Tozdan Sebepler

İrem İlayda Karkı

Bu sabah da kapının deliğinden komşusunu izlemekteydi. Her sabah aynı saatte aynı şeyleri yapıyordu bu komşu. Kapıyı açar, sağa sola bakar ve yerdeki tozları paspasın altına süpürürdü. Nuran ise bunu fark ettiğinden beri yani bir haftadır her gün aynı saatte komşusunu gözlerdi. Neden böyle bir şey yaptığına bir türlü anlam veremiyordu. Sabahları gözlem yapar akşama kadar bu olayı düşünürdü. Akşam yine bu durumu düşünürken uyur, gece rüyalarında kendini paspasın altına itilen toz tanesi olarak görürdü. Nefes nefese uyanır hemen kapıya koşardı. Birkaç defa paspasın altına bakmaya da niyetlenmiş ama oraya adımını atar atmaz komşusuna yakalanmıştı. Her yakalanmasında komşusundan “Evde pirinç bitti, şekerim kalmamış, kahve içemedim kahven var mı?” gibi bahanelerle bir şeyler istemişti. Artık bir şey istemeye utandığı için paspasın altına bakma düşüncesinden vaz geçmişti. Komşusunun evden çıkmasını bekliyor, her kapı sesine kapıya koşuyordu ama nafile. Kadın sanki kalan yaşamının tamamını o kapının arkasında geçirmeye yemin etmişti.

O sabah yaptığı planın keyfiyle gülümsedi. Bugün artık o paspasın altına bakacaktı. Üst kat komşusu Ayşe’ye zorla apartmandaki kadınları davet ettirmişti. Herkes üst katta toplandığında o, bu fırsatı değerlendirecekti. Paspasın altında yığınla birikmiş tozları gördüğünde sanki rahatlayacaktı. Sonrasında da gider Ayşe’ye yardım ederdi. Diğer türlü dilinden de elinden de kurtulamazdı. Karşı kapının sesini duyunca hemen kapıya yöneldi. Kapı deliğinden komşusunun çıkışını izledi. Merdivenlerden ayak seslerini dinledi. Eve girdiğinden de emin olunca yavaşça kapıyı açtı. Her adımda heyecanı da artıyordu. Paspasa bir adım kalmıştı ki “Nuran Hanım” diyen o sesi duydu. Karşı komşusu Emine Hanımdı. Hemen soğukkanlı bir ifade ile gülümseyip “Merhaba. Ben de yukarı çıkıyordum.” dedi.

“Ben de yaptığım böreği evde unutmuşum onu almaya indim. Bekleyin beraber çıkalım isterseniz.”

Emine Hanım girişe yakın mutfağından böreğini aldı ve birlikte üst kata çıktılar. Merdivenleri dönerken Nuran paspasa içini çekerek baktı. Yine olmamıştı.

O gün kendine söz verdi. Artık bu işin peşini bırakacak, eskiden nasıl yaşıyorsa öyle yaşamaya devam edecekti. Sahi, nasıl yaşıyordu önceden? Hiç evlenmemişti, çocuğu yoktu. Birlikte yaşadığı annesi de bu hayattan göçüp gidince tamamen yalnız kalmıştı. Günü sabah namazı ile başlardı, sonrasında uyuyamaz evdeki işleri yapmaya koyulurdu. Tek yaşayan kişinin ne işi olurdu? Tüm işler öğlen olmadan bitmiş olurdu. Öğle namazından sonra üst kat komşusu Ayşe’ye çıkar, öğlen kahvesi içerlerdi. Biraz muhabbet ederler, eski zamanlardan konuşurlar, birbirlerine yemek tarifi verirler ve gıybet dillerine düşmeden dağılırlardı. Nuran eve geldiğinde ikindiye hâlâ biraz vakit olur, bu vakti ibadetle geçirirdi. İkindiden sonra yemeğini yer akşamı beklerdi. Gündüz bir şekilde geçerdi ama akşamlar onun boğazına düğümlenen bir yumru, omuzlarına sırtlandığı yüklerdi. Tüm dertleri gönlüne tek tek uğrar, özlemleri yüreğinde yatıya kalırdı. Yalnızlığın ağırlığını akşamları çok sevdiği ama artık içemediği çaylardan anlardı. Bir haftadır karşı komşusunun paspası ile zihni o kadar meşguldü ki tüm dertleri kapıda kalmış, özlemleri bir süreliğine firar etmişti. Rüyalarında toz olup süpürüldüğünü görse de en rahat uykuları da son bir haftadır uyuduğu uykulardı. Düşününce anladı neden içten içe eskiden yaşadığı hayata geri dönmek istemediğini.

