Nihan’ın hayatı, "yanlış kararların karmik bir bedel ödetme mekanizması" olduğu inancını zihninin merkezine yerleştirdiği günden beri, titizlikle kalibre edilmiş bir atom saati gibiydi. Eskiden, kararsızlığın gri bulutları altında yaşayan bir genç kızken, artık o, enerjiyi kullanarak hayatın sonsuz seçimler labirentinde hatasız ilerleyen bir aydınlanmış navigatör olmuştu. Bu dönüşüm, iki ay önce, kristal kuvars uçlu, sözde "negatif enerjiyi emen" bir kolye (850 TL) ile başlamıştı.
Yeni felsefesine göre, doğru kararlar, yalnızca mantığın ürünü değildi; onlar, evrendeki titreşimlerin ve kişinin kendi enerji alanının (aura) kusursuz bir uyum içinde olduğu anlarda oluştuğu bir fenomendi.
Bu takıntı, en çok, sevgilisi Can’ın sabrını sınıyordu.
Can, Boğaziçi'nde endüstri mühendisliği okumuş, ayakları yere sağlam basan, Oyun Teorisi ve Karar Ağaçları ile kafayı bozmuş, esprileri bazen fazla düz olsa da Nihan’ı seven, sıradan bir genç adamdı. Nihan'ın 'enerji işleri'ne olan ilgisi başladığından beri, Can’ın hayatı, rasyonel analizlerin yerini, 'aura temizleme ritüelleri' ve 'geçmiş yaşam travması şifalandırması' gibi terimlerin aldığı bir deneysel laboratuvara dönmüştü.
O sabah, Nihan’ın Kadıköy'deki daracık apartman dairesinde hava, tütsü ve lavanta yağı kokusundan kalınlaşmıştı. Nihan, sabah kahvesini hazırlamak için mutfağa girerken, yüzünde ciddi bir ifade vardı. Elinde, Can’ın doğum gününde hediye ettiği metalik gri bir French press vardı.
“Can, hayatım,” dedi, sesi boğuktu, “Sana kaç defa söyledim? Bu presin içinde biriken negatif iyonlar, benim 'Finansal Yatırım Çakramı' tıkıyor. Dün altın aldım ve altın bir anda düştü. Bu tesadüf değil! Bu, senin metallerle kurduğun kötü ilişkinin sonucu.”
Can, salonda gazetesinin arkasından bakmadan cevapladı: “Nihan, kripto rallisinden sonra altının düşeceği belliydi. Eğer rasyonel bir karar almak istiyorsan, Oyun Teorisi'nin temel prensibi olan 'Beklenen Fayda' modelini uygulayacaktın. Altının riskini ve potansiyel kazancını hesaplamak yerine, 'Kozmik Enerji'den medet umdun. Ayrıca, metal nötr bir madde. Negatif iyon biriktirme diye bir şey yok. Ve lütfen, 'Finansal Yatırım Çakrası' diye bir şey uydurma. Yatırım yapmak ritüel değil, bir analiz işidir.”
Nihan, gözlerini devirdi. Can’ın bu 'rasyonel' tavrı, Nihan’ın inanç sisteminin en büyük düşmanıydı. Gerçek dünya karmaşıktı ve sorumluluk almayı gerektiriyordu; enerji dünyası ise basitti: İyi titreşim = İyi sonuç.
“Sen benim enerji alanımla alay ediyorsun, Can. Bu, bir tür ‘enerjetik zorbalık’ ve inan bana, evren sana bunun bedelini ödetecek,” diye tısladı ve ekledi “Bugün, çok önemli bir karar almam gerekiyor: Kariyerimi değiştirmeli miyim, yoksa bu işimde kalmalı mıyım? Bunun için tam bir ‘Sone Ayarı’ yapmamız şart. Ruhumun Titreşimsel Dengesini ölçeceğiz.”
“Sone Ayarı mı?” Can, gazeteyi indirip yorgun gözlerle Nihan'a baktı. "O, akustikte sesin şiddetini ölçen birim değil mi? Bizim ne alakamız var? Ben sana Nash Dengesi'ni anlatmaya çalışıyorum, sen hala ses birimiyle uğraşıyorsun. Eğer kariyer kararını doğru almak istiyorsan, öncelikle her seçeneğin 'kazanç matrisini' çıkarmalıyız.”
"Sen hala 3D dünyada ve mantığın dar görüşlü hücrelerinde yaşıyorsun, Can," dedi Nihan. “Bu, Kozmik Sone Ayarı. Evrenin kararım hakkındaki titreşimsel şiddetini ölçecek. Şimdi kalk ve benimle oturma odasına gel. Ritüel başlıyor.”
Can, Nihan’ın son aylarını özetleyen odaya girdi (isteksizce). Yerler beyaz bir kumaşla kaplıydı, köşede ametist, yeşim taşı ve kaya tuzu yığınları duruyordu. Duvara, 'Üçüncü Gözünü Aç' yazan, neon pembe bir poster asılmıştı.
