Doğduğunda kırk gün kırk gece ağıt yakmışlar. Babasına hanım bakmışlar. Anasının suratına bakmamışlar. Kız doğmuş uğursuzluk demişler. Adını Durdu koymuşlar. Daha da kız doğmasın oğlana dönsün demişler.
Doğduğunda kırk gün kırk gece davullar çalınmış. Babası atlara bindirilip düğün yapılmış. Anası kutlanmış. Oğlan doğmuş bereket demişler. Adını Dursun koymuşlar ki son olsun.
Dursun doğunca şahlara kaldırılmış atlara bindirilmiş kendini paşa oğlu paşa sanmış. Öyle de davranmışlar. Dursunun göğsü kabardıkça kalbi kararmış. Pek gaddar olmuş. Ablalarına karşın. Babası anasına kızlarına nasıl davranırsa Dursun da anası ve bacılarına öyle davranmış. Sanmış ki dünya da tek kul babası kulun oğlu da kendisi. Evladı değil oğlu. Tek oğlu. Her şeyin sahibi. Evin, malın, mal deyince orada hayvanlara da mal denir Dursun horantayıda malın içine katmış kendini sahibi bellemiş. En çok d kendisinden bir büyük olan Durdu ablasına eziyet edermiş. Halbuki Dursunu eğleyen büyüten Durduymuş. Dursun büyüdükçe nanasının sahip kendisininde aslında bekçi olduğunu anlamış. Babasının malının bekçisi, gücünün bekçisi, hırsının bekçisi diye her şeyinin bekçisiymiş.
Durdu hem kardeşini büyütmüş, hem bacılarına yardım etmiş, hem mal götürmüş, hem ahır temizlemiş, gübre yapmış, ahır sıvamış, yakacak yapmış… Durdu hep çalışmış çalışmış. Çünkü Durdu uğursuzlukmuş ondandır çalışması lazımmış. Durdu genç kız olup yetmiş. Görücüler kapıları aşmış hem maharetli hem güzel hem sessiz sakin diye. Aslına bakarsanız giden kızları yerine kullanmaya gelin armaışlar. Görücüler geldikçe babalarının kabaran göğsü patlayacak denli kabarmış iyice kalpsiz kalmış. En zenginini istemiş, en kullanacağı damadı istemiş, en şanlısını istemiş anlayacağınız istemiş de istemiş. Durdu hiç istememiş. İstemeyi hiç bilmemiş. Sessizliği içinde boğulmuş. Durdu ses istemiş. İstedikten sonra olanlar olmuş. Köyden şehre işe giden gençler olurmuş. Babasının malını satmaya şehre götüren bir genç. Ahırdan malı teslim alırken oğlan Durduyu görmüş Durdu da onu. Gözler denk gelince başkası görünmez olurmuş. Öyle de olmuş. Durdunun kalbine düşmüş bu istek bir kere napsın. Oğlanın kalbine düşse de bu istek dillendirememiş. Dilsiz oğlan ile susturulmuş Durdu sessiz sedasız gönüllerine düşmüşler. Mektuplaşmaya başlamışlar. Uzun uzun mektuplar değil kısa kısa yazmışlar. Yetmiş onlara o birkaç cümle. Oğlan cesaret toplamış anası babası ile çalmış Durdunun babasının kapısını adam anlamamış bile kızına görücü geldiklerini mallarla ilgili bir durum sanmış dinlememiş dahi. Sonrasında anlayınca kapı dışarı kovmuş. İşte vermez olmuş. Oğlan şehre göçüp orada çalışmaya başlamış. Aşkından vazgeçmemiş. Kıt kanaat biriktirmiş. Yine varmış kapılarına yine kapı dışarı kovulmuşlar. Oğlan üzüle Durdu üzüle Durdu bu sefer durmamış. Oğlana bir kelime yazmış. Kaçalım. Durdu yanına bir şey almadan oğlanla kaçmış.
Babası önce çıldırmış yok demiş benim öyle kızım. Namussuz demiş, haysiyetsiz demiş, akılsız demiş. Ağalar, paşalar isterken dilsiz bir zariye vardı demiş. Bir gün bir zarf gelmiş eve Durdunun nerede olduğunu söyleyen. Babasının ve Dursunun göğsü kabarmış kabarmış kalpleri patlamış. Babası Dursunun eline bir silah vermiş. Durduya patlayacak. Dursun namus bekçisi de olmuş. Çıkmış köyden düşmüş peşlerine. Durduyla dilsizin evini bulmuş. Dilsiz işteyken Durduyu öldürmüş. Faili meçhul kalmış namusları temizlenmiş.
Cenazeden önce gelmiş eve Dursun. Hiçbir şey olmamış gibi. Dilsiz Durdunun cesedini getirmiş. Babası ve Dursun cenaze evine koca bir çelenkle varmış. Çelenk kapıda gösterişli bir şekilde dururken onlar kalpleri kurumuş kabarık göğüsleri ile çelenkin yanında kabara kabara oturmuşlar.