Medyen’e kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka tanrınız yoktur. Size rabbinizden açık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü tartıyı tam yapın, insanların mallarının değerini düşürmeyin, düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır.” (Araf sr. 85)
Nedret’in son kararı karpuz üreticiliği yapmaktı. İşe küçük başlayıp yavaş yavaş büyüyecekti. Bütün gerçek büyükler öyle büyümüştü. Ülkenin önde gelen zenginlerinden olduğunda ballandıra ballandıra anlatacaktı efendim diyecekti önce evimin küçük bahçesine ekerek başladım karpuz üreticiliğine. Yetiştirdiğim karpuzları pazarda satarak güçlükle sağladım geçimimi. Sonra bir tarla kiraladım. Sonra o tarlayı satın aldım. Sonra yanındaki tarlayı. Sonra diğerini. Sonra köye karpuz çiftliği kurdum, diyecekti. Karpuz çiftliği hayali hoşuna gitti. Kendisi çalışmazdı o zaman, çalışanları olurdu. Ama karpuz çiftliği ülkenin zenginleri konumunu sağlamazdı biraz daha büyütmeliydi hayalini.
Karısı horlamaya başlayınca hayali cızırdamaya başladı, neredeyse kaybolacaktı. Hemen yeniden odaklandı. Karpuz çiftliği. Çalışanlar. Evet sonra fabrika kurdum. Karpuzdan elde edilen ürünlerin üretildiği bir fabrika. Dünyada ilk. Karpuz reçeli, karpuz suyu, karpuz çikolatası, karpuzlu bisküvi, karpuz fıstığı, karpuzlu parfüm… Akla gelebilecek hatta akla gelemeyecek karpuzlu her şey üretiliyor bu fabrikada. Tabii tek fabrika yetişemediği için birkaç fabrika daha kurdum. İhracata da başladık. Tabi ülkemiz için de güzel bir gelir sağlayan ürünlerimiz var, derken ellerini göbeğinin üstünde bağlayacak, omuzlarını dikecek, kafasını kaldıracaktı. Şimdi göbeği yoktu ama zengin olunca mecburen olacaktı. Zenginler göbekli olur, çünkü paraları çirkinliklerini örter, çünkü çevrelerindeki kimse onlara bu ne kilo demeye cüret edemez.
Mutfaktan gelen tıkırtılara uyandı. Eşi kahvaltı hazırlıyordu. Ne zaman sabah olmuştu. En son büyük bir işadamı olarak röportaj yapılıyordu kendisiyle. Hayaline devam etmek istedi karısının sesini duyunca vazgeçti. Kahvaltı hazır dedi karısı. Kalktı. Elini yüzünü yıkayıp mutfağa gitti. Kahvaltı sofrasına baktı zeytin, peynir, ekmek. Çay bile demlememiş. Çay yok mu diye soracaktı, baktı eşinin iki kaşı arası birleşmiş tetiğe bassa ağzından ateş saçılacak, sustu. Zar zor iki lokma bir şey yedi, kalktı. Bugün Murat’tan karpuz büyüten ilacı alacaktı. Evden çıkarken eşi nereye diye sordu, söyledi karpuzlar için Murat’tan ilaç alacağım diye, hıh dedi eşi. Hıh. İnanmıyordu başarabileceğine. Zengin olunca da ben sana hıh derim, dedi. İçinden. Dışından derse gününü görürdü, anasından emdiği süt burnundan gelirdi.
