Dümdüz Rıdvan Ve Dümdüz Eşek

Pınar Civelek

Rıdvan’ın dikişi hayata hiç tutmadı. İnsanlar için arızaydı, bu yüzden Arıza Rıdvan derlerdi ona. Konuşması gerektiğinde susar, susması gerektiğinde yersizce konuşurdu. Elini attığı şey elinde kalırdı. Yürüdüğü yol çökerdi. Bulunduğu ortama muhakkak bir bela musallat olurdu. Doğuya gittiğini zannederken kendini batıda bulurdu. Bozuk bir saat günde iki kez doğruyu gösterirken, o otuz yıllık hayatı boyunca hem kendine hem başkalarına yanlışı gösterdi. Şehirlere, ilçelere, köylere; bir yere kök salabilmek için senelerce çabaladı. Bir kere hatasını gören tuttu fırlattı onu. Savrulduğu topraklara tutunamadı.

En son çıkarıldığı işinden sonra nüfusu az olan bir köye yola çıktı. Orada çikolata imâlthanesi olduğu söylenmişti. Şehirden köye olan yolculuğunda nice badireler atlatıp isminin hakkını vermişti. Bindiği otobüsün tekeri patlamış, yürüdüğü köy yolunda köpekler tarafından kovalanmıştı. Onca şey yaşamıştı da kendisinin arıza olduğunu kabul etmek istememişti.

İmâlathane müdürüyle yaptığı anlaşma sonrası işe başlamıştı. Haftada üç kez şehre gidecek, büyük çikolata fabrikasındaki kolileri köydeki imâlathaneye getirecekti. Kolilerin içinde çikolata olduğunu söylemişti müdür. Neden kolilerin şehirden, bu kuş uçmaz kervan göçmez köye getirildiğini bilmese de sorgulama evresini çoktan geçmişti. Artık işine bakacaktı.

Yaklaşık bir ay geçmesine rağmen bir arızayla karşılaşmamıştı. Şehirden aldığı kolilerle imâlathaneye dönerken onu kuşatan belalardan kurtulduğunu zannederek seviniyordu. Her şey gibi sevinci de kısa sürmüştü. Her zaman geçtiği yolda koyun sürüsüyle karşılaşınca geri dönüp başka bir yola girmişti. Girdiği yol yokuştu. Araba yokuşu tırmanırken arkadan bir koli çoktan yeri boylamıştı. Koliyi almak için indiğinde küçük, siyah benekleri olan beyaz bir eşek ile karşılaşmıştı. Eşek yere dağılan kolinin içerisindeki çikolataları yiyordu. Telaşa kapılmıştı Rıdvan. Yine işinden kovulacağını düşünmüştü. “HOŞT!” diye bağırmıştı eşeğe. Eşek hiç oralı olmamıştı. Korkudan da eşeği ittirememişti. “ Hadi git artık, bak senin yüzünden işimden olacağım. Hadi git artık!” Eşek ona bakıp anırmıştı. Rıdvan tir tir titrerken eşek ona doğru yaklaşıp yüzüne uzunca bir süre bakmıştı. Rıdvan eşeğin bu garip bakışlarından kendi korkusunu unutmuş, eşeğin gözlerine dalmıştı.

O mistik andan onları çıkaran eşeğin birden arkasını dönüp kolinin içini kurcalamasıydı. Ön ayakları ile kolinin ağzını yere çevirip içindekilerin yere saçılmasını sağladı. Bu sırada Rıdvan ümidini kaybetmişti, işini kaybedeceğini çoktan anlamıştı. Ne oluyorsa olsun canımdan olmayayım diyerekten eşeğe hiç yaklaşmadı. Yere saçılan kolinin altından bazı kağıtlar da çıkmıştı. Rıdvan ne olduğunu bilmiyordu ancak çok da umrunda değildi. Eşek o kağıtların üzerinde zıplamaya başlamıştı. Hem Rıdvan'a bakıyor hem kağıtların üzerinde zıplıyor hem de anırıyordu. Eşeğin de arıza olduğunu düşündü bir ân. Bir şey anlatıyor gibiydi ama Rıdvan anlamıyordu. Bir an önce gitmek istiyordu.

