Görünmez Adam’ın Hikayesi
Seyfi bey ipe sapa gelmez eylemlerine sonunda bir öykücüyü kaçırmayı da ekledi.
Bir sabah kalkmış ve karar vermiş gibi değil, topuğuna sıkılacak bir pavyon şarkıcısını nedense affetmek istemiş de ‘biraz zorla’ evine aldırmış gibi de değil, günler geceler boyu süren araştırmaları neticesine sonunda o öykücü kadının kaçırılması emrini neredeyse tamamen tükenmiş bir mühimmatla düşman ülkeye savaş açmaktan başka çaresi olmayan ve onurlu bir ölümü sefil bir hayata tercih eden bir kral edayısla vermişti.
Kadının kaçırılması belki de bir dönemin, bir sürecin, bir hikayenin sonuydu, bu sonucu anlamak için Seyfi beyin hikayesine bakmak gerekiyordu.
Ancak sorun, zaten tam da buydu. Seyfi bey, hikayesiyle kafayı bozmuştu.
Seyfi bey görülmemekten muzdaripti. Bu hastalığa ne zaman tutulduğunu düşündüğünde, kendisi de bir milat veremiyordu. Görülmek için yapmadığı herhangi bir eylemi var mıydı, bilmiyordu. Ancak küçükken ailesi, zamanla akranları, görülmedikçe yaptıkları dolayısıyla gittikçe çoğalan düşmanları da dahil Seyfi bey, Seyfi Bey’in istediği şekliyle görülmüyordu.
Dört kardeşin en küçüğü olarak dünyaya geldi Seyfi bey. Henüz üç dört yaşlarındayken bu dünyada hiç bir şey kendisine ait değildi. Kıyafetleri abisinden, bisikleti yan komşunun oğlundan, ismi bile dedesinden. Annesini kendisinden başka o kadına anne diyen üç ayrı kişiyle paylaşırken; sevimlilikleri görev, öfke nöbetleri asiliktendi hep. Hiç bir eyleminde kendi varlığı tanınmıyor, tanınmadıkça hırçınlaşıyor.
Seyfi bey, hiç bir şey üzerinde hükmü olmayan biri olmayı reddediyor. İşe, ismini kendisinin kılmakla başlıyor. Seyf, “Kılıç” demek, demek ki içinden geçip gitmesi gereken savaşlar var, zaten bir kavgası hep var, o da öfkesini göstermekten çekinmiyor. Delikanlıyken girip çıktığı kavgalar, mahalle içinde kestiği raconlar, hiç biri Seyfi Bey’i, sadece seyfi yapmıyor da, kimin kardeşinin ne yaptığıyla, falancanın oğluna bunun yakışıp yakışmadığıyla ilgili anılıp duruyor. Seyfi bey, yaptıklarının sadece kendisine ait olmamasından kıvranıyor.
Girdiği karanlık işlerin son derece doğal sonucu mu, yoksa kendi içinde kaybolduğu yokluğa başkalarını da bulamak kaygısından mı bilinmez, 16 yaşında ilk cinayetini işler. Katil olur, Seyfi olamaz. Seyfi’nin seyfi olarak gerçeğinin görülmemesi zamana paralel, Seyfi Bey’in varlığından emin olmadığı ruhunu daha da parçalara, parçalara, parçalara böler.
Parçalarını birleştirmek ister Seyfi bey. Düşünür, nereye bakarlar? Gören bir göz nerede bulunur? Aile, sevgili, düşman hepsini tadar hiçbirinin aynasından kendi suretiyle çıkamaz. Eksiğini geçmişinde, geleceğini eyleminde tanımanın yolunu arar. Bir zaferi zafer, bir kralı onurlu, bir Seyfiyi Seyfi yapacak olan nedir? Denemediği hangi yol kalmıştır?
Evet, bir hikaye yazdırmak. Seyfi Bey’in hikayesi. Başlığı asla “Görünmez Adam’ın Hikayesi” olmayacak olan o hikayeyi yazdırmak. İşte, bir mafyanın bir öykücüyü kaçırmakla son bulan hikayesi burada başlar.