Cebinde tek kuruş olmadığı için yürüyerek gitti Murat’ın yanına. Bir saatte ancak ulaşabildi. Murat her zamanki canlılığıyla karşıladı. Çay ikram etti. Aralıksız konuştu o konudan bu konuya atlayarak. Telefonu çalınca iki saniye susabildi iki saniye sonra yeniden konuşmaya başladı ama bu sefer şükür ki telefondakiyle konuşuyordu. Bu bir fırsattı. Telefonu kapatır kapatmaz konuya girmeliydi. Telefondaki kişiye görüşürüz der demez daha telefonu kapatmadan Murat kardeş, diye kaptı sözü. Şükür ki ağzını değil gözünü açarak baktı Murat. Şu benim karpuzlar için ilaç verecektin ya, bugün tohumları ekeceğim inşallah, ilacı da verirsen… Ne tohumu diyerek Nedret’in sözünü kesti Murat. Karpuz tohumu dedi, karpuz yetiştirip satacağım anlatmıştım ya, dedi Nedret. Murat büyük bir kahkaha attı. Daha doğrusu kahkahaya benzeyen bir gürültü çıkardı sonuna kadar açtığı ağzından.
Ayağa kalktı. Odadaki konsolun üzerinden bir kutu, çekmecesinden Harry Potter’ın iksir şişesi gibi küçük bir şişe çıkardı. Kutuyu masaya koydu. İçindeki küçük yeşil bir top gibi şeyin üzerine şişedeki sıvıyı döktü. Bunu bahçene göm dedi. Nedret Bu ne, diye sordu. Senin karpuz olacak, dedi. Hiçbir şey anlamamıştı Nedret. Dakikalar önce makineli tüfek gibi konuşan Murat şimdi borç verir gibi konuşuyordu. Şunu doğru düzgün anlat Murat kardeş, dedi. Bunu bahçene göm, sabaha kocaman bir karpuz olacak. Dünyada ilk defa sen üretmiş olacaksın bu karpuzu ve senden tek isteğim bunu insanlara duyururken kimyager Murat Bey’in iksiri sayesinde böyle olgun ve leziz karpuzlar yetişiyor demen, dedi. Kimyager mi? Nedret Murat’ın tüccar olduğunu sanıyordu. Hem de tam bir tüccardı. Her işin ticaretini yapardı. Ama dedi Nedret, bu madde gerçek bir karpuz mu olacak? Gerçek ya da sahte ne önemi var karpuz olacak, dedi Murat. Nedret, bu işi kafası pek almasa da ama eğer gerçek olursa belki de hayallerime kısa yoldan ulaşabilirim diye düşünerek Murat’ın yanından ayrıldı.
Eve gelip karpuzu bahçeye dikti. Hanımın surat, kaşlar, tavırlar aynıydı. Hiç bulaşmadı. Sessizce akşam yemeğini yediler, çay içtiler, çaydan sonra hanım ortadan kayboldu herhalde Nedret’i görmek istemiyordu. Öyle düşündü Nedret. Telefondan karpuz videoları izledi. Bal gibi, kan gibi, buz gibi karpuzlar. Benimki ne zaman çıkacak, nasıl bir karpuz olacak da insanlara duyuracağım? diye düşündü durdu. Tam ayrılırken bir gecede tamam, demişti Murat. Pek inanamamıştı ama yine de heyecamlıydı Nedret. Sabaha kadar uyuyamam. Önemli değil zaten sabah gidecek bir işim bile yok, diye otururken uyuyakaldı koltukta.