Eşeği ve koliyi orada bırakıp arabaya bindi. Bir müddet sonra dikiz aynasına baktığında Arıza Eşek’in onu takip ettiğini görmüştü. Arıza mı yapışkan mı diye düşüne düşüne imâlathaneye varmıştı. Kolileri içeriye taşıdıktan sonra sayımının yapılmasını bekledi. Sayımdan sonra kovuluşunu bekliyordu. Sayım bitince müdür panikle Rıdvan'nın yanına geldi. Rıdvan bu telaşa bir anlam veremeden müdür hızlıca konuşmaya başladı: “ Rıdvan burada eksik koli var! Diğeri nerede?” Rıdvan içinden “ Hadi buyurun bilmem kaçıncı cenaze namazıma.” deyip başından geçenleri müdüre anlattı. Gelirken koliyi ve kağıtları çöpe attığını da söylemişti. Rıdvan, “Kovuldun.” cümlesini beklerken müdür ona daha dikkatli olması gerektiğini bir daha olursa kovulacağını söyledi. Bunu duyan Rıdvan artık devranın döndüğüne inanıyordu. Arıza Rıdvan değil, sadece Rıdvan olacaktı.

O günün üzerinden aylar geçmişti. Rıdvan oraya alışmış, imâlathanedekiler de ona alışmıştı. Bir de eşek vardı. Arıza Eşek. Şehre gideceği zamanlarda onu köy yolunda bekliyor ve beraber imâlathaneye dönüyorlardı.

Şehirden döndüğü günlerin birinde müdür ilk defa Rıdvan'a kolileri imâlathanenin arka bahçesine taşımasını söylemişti. Oraya hiç gitmemişti. Kolileri oraya taşırken eşek de yanındaydı. Eşek zıplıyor, âdeta Rıdvan ile konuşmaya çalışıyordu. Kolileri işaret edilen alana bıraktıktan sonra dinlenmek için gördüğü bir sandalyeye oturdu. Gözlerini kapatmış dinlenirken eşek kolilerden birkaçını devirmiş ve içlerindeki kağıtları çıkarıp Rıdvan’ın önüne getirmişti. Rıdvan gözlerini açıp eşeğe baktığında aylar önce yaşanılanlar hızla gözünün önünden geçti. “ Bu sefer gerçekten bittin sen Rıdvan!” diye geçirdi içinden. Ancak eşek kağıtların üzerinde anırdıkça içinde sebepsiz bir merak uyanıyordu. Eşek ağzıyla kağıdı alıp ona uzattığında kağıda bir göz gezdirdi. Okuduklarını başta anlayamasa da zamanla dank etmişti. Bu kağıtlarda çikolata içeriği veya onlarla alakalı bir şeyler yazmıyordu. Bu kağıtlarda çikolatanın içine enjekte edilecek bazı ilaçlardan, hangi dozajlarda olacağından bahsediliyordu. Rıdvan bilimden, bilimsel dilden anlamazdı ama kağıtta ilaçların ne işe yaradığı da yazıyordu. “ ZİHNİ SIFIRLAYAN, İNSANI KÖLEŞTİREN İLAÇ….” ve daha fazlası bu kağıtlarda yazıyordu. Rıdvan hâlâ ne döndüğünü anlayamasa da Arıza Eşek ona bir şeyler göstermeye çalışıyordu. İşaret ettiği yerde jandarmaların olduğunu gördü. Eşek, kağıtları alıp Rıdvan ile jandarmanın yanına doğru koştu. Kağıtları jandarmaya verdikten sonra olanlar oldu.

Köydeki bu imâlathane, şehirde legal olarak üretilen çikolataların illegal bir şekilde hazırlanmasını sağlıyordu. Orası bir laboratuvar gibiydi. Farklı dozlarda ilaç enjekte ettikleri bu çikolatalar ile insanların hafızalarının silinmesini sağlayıp kendilerine alan açmaya çalışıyorlardı. Çikolatayı yiyen insan kendine dair bir şey hatırlamayınca aklı olmayan bir robot gibi dolanıyordu. Zihni yerinde olan ise onun koltuğuna geçip onu hâkimiyeti altına alıyordu. Ancak mutlak bir başarıya ulaşamışlardı çünkü Arıza Rıdvan ve Arıza Eşek onları daha yolun başındayken ifşa etmişti. Çetenin bilmediği şey ise bu çikolatayı iradesi olmayan bir varlık yediğinde insandan daha zeki olabilmesiydi. Arıza Eşek gibi.

Aylarca konuşulan bir haber olmuştu. Rıdvan da eşek de çok konuşulmuştu. İkisine de kimse arıza demiyordu. Biri dümdüz Rıdvan biri de dümdüz eşekti.