Nihan, Can’ı minderlerden birine oturttu. Karşısına iki bardak su koydu: Biri, 'Kariyerimi Değiştir' etiketli, diğerinde ise 'Mevcut İşimde Kal' yazıyordu.
“Bak Can, ritüel basit,” dedi Nihan, sesi neredeyse mistikti. “Şimdi, sana ‘Mevcut İşimde Kal’ seçeneğinin enerjisini yükleyeceğim. Sen bu suyu içerken, gözlerini kapatıp bana o kararın hissini söyleyeceksin. Sonra diğerine geçeceğiz. Hangi su, sana daha parlak ve dengeli gelirse, doğru karar odur. Sen, benim aynam, benim Duygu Regülatörüm olacaksın.”
Can, bir anlığına gülümsedi. "Peki Nihan. Ben de bu süreçte sana Oyun Teorisi'nin temellerini anlatayım. Hayatta aldığımız her karar bir 'oyundur'. Senin 'Kariyer Değiştir' seçeneğin bir stratejidir 'Mevcut İşimde Kal' ise başka bir stratejidir.. Her stratejinin bir 'çıktısı' ve bu çıktının sana sağladığı bir 'fayda' değeri vardır. Şimdi, içtiğim bu suyun tadını 'fayda' olarak ölçebiliriz, değil mi?"
“Hayır! Fayda değil, titreşimsel uyum!” diye bağırdı Nihan.
Can, ilk suyu içti. Gözlerini kapatıp, Nihan’ın istediği gibi derin bir nefes aldı.
“Pekala,” dedi, bardağı masaya koyarken. “Bu suyun bana hissettirdiği fayda değeri, sanırım 10 üzerinden 5. Rutin, düşük riskli, riskten kaçınma stratejisinin sonucu. Gözümün önüne bir masa, bir bilgisayar ekranı ve bitmeyen toplantılar geldi. Rengi griydi. İşte bu, ‘Mevcut İşimde Kal’ stratejisinin faydası.”
Nihan’ın yüzü aydınlandı: “Gördün mü? Düşük titreşim, düşük fayda! Bu, evrenin ‘Hayır’ı!”
Şimdi sıra diğer bardaktaydı: 'Kariyerimi Değiştir'. Can suyu içti. Bu defa daha uzun bekledi.
Can gülümsedi: “Bu su… Bu su harika, Nihan. Tıpkı taze sıkılmış limonata gibi. Fayda değeri 10 üzerinden 9. Yüksek risk, yüksek potansiyel kazanç, yani 'Maksimum Beklenti' stratejisi. Gözümün önüne renkli, eğlenceli ve bol kazançlı bir iş geldi. Sanki yurt dışında, deniz kenarında falan gibiydi.”
Nihan fırladı: “İşte budur! Aradığım titreşimi! Evren onayladı! Kariyerimi değiştirmeliyim! Teşekkürler, Duygu Regülatörüm!”
Can, alaycı bir gülümsemeyle: “Rica ederim. Ama ben suyu birazcık limonla karıştırmıştım. İlk bardağa unutmuşum. Senin Beklenen Fayda değerin, sadece limonun tadına göre değişti.”
Odanın atmosferi, kristallerin bile kaldıramayacağı bir hızla soğudu.
Nihan’ın gözleri şokla açıldı. Can, onun kutsal ritüelini, rasyonel bir şakayla kirletmişti.
“Sen… sen bir Homo Economicus’sun! Duygusuz, soğuk bir optimizasyon robotu!” diye bağırdı Nihan.
Can, şaşkınlıkla güldü: “Ne? Nihan, ben sadece senin kararlarının rastgele etiketlenmiş sudan daha derin analizlere dayanması gerektiğini göstermeye çalıştım. Karar Ağacı mı istersin, Markov Zinciri mi?”
“Hayır, hayır! Bu senin taktiksel manipülasyonun! Benim duygularımla oynuyorsun! Sosyal medyada okudum. Narsistler, partnerlerinin en hassas noktalarına saldırırlar, onların gerçekliğini sorgulatırlar. Sen, benim Enerji Gerçekliğimi sorgulattın!”
Can, artık yorulmuştu. “Bak Nihan,” dedi, ayağa kalkarak. “Ben normal bir adamım. Ben sadece, hayatındaki her kararı bir kristale, bir tütsüye ya da etiketli suya bağlamanı istemiyorum. Optimal Stratejiyi kendi mantığınla bulmanı istiyorum. Evrenin titreşimleri, sana maaş çekini göndermez.”
“Mantık mı? Mantık, seni ancak 3D hapishanesinde tutar, Can!”
“O zaman ben de 3D hapishenemde kalayım,” dedi Can. Sesi sakindi ama karar verilmişti. “Nihan, ben bu ‘titreşimsel ilişkiyi’ daha fazla sürdüremeyeceğim. Sen doğru kararlarının peşinden git. Ben de, Oyun Teorisi'ne uygun, rasyonel kararlarımın.”
Can, kapıya doğru yürüdü. Kapı kapandı. Nihan’ın odasında sadece lavanta kokusu ve kırık bir kalp titreşimi kalmıştı.
