“Pışpış! Çekil ayağımın altından!”
Bizimkinin heyheyleri yine üstünde. Ayak altında olacağım tabii. Nedir yani bu tatava? Yüksek bir yere çıkınca , in oradan aşağı, diye diye saltanatımdan ettin beni be karı! Şu sokaktaki kedilere birazcık fors atıyorduk, onu da elimden aldın. Al, gidiyorum!
Pışpış’ın gözü koridor halısına konup duran karasineğe takıldı.
Dur şu sinekle oynayayım azıcık ama yavaş yavaş çıkayım mutfaktan. Kuyruğu da dikleştireyim ki kendini bir şey sanmasın deli karı. Ne kadar da gıcığım, ohh!
O umarsız tavırla mutfaktan adeta ormanın kralı gibi çıktı. Koridorun tam ortasına gelmişti ki evin son beşiği Kuzey Berk salondan uçan tekmeyle koridora fırladı. Pışpış krallığını unutmuş, korkudan bir sağa bir sola çarpa çarpa kaçmıştı. Kuzey Berk sinsi sinsi gülüp “Aptal kedi, yine korktu.” demişti. Pışpış, pençelerini göstermek istiyordu ama yine kesilmişti tırnakları.
Ulan tırnaklarım olacaktı, o zaman görecektin sen beni. Deli karının deli oğlu olur tabii... En iyisi ergen Melis’in odasına gideyim de yapma tırnaklarıyla bana masaj yapmasını isteyeyim. Zaten saçma sapan bir isim koydu bana, bari biraz pışpışlasın beni. Ulan erkek adama koyulacak isim miydi bu? Millet kallavi isimler kullanır, ben prenses erkek ismi… İyice kediliğimden etti bunlar beni.
Melis’in odasının önündeydi. Kapı her zamanki gibi kilitliydi.
Patine kuvvet Pışpış! Şu kapıyı güzelce döv. Kesin yine o özenti kulaklığını takmıştır. Bana benzemek istiyor iyice. Hiç çekemiyorlar benim karizmamı hiç! Kedi kulağı olan insan kulaklığı almak da tam bu Melis’ten çıkardı zaten. Benim üzerimden hava atıyor herkese. Sosyal medya hesabında boy boy fotoğraflarımı paylaşıyor. Nazar edecekler beni, sonra uğraş dur. Yok bu kedi çok değişti, yok çok hırçınlaştı… Nazara geliyorum, hâlâ anlamıyorlar. Bu kız beni duymuyor galiba. Miyav miyav, mır mır mırrr!
Pışpış kapıya o kadar çok vurdu ki hemen yan odadaki Enes dayanamayıp gelip kapıyı açtı. Melis şaşkın gözlerle abisine bakarken Pışpış’ı gördü. “Ayy benim Pışpış’ım mı gelmişşşş!” Pışpış tüm sevecenliğiyle, yatağında bağdaş kuran Melis’in kucağına koştu. “Kızım kaç kere dedim yüksek sesle müzik dinleme diye? Burada bir olay olsa haberin olmayacak. Kalk biraz anneme yardım et, kadın bütün gün mutfaktan çıkmadı.” Melis istemeye istemeye ayağa kalktı. Emir büyük yerden gelmişti. Ancak Pışpış bu durumdan hiç hoşlanmamıştı.
Seni adam sanmıştım Enes! Herkes yapar ama Enes yapmaz demiştim. Sen de beni sırtımdan vurdun. Yazdım bunu bir kenara. Allah vere de bir gün senin odana girsem. O üst üste yığdığın, utanmasan yiyeceğin kitaplarını yırtmazsam bana da Pışpış demesinler. Yeter be, Pışpış da demesinler! Şu karşı komşuda yaşayacaktım ben var yaa… Adam mıymıntı kedisine Abdurrezzak ismini koymuş, iki dünyasını da kurtarmış. O mesnetsiz kedi bile kediliğini unutmuyor, hiç minnet etmiyor sahibine… Ah ulan ah… Kaderim buymuş, n’apayım! Gidip de şu deli karıya salça olayım en iyisi.
Enes Melis’in arkasından giden Pışpış’a bakıp gülümsedi. Pışpış’ı duymuş gibi hemen odasına dönüp kapıyı kapattı. Gün batmak üzereydi. Enes perdeyi çekip masa lambasını yaktı. Masaya oturup kaldığı son yerden kitabını okumaya devam etti. Okurken hem not alıyor hem de ara ara boynunu sıvazlıyordu. Sabah erkenden bu yana ders çalışmıştı. Boyun düzleşmesi artık onu iyice yoruyordu ama bu sene de atanmazsa artık ömür billah atanmazdı.
“Yine geldi bizimki!” Melis annesine gülüp Pışpış’a baktı.
Sanki yüzüne hasretim ben de. Arif seni nasıl seviyor anlamış değilim. Muşmula suratlı karı! Yaş mama vermemek için resmen bin takla atıyorsun ama Arif öyle mi? Canım Arif’im benim. Sahi nerede kaldı bu adam? Şimdi çoktan sıcak ekmeklerle evde olurdu. Eve neşe gelirdi. Balkona çıkmam lazım daha. Of yaa!
