü değil ki. Büyükannesinin kıyafetleri içinde olunca kurdu tanıyamaması da ayrı bir fiyasko tabii. Ama bir şüpheye düşmüş. Yani hala umut var. Kırmızı başlıklı kız kurda sorular sormaya başlamış. “Büyükanne kulakların neden bu kadar büyük?” Kurt cevap vermiş: "Seni daha iyi duyayım diye." “Peki gözlerin neden bu kadar büyük?” “Seni daha iyi görebileyim diye.” “Ellerin de ne kadar büyükmüş.” Herhalde kurt o sabah ağda yapmış kıllarına. Yoksa asıl soracağı şey “ellerin neden tüylerle kaplı ve kapkara?” olurdu. Kurt “sana daha iyi sarılabilmek için” diye cevap vermiş. Kırmızı başlıklı kız hala ikna olmamış. “Peki ağzın niye bu kadar büyük?” diye sormuş. Bu saçma soru cevap oyunundan sıkılan kurt nihayet “Seni daha iyi yiyebilmek için!” demiş ve kırmızı başlıklı kızı tek lokmada yutmuş. Yani ağzı gerçekten de çoook büyükmüş. Aaa ne oldu niye ağlıyorsun? Bir şey olmamış kırmızı başlıklı kıza korkma. Annesi olsa neyse de kızcağızın ölmesine benim de gönlüm el vermezdi zaten. Daha öğrenecek düzgün karar almayı.
Hem büyükanneyi hem kırmızı başlıklı kızı yutunca kurdun üstüne bir ağırlık çökmüş. Horul horul uyumaya başlamış. Öyle yüksek sesle horlamış ki oradan geçen avcı sesi duyup büyükannenin kulübesine girmiş. Haneye teşebbüs resmen. Ama sonu iyi bittiği için iyi adam diyoruz avcıya. Belki büyükannenin solunum yolunda sıkıntı var ve horlayarak uyuyor. Tak diye eve girilir mi? Ben büyükanne yerinde olsam dava ederim adamı. Bir de daha iyi bir güvenlik sistemine geçerim tabii. Kurt da böyle giriverdi kesin eve. Neyse. Avıc kurdun karnını yarıp büyükanne ve kırmızı başlıklı kızı çıkarıyor. Sonra onların yerine taş koyup kurdu nehire atıyor. Bu süreçte kurt hiç uyanıp savaşmıyor. Bir de avcı o kadar iyi bir cerrah ki karnı yarıp 2 kişi çıkarıp taş koyuyor sonra geri dikiyor ama kurt kan kaybından ölmüyor. Yersen. Masal da böyle sonlanıyor işte yavrum. Şimdi düşünüyorum da ben de oturup böyle saçma bir masalı anlatarak pek doğru bir karar vermedim sanırım. Gelecek sefer mesneviden bir şeyler anlatacağım sana. Onda da var arada böyle şeyler ama bu kadar değil yani.