Ayrılıktan sonraki ilk hafta, Nihan kendini 'Terk Edilmişlik Enerjisinin Gölgesi' altında hissediyordu. Nihan 'Kariyer Değiştir' Sone Ayarı'nın ardından, iş aramaya devam ediyordu. Nihan, bunu bir tür 'ilahi müdahale' olarak yorumluyordu: Evren, Can'ı, 'Rasyonel Düşünce Çakrası'nın çöküşüyle cezalandırmıştı.
Ancak, bir gece Nihan'ın üzüntüsü, internette izlediği bir video ile öfkeye dönüştü. Video, ' Bir Günde Eski Sevgiliyi Pişman Eden Ya Kahhar Ritüeli (Kesin Sonuç)' başlığını taşıyordu.
İntikam, artık sadece bir mantık değil, enerjetik bir zorunluluktu.
Nihan, ritüel için gereken malzemeleri hazırladı ve kağıda şunları yazdı:
CAN’IN MANİFESTOSU - ENERJİK SANSÜR KARARI - YA KAHHAR RİTÜELİ
1. Can’ın Kahve Makinesi Bozulacak (Negatif İyon Cezası).
2. Sosyal Medya Algoritması Onu Yalnızca ‘Kedi Videolarıyla’ Besleyecek (Odaklanamasın ).
3. Can’ın ‘Mantık Çakrası’nda bir tıkanıklık oluşacak. Rasyonel Analiz Yeteneği kaybolacak.
4. Finansal krize sürüklenecek.
Nihan, loş odada, mumun ışığında kağıdı eline aldı. 'Ya Kahhar' ritüelini, tüm öfkesini katarak tamamladı:
“YA KAHHAAAR , YA KAHHAAAR, YA KAHHAAAR!’’
Evren, artık mesajı almıştı.
Ertesi gün Can'ın başına gelenler:
Kahve Makinesi: Evet, Can'ın evindeki kahve makinesi bozuldu. Çünkü makine 5 yıldır kullanılıyordu ve rezistansı yanmıştı.
Sosyal Medya: Can'ın sosyal medya algoritması kedi videolarıyla doluydu ama Can zaten kedileri çok seviyor ve sürekli videolarını beğeniyordu.
Mantık Çakrası: Can'ın günlük hayata, sürekli küçük, önemsiz kararlar almak zorundaydı . Bu mikro-kararlar, beynini yoruyordu. Can, bu durumu "Gündelik hayata mahkum ikilemi yaşamak" olarak yorumladı. Sürekli optimize etmeye çalışmak, onu yormuştu. Ancak bu yorgunluk, Nihan’ın büyüsünden değil, işin rutininden kaynaklanıyordu. Can, küçük kararlarda rastgelelik stratejisi uygulamaya başladı ve bu, onu rahatlattı.
Finansal Kriz: Can, o sırada vardiyasını bitirmiş, yorgun argın eve dönüyordu. Cebi delinmiş, dolayısıyla cüzdanını düşürmüştü.
Nihan ise, evrenin intikamını düşünürken, yeni kariyeri için arayışa girmişti. Bir işe başvurdu: bir "Kozmik Koçluk ve Kristal Şifalandırma Merkezi"nde asistanlık. Tam aradığı işti. İş görüşmesinde, İK yetkilisi Nihan'a, CV'sindeki birbiriyle alakasız 5 farklı iş deneyimini sordu.
Nihan, büyük bir ciddiyetle cevapladı: “Evet. Önceki kararlarımın hepsi, bir önceki hayatımın karmik dengesizliklerinden kaynaklanıyordu. Ama artık, yeni bir döneme girdim. Enerjim, bu merkezin titreşimleriyle tam bir uyum içinde.
İK yetkilisi, Nihan’ın yüzüne baktı. Yüzünde, Can’ın o sabahki yorgun gülümsemesine benzeyen bir ifade vardı.
"Pekala Nihan Hanım," dedi İK’cı. "Bizim merkezde de çok güçlü bir enerjimiz var. O da verimlilik ve aylık ciro enerjisi. Size bu işi verirsek, bize bunun titreşimsel garantisini verebilir misiniz? "
Nihan, donup kaldı. Cevap, ne bir kristalden ne de bir tütsüden geliyordu. Cevap, rasyonel, acımasız ve hesapçı dünyadan geliyordu. Duydukları karşısında çaresiz kalmıştı ama akıllanmıyordu.
Nihan, dik durdu ve İK yetkilisine, neredeyse trans halindeymiş gibi baktı:
“Elbette. Ben, sizin verimlilik çakranızı, Mars'ın retrosundan bile korurum.”
İK’cı, başını salladı. Gülümsemedi.
Basit, hızlı ve abartılı bir çözüme olan inanç , her zaman mantıklı, analitik düşüncenin önünde bir engel olarak durmaya devam edecekti. Ve Nihan’da sancaktar olarak, bu yolculuğuna devam edecekti. Çünkü belirsizliği kabul etmektense, titreşimlere inanmak, Beklenen Faydayı hesaplamaktan çok daha kolaydı.