İnsan bakmayı bilirmiş de görmeyi bilmezmiş. İnsan konuşurmuş da dinlemeyi bilmezmiş. Dökermiş acılarını, sevinçlerini, imkân varken yaşayamadıklıklarını, beklentilerini, içini kemiren pişmanlıklarını… Herkes açarmış ağzını, yüklermiş derdini bir başkasına. Sonra dönüp bakmazmış bir daha. Kendinden başkasına sağır olurmuş, kör olurmuş. Sanırmış ki anlatınca geçer. Oysa geçmezmiş. Anlatan kurtulurmuş da dinleyen altında kalırmış, yüreğine yük biner ezilir ezilir dururmuş. Bu yüzden susarmış dinleyen. Halbuki bu suskunluğun gizli bir faturası varmış. Zamanı gelince kesilirmiş.
Anlatacağı çok olan bu mahallenin de bir dinleyeni varmış. Büyük çınar ağacının yanındaki bankta saatlerce oturur; bazen gazete okur, bazen kitap okur, bazen sadece çay içer uzaklara bakarmış. Kimse onun ne iş yaptığını bilmezmiş. Adını bilmezmiş. Nereden gelmiş, neden böyle saatlerce oturur kimse bilmezmiş. Onu kimse tanımazmış da her gelen yanına uğrar bankın bir köşesine otururmuş.
Oturur oturmaz başlarlarmış anlatmaya. Kimi ağlayarak dermiş ki:
- Biliyor musun Sessiz Adam, bir gün bana dedi ki “Sen farklısın.” Allah aşkına Sessiz Adam bu ne demek? “Benimle evlenir misin,” demek. “Seninle bir gelecek hayal ediyorum.” demek. Sonra ne yaptı biliyor musun? Gidip başkasıyla nişanlandı. Düğün davetiyesini bile yolladı. Allah'tan Sessiz Adam hiç aşık olmamışım ona.
Sessiz Adam konuşmazmış da ağız büzer, kafa sallarmış.
Kimi de öfke dolu gelirmiş yanına:
- O herif dua etsin paraya ihtiyacım var. Yoksa durur muydum ben? Çoktan bırakmıştım istifa dilekçemi masasına. Ben ona diyorum ki annemi hastaneye götürmem gerekiyor, izin verir misiniz o bana diyor ki işten kaytarıp keyif yapmak için izin istiyorsun. Söylese Sessiz Adam keyif istesem onun yanında bir dakika durur muyum? Üç kuruş para veriyor, efendilik taslıyor!
Sessiz Adam ise yine konuşmamış. Büzermiş ağzını, omuz silkermiş “yapacak bir şey yok” dermiş gibi.
Gelir giderlermiş Sessiz Adam'a. Kaynanasını şikayet edenler de varmış, sınavı kazandıklarını anlatanlar da. Hiçbirine konuşmazmış. Yalnız dinler, ağız büzer, kafa sallar, omuz sıvazlarmış.
Bir gün Sessiz Adam'ın yanına uğrayanların kapılarına zarflar bırakılmış. Her biri zarfı açtıklarında faturalar ile karşılaşmış. Anlam vermemişler ellerinde tuttukları kâğıtlara. Tekrar tekrar okumuşlar. Birinin faturasında şunlar yazıyormuş:
Sessiz Adam Dinleme Faturası
Dert türü: Her pazartesi diyete başlayıp salıyı görememek
- Sessiz dinleme süresi bir saat kırk dakika: 142₺
- Göz teması süresi bir saat yirmi iki dakika: 100₺
- Omuz Sıvazlama: 42₺
- Ağız Büzme: 33₺
Toplam: 317₺
Ödeme yeri: Sessiz Adam.
Okuyanlar şaşkınlığını attıktan sonra gülmüş epey. Ne deli bir adam diye düşünmüşler. Sonra yırtıp atmışlar faturayı. Bir ay geçmiş, iki ay geçmiş kimse faturayı ödememiş. Zaten umursamamışlardı faturayı. Aylar ayları kovalarken hepsinin hayatı ters gitmeye başlamış. Patronuyla sıkıntı yaşayan adam işinden kovulmuş, borç batağına düşmüş. Diyete giren kişi daha çok kilo almış. Sevdiği kişiyle evlenen delikanlı evliliğinde sorunlar yaşamaya başlamış derken liste uzamış. Bunların yanında her gün kâbuslarla uyanmış, ruhlarına ağırlık çökmüş. Aynaya her baktıklarında kendilerini Sessiz Adam siluetinde görmüşler. Kafalarının içinde o zamanlar anlattıkları dertler dönmüş durmuş. Kapıları çalmış sonradan. Yeni bir zarf düşmüş önlerine:
“Sessizliğin de bir faturası varmış; zamanı gelince kesilir, ödeme beklermiş.”