Ne zamandır böyleyim diye düşündüm? Tüm dünyayı tatmin etmek benim görevim gibi herkese koştum koşturdum. El uzatılacaksa ilk ben uzattım. Herkesin her anında yanında oldum. İyi gün dostu kötü gün dostu oldum. Düşman olmamı isteyenlerin hayatında kötü oldum. Ses etmedim. Evlat oldum, abla oldum, Anaya babaya analık babalık yaptım. Herkesin her şeyin sorumluluğunu aldım. İyi halt ettim. Ara köpeği oldum. Sandım ki birgün de biri benim kıymetimi bilir. Yok. Herkesin ulaşabildiği ucuz olur kıymetsiz olur. Hayır demeyi hiç bilmedim. Yoldan geçen bir şey isterse düşünmedim vermedim. Yardım isteseler yaptım. Yol sorsalar yolumdan döndüm yollarına götürdüm. Ben hiç yardım istemedim. Nasıl istenir bilmedim. Hasta olsam sessizce geçmesini bekledim. Hiç nazlanmadım hiç sızlanmadım. Gücüm yetmese dahi altında kalsam bile yaptım. Kuldan istemesini bilmediğim gibi Allahtan da istemeye çekindim. Dedim bana kadar çok çaresiz kullar var onların olsun. Aciz kul olduğumu unuttum. Pehlivanlar gibi kendimi yetiştirdim. Her hastaya ben koştum hasta olduğumda kapılarımı örttüm. Her ağlayana vardım. Her ağladığımda kaçtım. Çaresiz olmaktan nefret ettiğimi sanırdım. Oysa hep çaresizmişim. Ben bunun görünmesinden korkmuşum. Çünkü merhamet edene merhamet edilmezmiş. Rahim olan merhum da olurmuş.
Hakka girmeyeceksin. Kul hakkına girmeyeceksin. Kendinin de bir kul olduğunu unutmayacaksın. Kendi hakkına girmeyeceksin. Ben hakka girmekten çok korkardım. Çok şükür hiç girmedim. Ben sanırdım ki bir başka kulun hakkına girmeyeceksin. Yıllar içinde kendimin de bir kul olduğunu idrak ettim. Kendi kul hakkıma girmiştim. Kim helal edecekti bu hakkı? Çok düşündüm. Ben kendi hakkıma girdikçe yaratanın da hakkına girmişim. Çok kahırlandım. Kim affedecekti beni. Ben affetmezdim. Helal de etmezdim. Öyle bir merhametti ki kendime bırakmak bir başkasına merhametsizlik sandım. Kendime hiç acımadım. Ondandır kendime merhametim yok. Helal etmiyorum kendime hakkımı nolacak bu hâl bilemedim. Sonra hakkın sahibi Hâkka sordum. Her gün Yâ Hâk dedim.
İnsan hemen tam olmuyor. Hamlığı pek uzun sürüyor. İdrak ettikten sonra hakkıma girmemeye çalıştım. İlk zamanlar çok zor oldu. Sonra insanların gerçek yüzlerini görmeye başladım. İşlerine yaradığım hoşlarına gittiğim kadardım. Bir sabah uyandım. Bir sabah artık canıma tak ettiğini fark ettim. Pek hoş bir sabahtı. Bizimkiler evde yoktu. Telefonumun kapalıydı. Pek yavaş pek sakin bir sabahtı. İnsanların önüne envai çeşidin olduğu sofralar sererdim. Kendime ise bir lokma pişirmezdim. Anlamsız gelirdi. O sabah kendime çaydanlıkla çay demledim. Radyoyu açtım. Kendimle vakit geçirmenin ne güzel olduğunu anladım. Bir başıma ne de güller gibi yaşayacağımı fark ettim. O sabah açmadığım telefonum bana çok şey kaybettirdi. Kaybettiklerimle özgürleştim çok şey kazandım. O sabah okuldan atıldım. O sabah işten ayrıldım. O sabah ailemle ilk büyük kavgamı yaptım. Ne kadar da kötü oldum herkesin gözünde. İşe yaramaz, yetersiz, başarısız. Oysa hayat her zaman baştan inşa edilebilirdi. Baştan kurdum. Herkese kulağımı tıkadım. Bencilliklerini izledikçe onlardan öğrendiklerimi yaptım. Hastayken üstüme kapı örtenlere bunu yapmadım yine aldım doktora götürdüm baktım. Bencil olmak demek insan olmamak değildi. Herkes ne kadar da alışmıştı benim her şeyi yapıyor oluşuma. O yüzden hemen alışamadılar bu değişime. İşsiz olmamdan kaynaklı geçici bir buhran olarak baktılar. Buhranda olduğumu düşünmelerine rağmen daha çok pençelerini üzerime geçirdiler. Zaten işi yok diyip benim vaktimi kendilerine göre planlamaya kalktılar. Başta engel olmak kolay olmadı. Sonrasında bir yöntem buldum.