Pışpış balkon kapısının önüne dikildi. Kuyruğunu kendine sardı ve bekleyişe geçti. Şimdi heykel gibi duruyor ve birazdan tek tek gelecek iltifatları duymaya hazırlanıyordu. Tam o esnada şu zırıl zırıl ağlayan telefonu duydu. Melis, annesinin telefonunu alıp açtı. Soluksuz bir şekilde “Aradığınız Sevda’ya şu anda ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.” dedi. Kısa bir duraksamadan sonra elinden telefonu düşürdü.
Deli karı haşlamaz mı şimdi seni! Gözü gibi bakıyor o telefona. Arif de ne diye böyle parlak bir telefon aldı ki!
Pışpış, Melis’in ayağına dolanıp sevgi dilenmeye başladı. Beklediği ilgiyi hemen alması gerekiyordu. Melis ise hiç olmadığı kadar donuktu. Boş boş annesine bakıyordu. “Anne, babamm…” deyip ağlamaya başladı.
N’oluyor bu ergene? İyice değişti bu kız. Ona da mı nazar değdi acaba? Sonuçta benim gibi bir kedisi var. Gerçi ben Arif’in kedisiyim. Bu deli karı benden rol çalıp ben Arif’in Sevda’sıyım deyip duruyor. Kıskanç, çekemiyor beni. Tüm ilgi üzerimde tabii.
Pışpış, Sevda’nın da ağladığını görünce sıkıldı. Salondaki kanepeye gidip güzel bir şekerleme yapmak istedi. Yine o ağır yürüyüşüyle salona gitti. Kanepeye tam yayılmıştı ki Enes ve Kuzey Berk’in mutfağa koştuklarını gördü. Kuzey Berk mutfağa gittiyse salonda kalması daha güvenilirdi. İşte şekerleme başlıyordu.
Kısa bir süre sonra bam diye bir sesle irkildi. Bu sesi tanıyordu, dış kapının sesiydi bu. Kanepeden atlayıp mutfağa gitti. Kimsecikler yoktu. Tüm odaları tek tek gezdi, kimseyi göremedi. Enes’in odasını açık görünce daldı içeri.
İşte şimdi görürsün sen Enes efendi. Şu kitap kulelerini yıkmakla başlayalım. Hah, güzel oldu. Bir güzel imza atalım hepsine. Şunu da tırmalayayım, şunu da, şunu da… Şu duvardaki notlara da bir çentik atayım. Ulan erkek adamsın sen, bu rengarenk notlar da ne! Su şişesi mi o? En sevdiğim… İttire ittire masanın kıyısına getiriyoruz önce. Kitapların üzerine gelmesin, tam zemine düşsün. Şu kırılma sesini uzun zamandır duymamıştım. Deli karı her şeyi kaldırdığı için bi dünyalık zevk bırakmadı bende. Şangır şungur sese hasret kaldım.
Pışpış, artık iyice yorulmuş, Enes’in yatağında uyuyakalmıştı. Onu derin uykusundan uyandıran kapı sesi oldu. Uyandığında gün aydınlanmak üzereydi. Pışpış, hemen kapıya koşmuş ve karşısında karşı komşuyu görmüştü. Pışpış’ın mama kabına biraz yaş mama koyup suyunu tazeledi. Pışpış’ın canına minnetti, yemeye başladı hemen. Karşı komşu yine kapıyı kapatıp gitti. Aradan çok zaman geçmeden büyük bir kalabalık eve girdi. Kimi Pışpış’ı görünce korkup kaçıyor kimi çığlık atıyor kimi de başını okşayıp salona geçiyordu. Pışpış tanımadığı bu insanlardan ürkmüş, köşe bucak saklanıyordu.
“Kapıyı açık bırakmayın, evin kedisi kaçmasın.”
Kaçmak mı dedi o yaşlı kadın? Peh, ben isteseydim şimdiye yüz defa kaçmıştım . Beni o süslü köpeklerle karıştırıyor herhalde. Hem nerede kaldı bizimkiler? Evi iyice tımarhaneye çevirdiler bunlar. Gelen ağlıyor, giden ağlıyor.
Pışpış şaşkınlıkla etrafına bakarken kapı çalındı. Kapıya koştu, birileri kapıyı açtı ve uzunca bir tahtayı taşıyan Enes’i gördü.
Nihayet biri teşrif etti. Oğlum neredesin sen ha miyav? Mama vermeden çıkmış gitmişsiniz miyav. Olur mu böyle miyav. Sen odana geç de gör gününü miyav.
Enes ve diğer gençlerin arkasında duran herkesi gördü. Sevda, Melis ve Kuzey Berk…
Hah, diğerleri de gelmiş. Neyi var bunların? Bana mama bile vermediniz. Bu kadar misafire yemek yapın da göreyim sizi, hıh!
Pışpış onları takip etmiş ve salona geçmişti.
Enes’e o masa yetmedi tabii. O kadar kitabı koymak için aldı bunu herhalde. Salonun ortasında olmaz ama. Madem sırtlandı bu mobilyayı, bari kendi odasına götürseydi. Dur bakalım, kapağını mı açıyorlar onun? Ne var içinde? Nihayet Arif! Niye saklandın sen! Kuzey Berk’le saklambaç mı oynuyorsunuz yoksa? Özlettin kendini miyav miyav.