Deli Kadın

Fatma Ünsal

sopa mopa kâr etmiyor taş kafana

Sabahın sekizinde kapısının elli kilidini açmaya koyuldu yine. Deli kadın. Kim ne yapacaksa bunun evini? Meryem de görmüş, abla diyor bir de asma kilit yaptırmış yetmiyor gibi. Niye bunu taktırdın, diye sordum. Dost var düşman var dedi bana imalı imalı bakarak. Eh, herhalde ben dostunumdur dedim. Bir tane daha çay getireyim mi diye lafı değiştirdi. Şizofren galiba abla bu. Baksana, bana düşman imasında bulundu. Boş ver Meryem, dedim. Biz bizi kim nasıl görürse öyle oluruz.

Pasaklı. Birazdan başlar paspasın altına süpürdüğünü itelemeye. Şu dürbünü de yerinden bi’ çıkarttırıp temizletmeli. İyi seçilmiyor. Dürbün dediğin şişman gösterir. Bu neredeyse efeliğe çevirdi koca cüsseli kadını. Bak bak. Yine çiçek desenli pazen elbisesini giymiş. Şu sıcakta. Kirlenmiyor da. Meryem bunu da sormuş, yok mu senin başka kıyafetin, demiş. Var elbet, demiş. Ama bunu rahmetli en son maaşıyla aldıydı. Şimdi giymezsem darılır gibi hissediyorum. Meryem bu, durur mu yapıştırmış cevabı: Küsmez küsmez. Ona küsecek zaman da yer de komamışlardır. Gülmemiş. Anlamamıştır zahir. Faraşı da aldı. Hah başladı sürt sürt sürt sürt. Sanki bu apartmanın görevlisi yok. Âdem öyle bir temizliyor ki bal dök yala ama işte gel de anlat buna. İlla kendi temizleyecek kapısının önünü. Bak bak, yine torladı topladı attı paspasın altına. Püh pasaklı. Dur şuna iki laf diyeyim. Amaan ne diyeceğim? Değişecek mi sanki? Dürbün dürbün Allah seni bildiği gibi yapsın dürbün. Bak kayboldu görüntü yine. Sanki çanak anten döndü de ondan göstermiyor. Sanki tüplü televizyon. Ahh ah ölmeden dedim ki şu eve iyi bir tadilat gerek. Dinlemedi para gider diye. Öleceğin belli, ne var şu evi güzelce derleseydin toparlasaydın da öyle ölseydin ha ne vardı? Ama anam rahmetli demişti, kızım bu adamın gözü sürekli cebinde. Gel seni vermeyelim, diye. “Duyguların hiç mi önemi yok anne?” diye haykırmıştım babamla annemin suratına utanmadan. Al şimdi afiyetle ye duyguları. Hah bitirdi işini. Bari faraşını al da yıka be kadın. Leş gibi bıraktı yine leş. Kapıyı da öyle kapatıyor ki mübarek sanki düşman koşturuyor da içeri girmek için.

Bakalım nasıl pismiş kapısının önü? Ata sporu bu da. Süpürgenin içine bakmak ne kadar birikmiş kir toz diye. Etrafı silince beze bakmak. Burnunu silince mendil…Öğh içim bi’ şekil oldu tövbe. Komşunun paspasının altını kontrol etmeyi de ben çıkarmış olayım hahaay. Dürbünden bakıyordur da. Bakayım. Hah iyi televizyonu açmış. Eh yoruldu tabii. O kadar tozu iteledi paspasın altına, kolay iş mi? Aaa eee tozlar nerede ayol? Ne süpürdü bu bunun altına? Gözlerimle görmesem inanmayacağım. Nerede kir, nerede toz? Demeye dilim varmıyor ama tertemiz. Âdem’e değil de buna mı süpürttürsek binayı? Demek ki temizlik hastası. Evet, zaten Meryem dediydi abla evinde tek bir toz yok diye. Beyaz yumağı kanepenin altına atıverdim. Geri aldım ki yumak olduğundan daha beyaz geldi valla diye güldüydü. İnanmadıydım tabii Meryem her şeyi abartır diye. Zile bassam da evine baksam mı? Amaan yok neme gerek? Ya da basayım ne olacak sanki? Ding dang donngg dinng dangg donngg.

