Talha, kasabanın en güvenilir bekçilerinden biriydi. Her gece, yıldızların altında sessizce yürür, kasabanın her köşesini titizlikle kontrol ederdi. Öğretmenlik geçmişinin ardından, kasabanın güvenliğini sağlamak, ona farklı bir sorumluluk duygusu katmıştı. Gece karanlıklarında, kasabanın sakinliğinde, her şeyin yerli yerinde olduğunu görmek, ona huzur verirdi. Ama bu huzur, içinde her zaman bir boşluk bırakıyordu. O boşluk, yıllardır Melek’e olan duygularıydı. Ona hissettiklerini bir türlü dile getirememişti, ama her gece, sessizliğin içinde Melek’in izlerini ararken, içindeki sevdanın gücünü daha derinden hissediyordu.
Melek, kasabanın sevilen edebiyat öğretmeni ve aynı zamanda çok derin bir insandı. Gözlerinde bir parıltı, yüzünde ise her zaman kitaplardan fırlamış gibi duran bir anlam vardı. Çiçeklere olan düşkünlüğü, Talha’nın ilgisini daha da artırmıştı. Her baharda, o zarif parmaklarıyla en güzel çiçekleri özenle seçer, onları bakımla yetiştirirdi. Kitaplar ise Melek’in dünyasında bir kaçış değil, bir buluştu. Kitaplar ve çiçekler, onun ruhunun en derin köşelerindeki huzuru simgeliyordu. Talha, Melek’in bu zarif yönlerini hep izledi ve her anı içindeki sevdayla güzelleştirmeye çalıştı.
Bugün, Talha, Melek’e olan hislerini bir şekilde ifade etmeye karar verdi. Yıllardır içinde biriken bu duygular, artık kelimelere dökülmeye, bir biçim almaya başlamıştı. Bir çiçek buketi yerine, Melek’in sevdiği her çiçekten birer dal ekleyerek bir çelenk yapmaya karar verdi. Çünkü Melek her çiçeği severdi, her çiçek onun kalbinde ayrı bir yer bulmuştu. Çelenk, rengarenk çiçeklerden oluşuyor, her biri farklı anlamlar taşıyordu. Beyaz güller, saf sevgiyi; lavantalar, huzuru ve zarafeti; mor menekşeler ise zarif bir özlemi simgeliyordu. Her bir çiçek, Talha’nın Melek’e duyduğu sevgiyi yansıtıyordu.
Çelenk tamamlandığında, Talha, üzerine kısa bir not yazmak istedi. Fakat, sadece birkaç kelimeyle yetinmek istemedi. Duyguları o kadar derindi ki, bunları sadece kısa bir cümleyle açıklamak yeterli olmazdı. O yüzden çelenk üzerine şu sözleri yazdı:
“Kalbimde çiçekler açtıran kadına…”
Bu basit ama anlamlı söz, onun içindeki duygunun özüdü. Ancak Talha, bununla da yetinmek istemedi. Çelenk ve zarftaki mektup, Melek’e olan sevgisini daha derinlemesine ifade etmeliydi. Zarfı hazırladı ve içine yazacağı mektuba başladı.
Sevgili Melek,
Her sabah seni düşünerek uyanıyorum, her akşam seni hayal ederek uyuyorum. İçimde açan her çiçek, seninle var olmanın, seni her an içinde hissetmenin bir yansıması gibi. Seninle her şey daha anlamlı, daha değerli. Seninle her satırda kaybolmak, her çiçekle tazelenmek istiyorum. Bir arada yaşamak, her yeni günün büyüsünü seninle keşfetmek, her anı seninle paylaşmak...
Sana yazmak, belki de içimdeki en derin hisleri dışa vurmanın en saf yolu. Kitaplarda okuduğum her aşk, seninle daha anlamlı. Çiçeklerde bulduğum her renk, seninle daha canlı. Seninle paylaşılan her an, hayatın en güzel hali oluyor. Seninle birlikte, her şey daha parlak, daha sıcak, daha gerçek.
Belki de çok uzun zamandır seni düşündükçe kalbimde açan çiçeklerin, sana olan duygularımın simgeleri olduğunu fark ettim. Her çiçek, seni sevmenin bir başka biçimi, her dal, sana duyduğum sevginin farklı bir yansımasıydı. O yüzden, çelenk senin içindeki her güzelliği, seninle birlikte her çiçeğin büyüsünü simgeliyor. Çünkü seninle her şey, hayatta ne varsa en güzel halini buluyor.
Biliyorum ki, kelimeler bazen yetersiz kalabilir. Ama sana yazarken, her harf bir çiçek, her cümle bir anlam kazanıyor. Sana bu mektubu, kalbimdeki en derin hisleri paylaşabilmek için yazıyorum. Seninle bu dünyada her anı, her günü birlikte yaşamak, her yeni sayfayı seninle çevirmek istiyorum. Çünkü seninle, hayatın her anı şiir gibi, her anı çiçek gibi.
Sevginin en saf halini seninle yaşamak, her çiçeğin rengiyle, her kitabın satırıyla seninle olmak... Belki de her çiçek ve kitap seninle daha güzel, seninle daha anlamlı.
Ve belki de en doğru zaman şimdi, Melek. Kalbimde açan her çiçek seninle daha solgunluktan sıyrılıp, en güzel halini buluyor.
Sonsuz sevgiyle,
Talha
Talha, yazdığı mektubu dikkatlice zarfa yerleştirerek, çelenk ve mektubu kasabanın en güvenilir postacısına teslim etti. Bugün, Melek’e kalbinin en derin köşesindeki sevdayı iletme günüydü. Kendi içindeki kararsızlık ve korkuları bir kenara bırakıp, en saf duygularını paylaştığına inanarak, postaneden ayrıldı. Artık geriye sadece Melek’in cevabı kalmıştı.