Koyunun Peşine Düşülmez
Koyunların peşine düşen dedeme
Ethem dede Ethem dede abası yünden dede
Ethem koyunları yaymış dağlardan köye doğru yol tuttu. Rüzgar tüm kuvveti ile esti. Ethem’in omuzları kalktı. Boynunu içe doğru çekti. Abasının içine iyice büzüldü. En ufak esintide kemikleri tutulurdu. O yüzden rüzgarı oldu olası sevmezdi. Ethem sevse de sevmese de rüzgar dağlara ovalara hükmederdi. Güneş yavaş yavaş dağların ardına çekilirken Ethem koyunlarına göz gezdirdi. Ethem koyunlarını başkasının koyunları ile karışmaması için kınalardı. Ethem soğuk bir adamdı. Soğuk bir adam olsa da koyunlarına güzel bakardı. Ethem’in koyunlarının yünleri asla topaklanmaz kat kat çamur olmazdı. Koyunlarını düzenli kırpar kınalar onlara gözü gibi bakardı. Bozkırın rüzgarları ile sertleşmiş yüzünden, ellerinden merhamet sızardı.
Ethem koyunları ağıla soktu. Ağılın kapısını berkiştirdi. Bir göz olan evine çıktı. Hanımı çoktan sobayı tutturmuştu. Yuvasının sıcağı kaskatı kesilmiş omuzlarını, sertleşmiş bakışlarını yumuşatmıştı. Selam verdi hanımına yuvasına. Hanımı üstündeki abasını aldı. Ethem dağ taş gezmekten nasırlaşmış ayaklarını çarıklarından çıkardı. Kapının kenarında mermerden yapılmış oluğu olan küçük bir yer vardı. Yıkanacak ne varsa orada yıkanırdı. Ethem paçalarını kollarını sıvadı. Hanımı sobanın üstündeki güğümü getirdi. Bir başka güğümle suyu ılışladı. Yavaş yavaş Ethem’in ellerine dökmeye başladı. Ethem kendini temizledikten sonra abdestini aldı. Vakti yetmeden vakte yetişti. Hanımı o sıra sofrayı kurmuştu. Sinide yufkaya dökülmüş bulgur pilavı vardı. Yanına domatesli biberli turşu, koyun yoğurdu ve iki baş soğan vardı. Besmele çektiler. Rızıklarını yediler. Hanımı etin azaldığından yakındı. Koyunlardan birini kesmeyi teklif etti. Ethem henüz zamanının gelmediğini diyerek razı olmadı.
Gece çekilirken mum sönükleşti. Ethem elinde tesbih somyanın kenarında uyuya kaldı. Ateşlenerek uyandı. Tövbe çekti. Elleri ile yüzündeki teri sıyırdı. Bir yudum su içti. Yüreğini dindirmek için göğe baktı. O sıra ağılın önünde bir hareketlilik fark etti. Koyunlardan biri ağıldan çıkmıştı. Telaşlandı. Çarıklarını ayağına geçirdi. Abasını dahi giyemeden hızla aşağı indi. Koyunun peşine düştü. Koyuna yaklaştıkça gözden kaybetti. Nefesi kesikleşti. Göğsü daraldı. Yüreği hızlandı. İyiden iyiye iki büklüm oldu. Bacağını çekmeye ayağını sürmeye başladı. Köyden iyice uzaklaştı. Irmağın kenarına kadar geldi. Koyunun ırmağa düşmesinden korktu. Umudunu kesecek gibi oldu. Köye dönmeyi düşündü. Hanımı sabah namazına kalktığında onu yanında bulamazsa endişelenirdi. Hem başka bir koyunun kaçmaması için ağılın kapısını sıkılaması lazımdı. Tam ardına dönmüş gidecekken koyun meeledi. İçine bir ateş düştü. Onu burada bırakamazdı. Hızla sesin geldiği yöne döndü. Koyun ırmağın kenarında olan yedi ine girdi. Yedi ine doğru yöneldi. Ethem içeri girdiğinde koyunun kara koyun olduğunu gördü. Koyun kınalı değildi. Kendi koyunlarından değildi. Kendi koyunu olmasa da köylüsünündü. Koyunu alıp sabah sahibini bulur verirdi. Koyunu yakalamak için yaklaştı. O vakit bir rüzgar esti. İlk inden yedi içiçe ine doğru giren rüzgar uğultusuyla her yeri doldurdu. Koyun gözden kayboldu. İkinci ine doğru ilerledi. İkinci ine girdiğinde göğün ışığı azalmaya başladı. İçeride ne olduğunu çok seçemedi. Rüzgar bir kez daha esti. Daha kuvvetliydi. Yedi ini tek tek dolaşark büyüdü. İçi ürperdi. Ethem yedi inde içeri doğru ilerlerken karanlığa doğru çekildiğini hissetti. Koyunu bir kez daha gördü. Tam üstüne atılıp yakalayacakken koyun tekrardan gözden kayboldu. Ethem üçüncü ine doğru ilerledi. Bir rüzgar daha esti. Rüzgar yedi ini inlettikçe sesi büyüdü değişti. Gülüşmeler duydu. İçi ürperdi. Akıl oynar sen peşine takılma Ethem diyerek kendini sakinleştirdi. Koyun bir kez daha göründü. Bir kez daha kayboldu. Ethem bir in daha içeri ilerledi. Rüzgarın kuvveti arttı. Ethem’in korkusu çoğaldı. Artık dönemezdi. Dönmeye yeltenirse korkunun onu kapacağını hissetti. Gülüşler arttı. Alkışlar duydu Ethem. Koyun meelemesi sürü meelerine döndü. Zil sesleri duydu. Kaç koyun olduğunu bilemedi. Başkaları da vardı. Ethem kara koyunun peşinde yedinci ine en içteki ine ulaştı. Gözleri karanlığa alışmaya başladı. Ona bakan yırtıcı gözler kocaman açılmış ağızlar vardı. Gülüşler alkışlar çoğaldı. Ethem ne gördüğünü ne olduğunu anlayamadı. Kara koyun çirkinleşti başka bir yaratığa dönüştü. Ethem dehşete düştü. Ayaklarını gerisin geriye sürmeye başladı. O sıra bir rüzgar daha esti. Rüzgar yedinci ine bir tufan olarak girdi. Sesler birbirine karıştı. Varlıklar birbirine dönüştü. Ethem yerden yükseldi. Titremeye başladı. Onu sarsıyorlardı. Vücudu donmaya başladı. Hareket edemedi. Çığlık atamadı. Nefesi kesildi. Gözü döndü.
