Çöp poşetini salladım olan kuvvetimle. Denk düşüremedim, poşet betona çarpar çarpmaz içinde ne varsa etrafa saçıldı. Mide bulandırıcı görüntü. Hemen içeri kaçtım. Şöyle bir etraf dairelere baktım beni gören oldu mu diye. Oh. İçeri girdim. Hiçbir şey olmamış gibi yeni çöp poşetini yerleştirdim. Yediğim çikolata ambalajını çöpe attım.
Bugün çok da yaşanılası bir gün değil diyerek ofise gelen arkadaşımı şöyle bir küçümseyerek süzdüm. Bu elemanın yaşama gayesi ne acaba? Evde yemekleri o mu yapardı? İçine öfke katar mıydı yapıyorsa bile ya da çöpleri o mu atardı? Balkondan ya da çöpe gidip. Bazı insanlara bakıp, bu şunu şunu yapıyorsa ben haydi haydi yaparım dersiniz ya, bu eleman benim gözümde tam da bu konumda. O da yaşıyor ben de. Ama bugün hayat bence yaşanılası. Çöpü yukarıdan fırlattığımı görse bile birileri.
"Sana da günaydın."
"Günaydın."
Ona bunu nasıl söyleyeceğimizi hiçbirimiz bilemiyorduk. Tıpkı bu işte nasıl çalışmaya devam ettiğimize cevap bulamadığımız gibi. Gerçi bizim geçerli sebeplerimiz vardı. Kendimizce. Bazı günler hiç görmüyorduk patronu, bazı günler saniyelik görüşümüz oluyordu. Adamın normal insan olmadığını hepimiz biliyorduk. Hadi ben bizzat şahit oldum bir gece vakti çöp poşetini çöp konteynerine götürürken ağzından kanlar akıyordu, gece on ikiyi geçmişti, yanından ayrılan adamın boynunda ısırık vardı. İş arkadaşlarımın bu durumu nasıl öğrendiğini hiçbir zaman sormadım. Onlar da bana sormadı. Büyük bir gerçeği sessizce paylaşıyorduk onlarla. Hepimiz bu elemanın sevgisine şahit oluyorduk. İnsan görünümlü mahluğu seviyor, çeyizini seve seve düzüyordu.
Geçen gün çelik tencere seti bakıyordu. Yemek takımını çoktan aldı. Çatal kaşık takımı desen çift set. Banyo paspaslar, nevresim takımları, kahve fincanları... İnsanın aklına gelmiyor değil, en çok sargı bezi lazım olur diye ama dili varmaz ki insanın bunu demeye....
Ama kararlıydım, bu elemana yardımcı olmak boynumun borcuydu. on yedi kişilik ofiste kimsenin yapamadığını yapacaktım. Kardeşim diyecektim, bu adam vampir, bildiğin vampir. Şu dişlere bir bak hele, o sırada açıp bir fotoğrafını gösteriyor olacağım, bak diyeceğim, bak bak detaylı bak, göremiyor olabilirsin ama azı dişleri nasıl sivri. Sevdiğin adama dön de bir bak istedim diyeceğim, bunu söyleme fırsatım varken söylemesem olmaz. İnanmıyor musun, gel bi akşam takip edelim. Nasıl dişliyor onu bunu, gel gör diyeceğim. Hayır hayır kimse delirmedi, aslolan bu, kendine gel.
İşlerim bana göz kırpıyordu. Düşüncelerden sıyrıldım. Bu akşam bi şeyler yapabilirdim. O elemana döndüm ve akşam kahve içelim mi diye sordum. Yüzünde ne alaka der gibi ifade olsa da umursamadım. Akşama işi olduğu için teklifimi kabul etmedi. Daha ne önemli işi olabilir ki di? Allah Allah!
Bazen insanlara iyilik etmek isteseniz de nasipsizliği onu bu iyilikten mahrum eder. Nasipsizlik işte.
İşten erken çıktım, eve gittim. Çöpler öylece duruyordu sitede. Kediler köpekler dağıtmış sağa sola. Nasıl hayvanlar var ya. Cık cık cık. Aradım site yönetimini. Dedim böyle böyle, alın şu çöp yığınını. Kediler köpekler dağıtmış sağa sola, rezalet iş. Çöpü oraya kim atmış diye tespit çalışmaları yapıyorlarmış. Aman aman, var hâlâ böyle insanlar demek, hımm, haklısınız, rezillik, kolay gelsin, iyi akşamlar.
Dıt dıt dıt.
Biraz yürümekten hiç zarar gelmez. Belki çöpler toplanır, etraf yatışmış olur, zamanın bir kısmını silinmiş olur falan? Zort. Gökte bu ses yankılandı. Eleman teklifimi kabul etseydi, her şeyi ona anlatsaydım, konuşmasaydım yöneticiyle, çöplerin öyle dağıldığını görmeseydim…
En azından bugün istediğim bir şey olmuştu. Elemanın boynu ısırılmış karşımda dikiliyordu. Haklıymışsın, dedi. Yüzüm buruştu, içimden geri zekâlı dedim, utandım bunu söylerken ama öyle. Ben sana demiştim, dedim ama içimden. Yani beni dinleseydin de bu hâle gelmeseydin ne olurdu. Şimdi insan gibi duruyor olurdun karşımda. Cık cık cık. Ama asıl sorun bu değildi, bana bana geliyordu, niyeti beni ısırmaktı belli ki. Koştum koştum eve vardım. Siteden içeri girdiğimde çöpler temizleniyordu. Yönetici çöplerin başında duruyordu, yüzü ekşimiş işi takip ediyordu.
“Ben yaptım.” dedim. Tek kaşını kaldırıp iki saniye baktı bana, geri zekâlı der gibi.
Gökte o ses yankılandı: Zort.