7.7

Fatma Dursun

Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?

Victor Hugo

Kendisini bildi bileli sesleri sevmezdi. Konuşan insandan hoşlanmazdı. Sessizlik, sakinlik insanıydı. Ondan hep ya şunlar dilsiz kalsın ya da ben sağır olayım diye dua ederdi. Memnuniyetsiz bir surat ifadesi her zaman kendisi ile birlikteydi. Herhalde bundan olsa gerek yanında yöresinde kimsecikler bulunmasın isterdi. Tabii her dua kabul olmaz. Heleki şükürsüz ve memnuniyetsizlerin duaları pek samimi olmaz.

Her insanın gölgesinde kötülüğünü taşıdığına inanırdı. Titreşimlerle oluşan seslerin içinde olan tüm kötülüğü duyduğuna inanırdı. İnsanlar birbirlerine sesleri ile aşinadır. Aylar, yıllar, renkler, yüzler değişsede sesler aynı kalır. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin kişileri seslerinden tanırsınız. Çünkü birinin sesine aşina olmak onun kötülüğüne aşina olmaktır. İnsan sadece insanlara değil hayata da seslerle aşina olur. Şuan duymadığınız bir sesi kelimelerle ifade ettiğimde duyarsınız. Duymadan nasıl duyarsınız? Bir kuşun kanat sesini, bir sincabın koşuşunu, Kedilerin gırnav oluşunu…

En sağır olmak istediği dönemlerden biriydi. Yaşadığı bölgede bir fırtına vardı. Güm güm güm ardarda üç kez vurdu. Açmadı gözlerini. Evinin yanındaki ilkokuldaki çocuklar çoktan dışarı çıkmış ağlamaya başlamışlardı. Açmadı gözlerini sıkı sıkı kapattı. Açmazsa geçeceğine inanırdı. Yatağın altında, kapı eşiğindeki, başucundaki canavarların gideceğini düşünürdü. Büyüdüğünde gitmediler. Bu canavarlara ek beyninin içinde, göğsünün üstünde karanlıklar çökerdi. Karanlıkların fısıltılarını, gülüşlerini duymamak isterdi. Gecenin karanlığını rüzgarın uğultusu yutar o öyle uykuya dalardı.

O fırtına döneminde rüzgarın uğultusunun getirdikleri değişti. Rüzgarın sesi değişti. Bir şubat gecesinin sabahına doğru gümbürtü koptu. Uyandı. Duyduğu yerin gümbürtüsü müydü yoksa yüreğinin gümbürtüsü müydü? O büyük gümbürtü ile birlikte çığlıklar, feryatlar koptu. Yürekler sevdiklerini haykırdı. Korkunun, çaresizliğin, acının sesini duydu. Kendi evinden hızlıca kaçarken korkunun hükmettiği beyni son nefesleri olduğunu sandığından en öokda nefeslerini duydu. Sokaklardan sesler geliyordu. Ağıtlar, sakinleştirmeye çalışanlar, susmaya çalıştıkça titreyen insanlar. Duymaya başladı çevreden Maraş, Adana, Adıyaman… Kıyametin kabullenişiydi duyduğu seslerde. Tee buradan bu kadar şiddetliyse oralarda kimseler kalmamıştı. Arada Adana’daki arkadaşını saat sabah beşe geliyordu. Açtı arkadaşı ailemi dışarı çıkarıyorum dedi. Arkadaşının sesindeki korkuyu duydu. Çaresizliği, endişeyi. Arkadaşının sesini bir daha da duymadı. Duası kabul olmuştu. Bir sesi duyamaz oldu.

Ölümün sessizliğini kar örtmeye başladıç Yere düşen her tane o gece ciğerlerden çıkan son nefeslerdi. Sonra kimin yüreğinde ne varsa hepsini duyar oldu. Acı, yas, suçluluk, korku, çaresizlik, feryatlar, iç çekişler, boğazlara dizilen yumruları duydu. Yutulan çığlıkları duydu. Ağlarken boğulanları, dişlerini sıkanları, inlememek için kül yiyenlerin yüreklerini duydu. “Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?” Acıyı yüreğiyle duydu. Her bir acıyı sesi duyar oldu.

Duymamayı çok diledi. Kalbini kapamak istedi. O kalbini kapamaya çalıştıkça daha da acı çekti. Her acı onun peşindeydi. Herkes onun yakasındaydı. Korku, acı, çaresizlik kapana kısıldı. Duysa da elinden hiçbir şey gelmiyordu. Elinden gelenler bir şey etmiyordu. Yaşadığı yer deprem fırtınasında aylar geçirdi. O zamanda öğrendi depreminde bir sesi olduğunu. Seslerin en kötüsüydü. Güm GÜM GÜMMM GÜMMM. Nasılda vuruyordu her seferinde? Alacaklıyım insan. Çaldığının, aç gözlülüğünün alacaklısı. Sanki ona bunları fısıldıyordu. Yerden sürekli vuruyordu.

2.9 GÜM 3.1 GÜM 1.8 GÜM 3.6 GÜM… Bazen bir kez vururdu. Bazen ardarda defalarca vururdu. Her gümde çıtırdayan evinin tepesine yıkılmasını bekledi. Sağır olmak değildi duası artık. Canımı alda evin altında kalırsak feryatları, yardım isteyenleri ve ailemin son nefeslerini duymayayım diye dua ederdi. Depremin her güm ile yüreğine inerdi.

4.4 4.6 ararda oldular bir akşamüstü. Yatağının yamacında yerde otururken. Yer gümleme ile altından kaydı. O an aklının bir kısmı gitti. Aklının gidişini duydu. Duymamak için çok dua etti. Artık sağır olmak için. Hayat her zaman kendine göre oynar. O dönemde dersleri de vardı. Hocası ile bunları konuştu. Hocasının “Eee depremler dışında neler yapıyorsun?” demesi onda şok oluşturdu. Ne yapıyordu? Aklını korumaya, ha bir de hayatta kalmaya, mümkünse binada değilde köydeki evde ölmeye çalışıyordu. Bu sorudan sonra kalbi katılaştı. Duymaz oldu. Çünkü onu da duyan yoktu. Çünkü kimse kendi dışındakini duymaz, dinlemezdi.