“Hayırlı sabahlar komşum. Vallahi çekiniyorum da ama yoğurt mayası lazım. Varsa bi’ kaşık veriversen olur mu? Ne? Hazır yoğurt mu yiyorsun sen? Kanserojen ayol onlar hep. Doğru doğru aldığımız sütler de antibiyotikli ineklerin sütü doğru da evde temiz temiz pişirmek varken…Eh haklısın fabrikalarda da el değmeden doğru doğru. Ne diyeceğim bak, sen bu paspasın altına ne süpürüyorsun böyle? Yok tövbe ben gözlemedim. Meryem yok mu benim altta oturan, bodur, kara, hah o dedi. Abla, dedi. Senin karşıdaki, paspasın altına ne süpürüyor öyle, dedi. Âdem abi de görmüş, dedi. Kız ayıptır Meryem, dedim. Hiç öyle şey sorulur mu gözlenir mi, dedim. Dinletemedim, sor yoksa ben adını vererek sorarım diye tehdit etti beni. Şöyle ayağımla iteledim paspasını seni beklerken, bir şey de yok maşallah. Ne süpürüyorsun söyle de şunların ağzını kapatayım dedikoducuların. Hele o Âdem melunu yok mu hele. Önce onun. Yok yok hiç sana inanmamazlık olur mu aa de hele. Şuraların tozudur neyi olacak öyle ya değil mi? Ne? Kuş yemi mi? Bildiğimiz kuş yemi mi? Hani ayol kuş yemi? Apartmanın içinde kuş mu var da kapı önüne kuş yemi serpiyorsun sen? Delirdin herhalde ha. İlahi, ben de kuş besliyorsun da kapıda, onların artanını diyorsun sandım. Ne? Paspasın altında mı kuşlar? Delirdin mi ayol sen? Paspasın altında kuş mu beslenir? Bak gülmüyor da. Kocaman kadınla sen eğlendiğini mi sanıyorsun? Yaşın da genç, arayı çok açma. Sen git bi’ Mazhar Osman taraflarına.” Aaa çat diye kapattı kapıyı suratıma. Allah’ın manyağı. Paspasın altında kuşlar varmış da onların yemini süpürüyormuş da. Vallahi bu yarın bir gün üstümüze de saldırır. Şu Meryem’e anlatayım da geleyim.

Aç aç. Öldün mü aç. Gerçi adımları bir santim. Öğlene ancak bulur kapıyı. Hah şükür. Bana bak kız. Senin bu pazenli diyor ki… Dur içeri gireyim de anlatayım. Bu ne dağınıklık Meryem? İnsan evinin bir odasını olsun toplu tutmalı. Neyse senin bu pazenli diyor ki ben paspasın altında kuş besliyorum da ondan her sabah süpürüyorum öyle. Ya ya. Ben de aynı senin gibi ağzım açık bakakaldım ya ya. Ben de Mazhar Osman’a git bi’ görün dedim. Kız yok ne dalga geçmesi? Yüzü milim kaymadı gülmeye. Sanki kanun maddesi okuyor gibi dedi aha böyle: “Ben paspasın altında kuş besliyorum. Onlara yemini gönderiyorum her sabah.” Tam böyle dedi Mushaf çarpsın ki. Ne yanlış duyması Meryem? Ne uydurması? Bunak mıyım ben? Bana bak, arasak mı belediyeden birilerini? Ne bileyim, böyle durumlarda neresi aranıyor? Polise mi ihbar etsek binada deli var diye ha? Neyse, akşam gelince kocana bi’ danış bakalım ne diyor. Akıl akıldan üstündür, koca aklı olsa da. Hadi ben çıkıyorum evime. İnsan çay koyayım der ama sende o akıl hiç olmadı. Yok yok, kahve de istemez ağzımızla dedikten sonra. Hadi haber ver yarın.

Evim evim temiz evim. Meryem pasaklı, karşımdaki deli. Allah’ım ben kime gidip iki lafın belini kırayım Allah’ım? Hadi bakalım ne diyecek kocası. Yok polis olmaz. Psikolog da olmaz. Parasını bizden ister, bize ne ayol? Bir de ona terapi mi aldıralım? Tek kuruş vermem valla. Neyse ne. Yarın ola hayrola.