Uyuyamacağımı sanıyordum. Ulan üstümüzü bi örten bile yok. Her yerim tutulmuş, diyerek kalktı. Nedreeett! Hanımı bağırıyor. Nedreeet! Allah Allah, mutfakta fare mi çıktı, diye düşündüm. Hayırdır hanım aylardır ilk defa adımı o güzel ağzına alabildin, dedi mırıltıyla. Neyse oyalanmayayım şimdi ona da kızar, diye düşündü ve hemen koştu. Hanımı evin kapısını açmış saf saf ona bakıyordu. Kapıya yaklaştı bir de ne görsün. Bizim karpuz olmuş dağpuz. Yani dağ gibi karpuz olmuş. Kapının önünü tamamen kapatmışyı. Kapıdan geçmek imkânsız olduğundan pencereden atlayıp çıktı bahçeye. Hanımı da arkasınfam gitti. Nedret karpuzu incelerken o da birileriyle konuşuyordu. Evet arkadaşlar, canım eşimin üretimi olan karpuzu görüyorsunuz. İnanılmaz bir şey. Bu karpuzu satışa sunacağız almak isteyen bana de me’den ulaşsın. Ne diyordu bu kadın ya? Kimle konuşuyordu? Canım eşim mi? Dün hıh diyordu. Kimle konuşuyorsun diye sordu, sus video çekiyorum dedi hanımı. Karının fenomen olduğundan bile haberin yok. Bak şimdi ne mesajlar ne layklar yağacak senin karpuza dedi. Gerçekten de videoyu paylaşır paylaşmaz mesajlar gelmeye başladı. Kim ulan bunlar, dedi Nedret. Şimdi sorunumuz o mu, ücret düşün kilosunu kaça satalım, dedi karısı. Doğru dedi Nedret. Düşündü, 200 lira. Olmaz. 500. Hanımı saçmalama dedi. ON BİN lira dedi. Yuh abartma derken yazdı bile müşterilere. Adres istediler. Yani kabul ettiler. Hanımı hemen kesip hazır etmeliyiz, dedi. Kurban bayramında kemikleri kırmak için aldıkları elektrikli testereyi Nedret’in eline sıkıştırıp markete gitti. Havalı kutular alacakmış paketlemek için. Nedret karpuzu kesmeye başladı. Mübarek, sanki koca bina yıkılıyordu, öyle bir gürültüyle ortadan ikiye ayrıldı. Sağı solu kıpkırmızı, yapyapışkan oldu. Tadına baktı. Karpuz tadı yoktu. Karpuzlu şurup gibiydi. Hanımı geldi. Yine deli bi telefona konuşarak evet arkadaşlar şimdi dev karpuzumuzu tadım zamanııı! Ayy çok heyecanlıyım. Ağzım sulandı, deyip bir parça attı ağzına. Suratının şekli değişti. Beğenmediği her hâlinden anlaşılıyordu ama offf inanılmaz arkadaşlar. Hayatımda böyle karpuz yemedim. Cennet karpuzu mübarek. Bunu tatmalısınız arkadaşlar, dedi. Karım her zaman bu kadar sahtekâr mıydı, diye düşündü Nedret. Hemen kutulara doldurmaya başladılar kesilen karpuzları. Biraz sonra kapınım önü arabalarla, bahçe ellerinde telefonlar olan ve telefona konuşan tuhaf insanlarla doldu.
Akşama kadar karpuz sattılar, yine tükenmedi karpuz. Kalanı buzdolabına yerleştirdiler. Hayatında görmediği kadar parayı o gün görüyordu Nedret ve hanımı. Nedret’in boynuma sarıldı hanımı. Zengin olduk diye zıplıyordu. Akşam haberlerine konu oldular. Haberleri izlerken telefon çaldı, arayan Murat’tı. Neden benim adımı söylemedin neden benim sayemde olduğunu anlatmadın diye küfürler savurdu. Her şey bir anda olmuştu, kargaşadan unutmuşum dese de Murat dinlemiyordu sadece bağırıyor ve küfrediyordu. Nedret, yarın sabah hanımının kanalında her şeyi analtacağına söz verip telefonu kapattı. Parayı yastıklarının altına koyup öyle yattılar. Huzurla uykuya dalmışlardı ki kapının şiddetli çalınması üzerine uyandılar. Nedret kapıyı açtı. Polis. Hakkınızda şikayet var dedi. Ne şikayeti? diye sordu Nedret. Polis, Sattığınız karpuzu yiyenler zehirlenmiş dedi. Nedret, nasıl olur ben de yedim bir şey olmadı dese de karakolda anlatırsın deyip apar topar arabaya aldılar. Arabada giderken Nedret’in midesi bulandı ve polisin üzerine kustu. Polis Nedret’e sövdü. Karakolda ifade aldılar. Karpuzu Kimyager Murat Bey’in iksiriyle yetiştirdiğini anlattı. Göz altına aldılar. Reklamı yapan hanımı olduğu için onu da getirdiler, Hanımı Nedret’e hıh’lıyor. Murat'ı da yanına koydular. Murat Nedret’e sövüyor