Herkes arsızsa ben de arsız olmalıydım. İlk faturamı anneme kestim. Ana baba hakkını bilip de evlat hakkını bilmemesine içerlendim. Sonra bir evlat olarak görevim hakka girmesine engel olmak olduğunu düşündüm. Bu yüzden annemin evlat hakkına girmesini engelleme kararı aldım. Her yaptığım iş için fatura kesmeye karar verdim. El sağlığı etmediği her şeyi hesaba ekledim. Beni hor gördüğü her şeyi de ceza tutarı olarak ekledim. Bir hayli kabarık bir faturaydı. Kapısına bıraktım. Başta eğlendi. Ciddi olduğumu fark edince kıyamet kopardı. İlk tahsilatı yapamamış olsam da borçlu kişinin ayağı dükkandan kesilmişti. Daha sonra akrabalarıma aynısını yapmaya başladım. Fatura içeriği kişiden kişiye değişiklik gösterdi. Dedikodu yapana parayı çok yazdım. Hem cehennemine arkadaş ediyor hem ucuza kaçıyor olmaz öyle şey. Boş konuşana da fazla yazdım. İndirim kodu vermeyi tabiki ihmal etmiyorum. Boş konuşan önerdiğim kitabı okursa yüzde elli indirim alıyor daha ne olsun? Cahil olana da fazla fazla yazdım. Onlara da indirim fırsatı verdim. Okumuş cahillere indirim fırsatı vermedim. Onlara iki katı para yazdım. Sürekli sokurdananlara, olumsuz konuşanlara, sürekli her şeye dert yananlara, yalancılara, aptal yerine koyanlara, ağzımdan laf almaya çalışanlara, nefretlerini yayanlara ekstra ekstra yazdım. Faturayı düzenleyip telefondan yolladım. Sohbeti hoş olanlara, vaktime kıymet verenlere, saygılı, edepli konuşanlara, sözünde sesinde iyilik olanlara da fatura yolladım. Onlarınki kuponluydu. Benimle bir sonrakine konuşma hakkı veriyordu. Bence oldukça adil olan bu sisteme başta çok güldüler. Sonrasında ciddi olduğumu anlayınca kimisi iletişimi kopardı. Kimisi ise ciddi ciddi para ödemeye başladı.