Sabaha karşı Ethem’i bulamayan hanımı köylüleri yanına alıp onu aramaya çıktılar. Ethem’i ırmağın kenarında vücudu kasılmış gözleri yarı açık buldular. Hanımı bir feryat kopardı. Köylülerden Lokman dede Ethem’in ellerini eline aldı. Hafiften olsa nabzı vardı. Ethem’i tek göz evine taşıdılar. Günlerce ateşler içinde kıvrandı. Zamanla kendine geldi. Yaşadığı ateşlenmelerde gözünün biri kör oldu. Diğeri kaydı. Vücuduna inme inmiş sol tarafını zar zor oynatıyordu. Dili tutulmuş dönmüyordu. Ethem bir koyunun peşine düştü kendinden oldu. Hanımı elleri dert görmesin yüreği sancımasın ona, eve, koyunlara olmayan çocukları gibi baktı. Ethem’in merhameti hanımının merhametinden taşandı. O kışı evde geçirdi. Zamanla azda olsa kendini toparladı. Korkuları her gece Ethem’e hükmetti. Korku zihninden taşıp her zerresini dolaşır oldu. Her rüzgar sesinde kanı çekildi. Oynayan bir yaprağın görüntüsüne dahi tahammül edemedi. Ethem o geceden sonra farklı biri oldu. Rüzgarlarda ağladı. Krizler geçirdi. Ruhaniyeti bozulmuştu. Cinlendi dediler. Gerçekten cinlenmişti. Ethem sessizleşti. İçine kapandı. Yüzünde hep bir endişe yer aldı. Yitirdiği gözünden başka şeyler görmeye başladı. Bir gün hanımına sordu. Uzağa gelin giden bacısının niye geldiğini. Hanımı şaşırdı. Bacısı geçen bostan kaldırdıklarından sonra gelmemişti. İki gün sonra bacısı geldi. Gelecek olanı bilir, kaybolanı bulur hale gelmişti.
Kar kendini dağlardan çekti. Korku Ethem’de katranlaştı. Koyunları yayma vakti geldi. Ethem bacağını sürüyerek ağıla vardı. Hanımı ardından hazırladığı kınalarla geldi. Koyunları tek tek kınaladılar. Sonraki gün sabah namazına kalktılar. Namazından güç alarak kalktı. Abasını hanımının desteği ile giydi. Çarıklarını hanımı giydirdi. Bacağını süre süre ağıla vardı. Koyunları çıkardı. Artık dağ bayır dolanacak gücü olmadığından koyunları çayıra götürdü. Çayırda yaydı. Gün batmadan köye döndü. Koyunları ağıla soktu. Kapıya büyüğünden asma kilit taktı. O gece somyanın kenarından göğü izlerken bir hareketlilik fark etti. Kara bir koyun ona bakıyordu. Ethem ayaklanacak oldu. Sonra korktu. Ağıl asma kilitliydi. Onun koyunları kınalıydı. Kara koyunu yoktu. Ethem inmedi. Kara koyun Sabah vakti girince gözden kayboldu. Her gece kara koyun geldi. Ethem her gece kara koyunun peşine düşmekten vazgeçti. Zaman böyle aktı gitti. Ethem eskisi gibi hiç olmadı. Gözüne görünenler onu rüzgarlar kadar korkutmadı. Gelecek bekleyen, yol gözleyen, kaybettiğini arayan köylüler Ethem’e geldi. Ethem’in ocak olduğuna sülalesinden el aldığına inandılar. Yıllar yılları kovaladı. Ethem inmeli haliyle koyunlarını yaydı. Bir kış bitimi hanımını kaybetti. Bulamayacağı, göremediği bir kayıptı. O günden sonra kara koyun da gelmedi. Ethem’in abası üstüne tam oturmadı. Ethem içinde küçüldü. Çarıklarının ardına basarak giydi. Yuva ev olmuş soğumuştu. Güğümde su yoktu. Su dökeni yoktu. Bir güz gecesi rüzgarlar tahtadan pencerelerini inletirken meeleme duydu. Dışarı baktı. Kara koyunlar vardı. Koca bir kara koyun sürüsü ona bakıyordu. Ethem Çarıklarının arkasına basarak evden çıktı. Kara koyunların peşine düştü.