Bir karar vermesi gerekiyordu. Ya çok da başarılı olmadığı dedektifliğine devam edecek ya da bilindik hüznüne geri dönecekti. Nereye kadar devam eder bilmiyorum ama dedi, ben bu işi çözeceğim. Dedektif olmayı seçti. Yeni bir plan yapması gerekiyordu. Emine Hanım’ı evden çıkarmanın bir yolunu bulmalıydı. Ertesi gün öğlen kahvesine gittiğinde Ayşe’ye bu durumu ilk defa açtı.

“Canım ahretliğim, sen bir haftadır ondan mı bu haldesin? Ben de endişelenmeye başlamıştım.”

“Sorma. Bu konu zihnimi kemiriyor. Beynimin selameti için bu soruyu cevaplamam lazım.”

“Aslında bunun çok kolay bir yolu var.”

Nuran pür dikkat ahretliğinin ağzından çıkacak cümleyi bekliyordu.

“Neymiş?”

Ayşe gülümsedi.

“Sorunun muhatabına sormak.”

Nuran da dayanamadı güldü.

“Tamam da ne diyeyim? Ben sizi gözlüyorum da neden tozları paspasın altına süpürüyorsunuz mu diyeyim? Gülmez mi bana?”

“E şimdi sen bile gülüyorsun. Elbet o da gülecek. Ama sen nihayetinde en doğru cevabı almış olacaksın.”

Bir açıdan mantıklıydı. Ama içinden bir his bunu yapmamamı söylüyor, aklını karıştırıyordu.

“Düşüneceğim.”

Ayşe’ye veda edip evine geldi. Gerçekten de durup düşünmeye başladı. Sorusunu sorsa, cevabını alsa sonra ne olacaktı? Sonrası üzdü onu. Kararını verdi. Yarın yine gizlice paspasın altına bakmaya çalışacak başarılı olamazsa soruyu muhatabına soracaktı.

Ertesi gün sabah aynı saatte Emine Hanım kapının önündeki tozları paspasın altına doğru süpürüyordu. Günlerdir aynı şeyi yapıyordu, kim bilir paspasın altı ne rezalet bir durumdadır diye düşündü Nuran. Aslında ona neydi ama merak ediyordu. Gizlice kapıya çıkmak için öğle olmasını bekledi. Vakit geldiğinde kapı deliğinden dışarıyı gözledi. Kimseler yoktu. Ses de gelmiyordu. Yavaşça kapısını açtı, ses olmasın diye terliklerini giymedi, nasıl olsa eve girerken çorabını çıkarırdı. Kapıdan çıkınca yeniden sağa sola baktı. Eşarbını düzeltti, derin bir nefes aldı ve o ilk adımı attı. Bu kez başaracağına gönülden inanıyordu. Son bir adım kalmıştı ki Emine Hanım’ın kapısı açıldı. Yakalan bir suçlu gibi iki elini havaya kaldırdı Nuran. İçinden pes artık diyordu. Birkaç saniye bakıştılar. Sonra Nuran bozulan sinirlerinin ona verdiği yetkiye dayanarak gülmeye başladı. Onun gülüşü Emine Hanım’a da sirayet etti. Karşılıklı gülüştükten sonra Emine hanım içeriye buyur etti kendince garip bulduğu komşusunu. Lafa hemen giremediler havadan sudan konuştular önce. Sonra Nuran dayanamadı anlattı her şeyi. Kötü bir niyetim yoktu demeyi de unutmadı.

“Keşke sorsaydın komşucum. Aslında çok basit bir cevabı var. Benim beyin astımı var. En ufak toz tanesi bile ciddi düzeyde bir etkiye sahip. İnanır mısın, tüm gün ev temizlemekten dışarıya adımımı bile atamıyorum.”

İnanınırım diye düşündü Nuran. İnanmaktan da öte biliyordu.

“Tabii kapının önündeki tozlar da kapıyı açıp kapattıkça içeriye doluyor. Ben de o yüzden her sabah süpürüyorum.”

“Çok geçmiş olsun Emine Hanım. Üzüldüm durumunuza. Ama benim merak ettiğim tozları neden paspasın altına süpürüyorsunuz?”

“Dışardan bakınca saçma duruyor değil mi? Paspasın altında bir hazne var. Ben süpürünce tozları kendine çekiyor. Birkaç güne bir de hazneyi boşaltıyorum. Yani tozlar orada birikmiyor, merak etmeyin.”

Son cümlesini söylerken gülümsemişti. Nuran da gülümseyerek karşılık verdi. İzin istedi kapıya yöneldi. İçinde bir rahatlama olması gerekiyordu ancak sonuç hiç de öyle olmamıştı. Evet artık gerçekleri biliyordu ama saçma da olsa onu oyalayan meşgalesini kaybetmişti. Çıkarken paspasa baktım. Hüzünlü bir veda bakışı ve teşekkür tebessümü bıraktım.