İşsiz olduğum bu dönemde oldukça kazanç elde ettim. Sonrasında baktım bu iş karlı arzuhaller gibi tezgah açmaya karar verdim. Önce mahallenin camisini oraya masa sandalye attım. Fiyat tarifesi olan bir afiş hazırladım. Dert dinleme, sohbet etme, akıl verme, bir konu hakkında bilgi verme, hikaye anlatma seçenekleri koydum. Fiyatı uygun tuttum. Yaşlılar daha çok hayatı anlatıyorlardı. Hayatlarını anlatıyorlardı. Yaşamlarının son demlerinde yaşamlarına şahit tutuyorlardı. Teyzelerden kimi kocalarından yakınıyordu kimi evlatlarından. Çocukları için eğitim konusunda tavsiye isteyen de çok oluyordu. Tahsilli bir sohbetçiydim. Verdiğim tavsiyelerden memnun kalanlar etraflarına duyuruyorlardı. Bana müşteri getirene indirim hakkı veriyordum. Çocuklar hikaye anlattırmak için geliyorlardı. İşlerim zamanla iyice açıldı. Tam anlamayıp büyü yaptırmaya çalışanlar oldu. Afişe büyü yapılmaz, okunmaz, üflenmez diye yazı yazmam gerekti. Benim iş büyüdükçe büyüdü. Caminin avlusu iyice curcuna olunca çekemeyenler şikayet etmiş. Hoca da beni kibarca kovdu. Bence hoca da çekemedi. İnsanlar ona değil bana geliyordu. Ben de tezgahı mahallenin kahvehanesine attım. Başta kınadılar. Ne işim varmış kadın başıma buradaymışmışmış. Ağızlarına tabure geçirecek cinsten bir yalımsak olduğumu bilmiyorlardı. İşsiz kaldı zor durumda buhranda ondan böyle iş yapıyor yazıktır diye laf çıkarmışlar. Neyse dedim reklamın iyisi kötüsü olmaz. Zamanla dayılar da dert anlatmaya gelir oldular. Tavsiye isteyenler de oluyordu. En sevmediğim kısmı kahvehane siyasetçileriydi. Onlara parayı çok kestim. Parayla bir nebze çekiliyorlardı. Kupon soranlar da vardı. Kumar oynamam deyip kestirip atıyordum. İyice müneccim belliyorlar. Afişe bir de kupon, iddaa, kumarımsı şeylere dahil olunmaz yazdım. Kahvehaneci abinin müşterisi arttığından o da memnun kaldı. Ama bu sefer müşteri profilimin bir kısmı kahvehane olunca gelememeyi başladılar. Çarşamba gazinosu gibi çözüm bulmayı düşündüm. Kahvehane de hanım günleri. Çarşamba gününü kadınlar günü yaptılar. Ablalar börekleri ve çörekleri ile gelip bir yandan okey oynayıp bir yandan sohbet ediyorlardı. Bana da gelip dert anlatan, tavsiyeler isteyenler oluyordu. Baktım bu işten kahvehaneci abi benden fazla kazanmaya başladı. Hoşuma gitmedi. Sermayem ona gidiyordu. Hanımlardan şamatayı gören dert anlatmayı unutuyordu. Düşündüm pazara tezgah açmaya karar verdim. Pazara tezgah kurdum. Başta alışveriş arası uğrayanım olmadı. Pazarda börek çörek satanların yanına kuruldum. Orada yiyecek olan bana gelip dert de anlatmaya vakit buluyordu. Zamanla benim de işler açıldı. İşler tıkırında giderken zabıta bir abi geldi karşıma oturdu. Ne istediğini sordum. Ne iş yaptığımı sordu anlattım. Dert anlatmaya mı akıl almaya mı geldin diye sordum. Gavurun evladı tezgahımı yıktı. Evrakın yok iznin yok yer parası ödemiyormuşsun çabuk buradan toparlan git dedi. Şok oldum. Bu zabıtaların dilenciler dışında herkesin peşinde koştuğunu biliyorduma ama bu denli küstah olacağını düşünmemiştim. Aldım tezgahımı gitti oradan. İzin mi o izni alıp afişime yapıştıracaktım göreceklerdi. İzni aldım afişe kocaman yapıştırdım. Pazar, kahvehane derken işler iyice yoğunlaştı. Sürdürdüğüm hayat bir çıkmaza girdiğinde her şeyi bırakıp yeniden başlayınca dünyamın sonu geleceğini sanmıştım. O dünyamın sonu gelmişti. Dünyamın altı üstünden daha iyi çıkmıştı.