Kesik Yayın

Hacer Noğman

Stajımı bitirdiğim gün işe alınacağımı çok iyi biliyordum çünkü bazı çok iyi bilmekler güzel süreçlerin sonucudur işe alınacaktım çünkü hiçbir pürüz yoktu öyle de oldu stajımın bitişine dair evrak işlerini hallederken bir yandan da işe başlamak için gerekli belgeleri topluyordum ve kimlik fotokopisi her şey tamam yarın gel başla dediler yarın oldu geldim başladım artık gelinecek bir konumdaydı burası benim için bir ev adeta bir ev yani eksikliğim yıllarıdır aradığım o soba sıcaklığı iş arkadaşlarım yeni stajyerler çaycımız temizlik görevlileri ve devasa patronlar evet burası bir evi andırıyordu insanı evinde hissettiriyordu.

Aynada son düzeltmelerimi yaptım. İyi görünüyordum. Gözlerime bakmayınca ama. Gözlerimden dışarı fışkıran düşünceleri yavaşça yerine koydum. Mutlu olmak istiyorsam nasıl bakmam gerektiğini biliyordum. Daha kötü bir patronum olabilirdi ya da daha kötü bir iş arkadaşı ya da daha kötü bir çaycımız. Mesela yanlışlıkla diyerek çayı üzerime dökebilirdi. Ya da her yeri sildikten sonra benim bölümümü o kirli paspasla gelip silebilirdi temizlikçimiz. Daha kötüsünü düşünmek bu hayatı daha da yaşanılabilir kılıyor işte. Yok yok pesimistlik değil bu.

Geçtim koltuğumun başına. Yayına girmemize on dakika vardı. Son ayarlamaları yapıyordu stüdyo şefimiz. Daha dik dur, diye uyardı beni.

Etrafıma baktığımda herkeste bir telaş olduğunun farkındaydım herkes nefes nefeseydi ekmek parası böyle bir şeydi kimsenin alnından ter akmıyordu ama görebiliyordum o terleri yerde göl olmuştu bile kimisi o su birikintisinde bata çıka yürüyor kimisi de hiç zorlanmadan hızlıca sağa sola gidiyordu şaşkınlık vericiydi doğrusu çünkü hiçbir şey yokmuş gibi yürüyenlerin kafaları kocaman neredeyse beyinleri şişkinlikten patlayacak gibiydi damarlardaki kan akışını rahatlıkla takip edebilirdi insan ve o kafalardaki gözler onların her birinin beyazı gitmiş yerini kıpkırmızı bir dehşete bırakmıştı ve boğazlarında koskoca bir yumru edasıyla oturan âdemelması çocukken ürkütürdü âdemelması beni şimdi de ürkütüyor ama değil işte âdemelması saçlar desen öylesine karışmış ki çalıdan farksız bakınca insanı huzursuz etmekten başka hiçbir duygu yükleme kabiliyetleri yok ya bu bakanla ilgili bir problemse?

On dokuz sekiz yedi altı beş dört üç iki bir sıfır, yayındayız.

İyi akşamlar sayın seyirciler, haberin mesmerkezi olan programımızdan kanalımıza en iyi getiri hangi haberlerden olur diye düşündük, araştırdık ve aslında sizin için hiçbir önemi olmayan o haberleri topladık, dünyadaki asıl meseleleri, problemleri bir kenarından tuttuk, ilgileniyormuş gibi yaptık ve sizlere pek de katkısı olmayacak o haberleri hazırladık. Ben spiker Kopuk Dil, senaristimiz Şişkin Cep ve görüntü yönetmenimiz Kör Karga ile evinize konuk olduk. İyi akşamlar sayın seyirciler. Haberin mesmerkezinden, dünyanın ipiçinden.

Kameramanın açık ağzı bir türlü kapanmıyordu yayın yönetmeni de eli havada bir şeyler söylüyor ancak sesi hiç mi hiç çıkmıyordu arkama dönüp baktığımda kaşlarını çatanın ben olabileceğim ihmali bir an olsun aklıma geliyor ama benim dudaklarım hâlâ hareket ediyordu ne idüğü belirsiz cümleler sarf ederken sonunun ne olabileceğini düşünemiyordum bunu yönetmenimizin gözünde görmüştüm ateşten koca bir kor gelip oturmuştu göz bebeklerine hızlandıkça hızlanıyordu söylediklerim şimdi de gecenin en belki de en enteresan haberini sizlerle paylaşacağız akşam saatlerinde evden çıkan K.D. eve döndüğünde dudaklarını birbirine yapışmış bir halde bulunca ayna karşısında kriz geçirdi çığlığını durdurmak için olay yerine ambulans ekipleri sevk edildi.

Yayın bitti.