Bİ’LÂL
Adım Bilal Habeş. Hazreti Bilâlİ Habeş’in adını koymuşlar. Özgürlüğü simgeliyor benim adım. Güçlü duruşu, benliği, ben oluşu, sinmeyişi, mücadeleyi. İslamın getirdiği özgürlüğü ilan ediyor benim adım. O yüzden seviyorum. Hiçbir şeyi olmayan, hiç kimsesi olmayan gücü olmayan bir kölenin korkmadan dünyaya müslüman olduğunu ilk duyuranlardan olmasıdır. Bir köle olarak doğmuş bir köle olarak ölmeye mahkumken o kaderini yenenlerdendir. İnandığı gibi yaşamak için işkencelere göğüs gerendir. O özgürlüğün sesini beş vakit duyuran davet edendir. Ben Bilal Habeş adımı Hazreti Bilâli Habeş’in adından koymuşlar.
Benim bir ablam var Mekkeli müşriklerden daha bir kibirli, daha bir gaddar, daha bir güç düşkünü. Benden onbir yaş büyük. Çok otoriter. Efendilerin efendisi. Tüm ömrüm ona hizmetle geçiyor. Kalk Bilal, getir Bilal, yap Bilal, su getir Bilal, odayı süpür Bilal, yemek yap Bilal, ekmek al Bilal, masaj yap Bilal, şu kağıdı oku Bilal, yazı yaz Bilal, ödev yap Bilal, sofrayı topla Bilal, Bilal, Bilalllll. Ablam hep Bilal der. En çok Bilal der. Bilal diye bağırırken lâl olacak az kaldı.
Tabii yıllar içerisinde bazı anlaşmazlıklarımız oldu. İlkokul ikiydi o sıra beni altıncı kez suya gönderdi. Her seferinde bir bardak isteyip oturmamı bekledikten sonra bir daha yolluyordu. Neyse altıncı sefer birazcık sinirlendim. Şişeye su doldurdum. Ne hikmetse birazcık içine çamaşır suyu karıştı. Götürdüm suyu kaşının birini kaldırdı kokladı. Diyorum ya Mekkeli müşriklerden daha bir fena çamaşır suyu olduğunu anladı içmedi. Sonra bana bağardı. Beni mi öldüreceksin bir su getirdin diye lütuf mu yapıyorsunlar falan. Ben de ağladım hemen. Neyse annem kurtardı elinden. Bu olaydan sonra kendisini resmi olarak efendim ilan etti. Bana kraliçem dedirtti. Uzun yıllar adımın köle adı olduğunu kendisinin de sahibim olduğunu söyledi. Tabii ben o sıra çocuğum ne derse inanıyorum efend… Mekkeli müşrik bozması ablama.
Tabii yıllar içerisinde kurtuluş girişimlerim oldu. Ortaokul ikideyim o zamanlar bir derste şiddetten bahsediliyor. Psikolojik şiddeti anlattı. Dedim bu benim Mekkeli müşrik ablam. Öğretmenime dedim ablam bana psikolojik şiddet uyguluyor diye. Annemi çağırttılar hemen. Haberiniz var mı? Bakın çocuk böyle diyor. Bir durum mu var? Ablası sıkıntılı mı falan. Neyse annem Mekkeli müşriğinde annesi sonuçta olur mu hocam öyle şey demiş. Tabii akşam evde bunu ablama anlattı. Bir güldü bir güldü aynı Mekkeli müşrik kahkahası attı. Anlayacağınız bu girişimim de sonuç vermedi. Bilal diye diye ablam da lâl olmadı.
Yıllar yıllar ablamın emirleri beni kovaladı. Üniversiteye şehir dışına gitti çok şükür. Üç altınımı da aldı gitti. Olsun kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez dedi annem. Öyle güzeldi ki gidişi. Bir anda özgürlükle tanıştım. Efendim yoktu artık. Gitmişti gitmesine ama her ayda bir sürü para istiyordu. Bu Mekkeli müşrik yüzünden dara düşüyorduk. Ama olsun en azından karartısı kaybolmuştu. Huzurla oturuyordum. Heran Bilal Bilalll sesleri yükselmiyordu. Adımdan korkar olmuştum. Adıma esir olmuştum.
Tabii bu mutlu günlerim uzun sürmedi. Bir buçuk sene sonra korona çıktı. Mekkeli müşrik eve geri döndü. Bu sefer daha bir kafayı yemiş döndü. Her zamanki görevlerime ek saatlerce onun ödevlerini ona sesli okuyordum o da worde yazıyordu. Saatlerce o masa başı çalışır ben de saatlerce ona masaj yapardım. Mekkeli müşrik ablam stresten deli gibi ağlardı. İmana mı geliyor diye düşünürdüm ama nerede. Ablam elkab öğrenmiş. Kendisini padişahlarla bir tutmaya başladı. Ona Kudretlim mehabbetlim velinimetim efendim hazreti abla diye seslenmemi emretti. Pek canım sıkıldı. Uzun uzundu. Ezberleyenece canım çıktı. Bir buçuk sene böyle geçti. Allah’a her gün dua ettim gitsin diye şükürler olsun gitti. Bir sene daha yoktu. Bir sene daha özgürlüğü tattım.
Tabii sayılı zaman çabuk geçer. Bir sene sonra geri geldi. İyiden iyiye akıldan düşmüştü. Mezun olmuş bir sağa ağlıyor bir sola ağlıyor. Duruyor uyanıyor yatıyor ağlıyordu. Bu hali daha bir kötüydü. Mekkeli müşrik hali tahmin edilebilirdi. O zamanlar hiç kestirilmiyordu. Sonra iki yıl bir şey kazandı yine gitti. Şükürler olsun yarrabbi diyemeden üç aya deprem oldu geri geldi. Deprem Mekkeli müşrik ablamı dahi sarsmaya yetti. Çok dua ettik geri gitti. İki ay sonra ayağını kırdı geri geldi. Yine çok dua ettim Allah’ım beni kurtar bu müşriğin elinden diye. Yine gitti. Bir sene sonra geri geldi.
Tabii bu yıllar yılları kovalarken ablam yolları kovaladı. Ben de büyüdüm. Boyum bir seksenbeş oldu. Artık ben dünyaya yukarıdan bakıyordum. Mekkeli müşrik ablamda yıllarda mı yollarda mı değişti yoksa ben büyüdüm ondan mı değişti bilmem artık emirler vermeyi bıraktı. Hala Bilalll Bilallll diye bağırır. Her şeyi yaptırır. Ama artık rica ediyor teşekkür ediyor. Anlayacağınız Mekkeli müşrik ablam Bilal diye diye lâl olmadı.