Merhabalar. Geleceğin gaybından iyilikler dilerim. Gaybın bilinmezliğini araladığımız bu bültende alemler arası haberleri sizlere aktarıyoruz. Biz çağırıyoruz onlar yıldızlardan çaldıklarını anlatmaya geliyorlar. Ben sunucunuz ve çağırıcınız Zühre.
Geçen ay özel bültenle 14 yıllık iç savaşın bir anda biteceği haberi gelmişti. Haber toplayan muhabirlerimiz alemler arasından, kaderin kitabından bu bilgiyi bizler için alıp getirdiler. Bu bilgiyi ilk biz sizlerle paylaşmıştık. Bize inanmayanlar yaptığımız işi sorgulayanlar vardı. Onlar gördüler ki biz kaderin gizlisini açık ederiz. Savaşın biteceğini haber vermemizin ardından uzun zaman önce unuttukları vatanı hatırlayanlar kutlamalarla evlerine dönüş hazırlıklarına girdiler. Bu haberin ardından çalınan başka bilgiler özgürlüğün gölgelerle geldiğini gösteriyor. Fakat gidenin zifiri karanlığından gelen gölgeli özgürlük ancak güneşin, umudun kanıtıdır. Ben Zühre. Göklerde parladığım sürece sizlere gelecekten umut dolu haberleri getireceğim. İyi kaderler dilerim.
Ekrandan şöyle bir kendine baktı. Ne de afilli laflar etmişti öyle. Bu işin hakkını veriyordu. Adı gibi parlamalıydı. Zühre’nin evinde her türlü doğal taş, küre, tarot, değişik hayvanların kemikleri ile doluydu. Her türden şeye inanırdı. O yüzden her şeyden korkardı. Akşamın sessizliği çöktükçe huzursuzluğu artmaya başladı. Ayağa kalktı. Banyoda sirkeli su hazırladı. Evi sirkeli su ile bir güzel sildi. Ardından sirkeli su ile yıkandı. Yıkandıktan sonra üzerik ve defne yaktı. Hırkasının ceplerine çörekotu doldurdu. Pencerelerin ve kapının önüne tuz döktü. Televizyonun önünde taşlarla dolu olan orta sehpasının önüne oturdu. Taşlarını suya koydu. Dolunay yavaş yavaş gelirken tarot kartlarını açmaya başladı. İlk karta kendi için niyetlendi. Güneş kartını açtı. Gururlandı. Kibirlendi. Kendini güneşle bir tuttu. İkinci bir kart açtı. Kupa kraliçesi çıktı. Daha da bir keyiflendi. Kendi ruhani olarak yüce olduğunu emindi. Tüm evren onun için olduğunu düşündü. Son kartı açtı. Ölüm kartı. Sinirlendi. Anlık frekansı bozulmuştu canım. Almadı kabul etmedi.
Yarınki haber için hazırlanmalıydı. Ülke geleceğinde olacak olaylar için bunu kullanıyordu. Onu tüketen bir fal türüydü. Bu sabah kestiği koyundan çıkardığı kemiği inceleyecekti. Bezle tuttuğu kemiği incelemeye başladı. Ülkede gündem hızlı değiştiğinden neye bakacağını emin olamadı. Zaten beklenilen felaket listesi vardı. Kemiği evirdi çevirdi güzel bir şey var mı diye cikk yoktu. Neyse yakın zaman için büyük bir felaket yoktu. Bu da bir şey en azından. Yıl sonu gelirken Türk halkının en büyük iki ibadetinden asgari ücret zammı ve milli piyango sayıları duaları her yerde konuşuluyordu. Kemikten üç beş rakam çıkarmalıydı. Yok bugün bir tadı kaçıktı. Enerjisini toplayamıyordu bir türlü. Neyse dedi. Asgari ücrete 23-25 arası bir rakam olacak der geçerdi. Milli piyangoda siz fakirlere mi çıkacak aptal köpekler, hakkınızı aramaz ezim ezim ezilir bir kağıt parçasından medet umar çıkmayınca rezil hayatlarınıza dönersiniz. Her sene aynı nasılsa diye düşündü. Bu sene dansöz oynatırlar mı diye bir meraklandı. Dansöz oynasa da izlesek diye içinden geçirdi. Kınasa da o da onlardandı. Ve onun da varoş hayalleri vardı.
Gece ilerliyorken kendine bir kahve yaptı. İçti. Dileğini tuttu. Fincanı çevirdi. Üstüne yüzüğünü koydu. Fincanı soğuyunca açtı. Fal bakmaya başladı. Yarının bülteninde ne anlatacağını buradan okuyordu. Ona haberleri getiren cinleri vardı. Bunları sahiplenmişti. Üç taneydi. Onlar haber getirirlerdi. Ama bugün okurken biraz zorlanıyordu. Ölüm kartı onu çok sinirlendirmişti. Mumun ateşi titredi. Cinleri gelmişti. Ama biri eksikti. Hiddetlendi. Efendisi çağırmışken nasıl gelmezdi. Diğerlerine sordu. Cinin ardından atılan yıldız onu yakalamış yakmıştı. Bir cini ölmüştü. Hiddetlendi. Yarının bülteni için eksik haber verecekti. Fincanı fırlattı. Cinlerini kovdu.
Yarına elbette bir şeyler bulurdu. O göklerden gelendi. Bir yıldız kaymış bir cin ölmüş onu durduramazdı. Ayetel kürsi’sini okudu uyudu.
Bu akşam özel bir bültenle canlı yayın yapacaktı. Yayın öncesi hazırlıklarını tamamladı. Yüzüklerini taktı. Gözlerini boyadı. Ne kadar doğal taşı varsa taktı. Yayını sunduğu koltuğuna oturdu. Karşısındaki konuk koltuğu boştu. Bugün cinler aleminden bir konuk çağıracak ve kaderin bilgilerini soracaktı.
Merhabalar. Geleceğin gaybından iyilikler dilerim. Gaybın bilinmezliğini araladığımız bu bültende alemler arası haberleri sizlere aktarıyoruz. Biz çağırıyoruz onlar yıldızlardan çaldıklarını anlatmaya geliyorlar. Ben sunucunuz ve çağırıcınız Zühre. Bu akşam özel bir konukla sizlerle olacağız. Konuğumuz diğer alemden gelen bir cin. Kendisi defalarca yıldız kaydırmış hepsinden kaçmayı başarmış bir kader hırsızı.
-Hoşgeldiniz. Bize göklerden ne haberler getirdiniz?
-Merhaba, Zühre. Göklerden bir haber getirdim sana. Ama beklediğin yerden değil. Ben de beklediğin konuğun değilim. Esir ettiğin kardeşlerimden, tövbekarlardan sana selam getirdim.
Kaderinden haber getirdim.
"Kuşkusuz biz göğe ulaşmak istedik, fakat onu çetin bekçilerle ve yakıcı ışıklarla dolu bulduk." ﴾8﴿ "Halbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur." ﴾9﴿ CİN SURESİ
Zühre yıldızının kayma vakti geldi.