Bak bak başladı yine. Saat sekiz oldu demek. Hey yüce Allah hey. Kalkayım bari ne yapayım. Şu dürbünden göremedikçe rahmetliyi mezarında ters çevirtiyorum vallahi. Süpür süpür hah kuşlara süpür. Paspasın altındalar ya ya süpür. Bak bak nasıl da gayretli. Şunu kameraya almalı ki inandırabilmeli deli olduğuna. Yoksa konuşunca yine normal. Telefonum da güzel çekmiyor. Anam demişti ama. Gözü cebinde bunun diye. Telefonumu yenilemeden öldü gitti. Yemleri bitirdi galiba tövbe tövbe giriyor içeri. Meryem’in kocası da düzgün bir şey dese de şunu götürseler.

Meryem gel Meryem. Geç. Yoo istediğin yere geç. Her yer düzenli. Ee ne dedi kocan? Kanıt mı isterlermiş? Kim? Psikolog mu? Yok ben vermem para mara ayol. Param olsa telefon alırım kendime. Ee belediyenin vardır bedava hizmeti. Deli ihbar hattı olmadığını biliyorum Meryem. Beni sana saf diye kim tarif etti? Ne bileyim videoya çeksek de izletsek birilerine? Can güvenliğimiz yok desek? Var mı da Meryem? Zararını görmedik ama bak paspas altında kuş diyor. Neyse sen yarın sabah sekizde bizde ol telefonunla. O görmeden çekeriz. Bir de söylettik mi kuş besliyorum dediğini, bitti gitti. İyi hadi. Git evine. Çayım bitmiş. Kahve desen o da yok.

Çıkmadı Meryem bu. Hayret. Saat sekizi de geçti. Uyuyordur. Uyandırsak mı? Yok yok olmaz değil mi? Bir saat daha bekleyelim. Kahvaltı yapalım madem geldin. Yumurta var sadece. Kızartma bekleme.

Yok Meryem. Bu uyanmayacak. Ya da evde değil galiba. Ama çıkmadı hiç. Ne ölmesi be? Ölür mü hiç? Deli kuvveti var. Ne demek ne alakası var abla? Öyle demezler mi? Bana bak kız, ölmek değil de bayılmış olmasın? Kimi arayalım? Gel önce biz çalalım kapısını doğru. Kalk hadi.

Ding dangg donggg. Ding dangg donggg. Ding dangg donggg. Yok kız açmıyor bu. Âdem’i çağır koş. Ben siz gelene kadar belediyeyi arayayım.

-Alo kardeş Beyaz Masa mı? Hah, bizim karşı komş…Operatöre mi bağlıyorsun? Bağla hadi bağla. Bu nasıl müzik ayol? Cenaze marşı gibi. Haa alo yok yok cenazemiz yok. Bizim karşı komşu evde ama kapıyı açmıyor. Yok küs değiliz. Kardeş bayılmış olabilir ekip mekip bi’şeyler yoll…Bekliyorum tamam. Bunlar bağlayana kadaar. Hah gel Âdem gel. Aç şu kapıyı. Kadın içeride, sesi yok. Yok yok çaldık açmıyor. Hah koluna kuvvet hadi.

Vah zavallı vah. Nasıl da kendi başına ıssız evlerde ölmüş vah vah. Pek severdim pek Meryem. Zavallı vah ki vah. Deliydi meliydi ama zararsızdı vah. Cenazesine de kimse gelmedi. Bir dayısı bir halası. Garibanlık garibanlık. Kim oturur acaba evinde artık? Bari düzgün birileri gelse karşıma. Vah bu sessiz sedasız duruyordu vah.

Bu uğultular da ne ayol? Amaan, bina ağzına kadar kuşla dolmuş. Nereden geldi bunlar? Kapıyı da açamam içeri doluşurlar. Pazenlinin kapıya yığılmışlar hem de. Hay Allah. Alo Âdem, koş çık yukarı. Binayı kuşlar bastı. Ne bileyim nereden girdiler koş kovala şunları.

Ne demek paspasın altından çıkıyorlar Âdem? Delirdin mi sen? Al götür o zaman paspası. At dışarı. Ne demek aç gibiler? Eline bir tabak yem al, tak peşine o zaman Âdem. Vallahi attırırım seni. Bu dürbün de iyi göstermiyor zaten. Anam rahmetli dediydi, bu herifin gözü cebinde diye. Pazenlinin de kırkı çıktı. Meryem’e diyeyim de helvasını yapalım. Sevaptır.