Ufo'yu Beklerken

Esra Abaoğlu

Bekledim.

Bir insan ne kadar bekleyebilir, bunun sınırlarına dair bir genelleme var mıdır bilmem. Bana kalsa, bir insan bir şeyi ne kadar bekleyebilirse o kadar bekledim, demeyi yeğlerim.

İnsan neden bekler?

Birçok cevabı var. Çokları öncelikle umut etmek der. Sanarlar ki umut bekletir insanı. Oysa umut çoğunlukla harekete geçirendir. Durağan, süreçsel, itaatsiz bir beklemenin ardında makul bir umut var mıdır gerçekten? Varsa bile makul değildir. Akılla tartılamamış umut bekletir insanı olsa olsa. Ben de, olmayacağını içten içte bilsem de, içimde açtığım “ya olursa” kontenjanı kapsamında, bekledim.

Bekledim. Beklememin sebebi sadece makul olmayan umutlarımdan değil, kuru inadımdan da beslendi. Olacak şeyi istediğim gibi oldurmak arzusuna karşı koyamayışımdan. Hayatta her şeyi ısrarla elde etmiş oluşumdan. Ne kadar sabit kadem olursam alacağımın da o kadar bana ait, o kadar bana dair olacağını sandığımdan. Tüm olmayanların kıyısında orada olarak, durarak, değişmeyerek bekledim.

Bekledim. Ya beklemeseydim? Bunun cevabı yoktu ki. Beklememek durumunda yapacağım başka bir şeyim yoktu. Beklemek başlı başına bir şeyler yapıyorum hissi veriyordu. Beklemenin saflarını terk ettiğimde, rest çektiğimde, beklemiyorum dediğimde gideceğim yer, uğruna savaşacağım sebep neydi? Yoktu ki öyle bir şey. Çaresizlikten bekledim.

Böyle böyle günler geçti, zaman geçmedi. Bedenim yaşlandı, sebeplerim tedavülden kalkmadı. Durmamak adına beklediğimden, beklemeyen her şeyi durdurdum. Önünden ayrılmadığım kapı açılsın, kıyısında durduğum gemi gelsin, rüyasını gördüğüm hikaye gerçekleşsin istedim.

Ne bileyim böylesine ısrarla beklemenin, beklediğim şeyin görüntüsünü tam edip içini yok edeceğini? Ama öyle oldu. Önünde beklediğim kapı yekpare bir duvara açıldı. Sorsan kapı mı kapı. Beklediğim gemi karaya oturdu. Gerçekleşen hikayem gördüğüm rüyanın hissini vermedi. Görünürde her şey oldu ama aslında hiçbir şey olmadı.

Klasik hikayedir. Bir şeyin olmasını beklerken tasavvur ettiğimiz, olan şeyin gerçeğinin niteliğini yakalamaz çoğunlukla. Korkulan, gerçekleştiği takdirde korkulduğu ölçüde yaralamaz insanı. Arzulanan, elde edildiğinde tasavvur ettiğimiz ihtimaller kadar memnun etmez bizi. Sonlanan şeylerde tatmin bulmanın zorluğu mu, elde edince elde edilene elde edenin kendi rengini de vermesinden kaynaklanan bir değer kaybı mı bilmem. Ne olmadı diyebileceğim bir yokluk var zahirde, ne de tamam, buymuş, bu kadarmış, buldum diyebileceğim bir tamamlanmışlık.

Ne oldu? Hiç olmayacak bir şey. Bir gün bir köye ufo gelmesi gibi bir şey. Ne oldu? Köye ufo geldi ama adeta içinden kimse çıkmadı. Görünen, bunlar da uzaylıdır denilebilen, ne insanı ürküten ne şaşırtan birileri görünmedi. Ne oldu? Sonra ufo bir gün başını aldı gitti, geldiği gibi boş, anlamsız ve nedensiz yere.

Geriye beklememin hikayesi kaldı. Boş, anlamsız ve nedensiz. Ama sorsanız o köye o ufo geldi mi, geldi.