Görünen Ama Kime

Hacer Noğman

Arabalar rüzgârı alıp yüzüne çarpıyor. Eli titriyor, sıkıyor üşüdükçe elindeki baltayı. Arabalar arasında görmeyi beklediği şeyi göremiyor. İzliyor görmeyi bekliyor olduğu şeyi. Arabaların içine takılıyor gözleri ve o görmeyi beklediği şeyi görüyor sürücü ile yanındaki arasında. Kimisinde keskin mi keskin bir şey kimisinde silik bir şey. Yüzünü buruşturuyor. Ne iğrençsiniz diyor içinden.

Tekrar rüzgârı hissediyor yüzünde. Yıllarının geçtiği mahallenin yolunu tutuyor. Arabaların içinden ona yönelen bakışları umursamıyor. Arabaların içindekiler onun günlerdir aradığından habersiz. Aranan bir şahsa kimsesizmiş gibi baktığının farkında değiller. Tüm bu olası’ları aklından geçirirken tiksiniyor ve defalarca yüzünü buruşturuyor. Ne iğrençsiniz deyip duruyor içinden. Bu cümlenin muhatabı mahallelisi olduğunda duraksıyor. Mahallenin bakkalının önünde öylece duruyor. Bakkal sahibi Hasan Amca ona ne olduğunu, bunca gün nerelerde olduğunu soruyor. O cevap vermiyor. Hasan amcadan ona doğru bir çizgi uzandığını görüyor. Elindeki baltayı o çizgiyi kesmek için havaya kaldırıyor. Var gücüyle indiriyor baltayı. Hasan amcadan ona doğru uzanan çizgi varlığını korurken ondan Hasan amcaya uzanan çizginin yere düştüğünü görüyor. Bulunduğu yerden ayrılıyor. Biraz ileride çocukluk arkadaşını görüyor. Keskin ve keskin bir çizgi beliriyor ikisi arasında. Arkadaşı selam veriyor ona. Selamını alıyor. Selamdan sonra söylediklerini kulak ardı ediyor. Sağından solundan geçen insanlara ne iğrençsiniz diyerek bakıyor. Bir apartman dibinde merdivene tünemiş üç kadının arasındaki belli belirsiz çizgiler onu öylesine rahatsız ediyor ki elindeki baltayı bu çizgileri ayırmak için havaya kaldırıyor ve var gücüyle yere indiriyor. Dudakları ince kadın cırlarken başını alelade örtmüş diğer kadın ayaklanmış ona doğru atılıyor.Başını alelade örtmüş diğer kadın ayaklanmış ona doğru atılıyordu. Üçüncü kadın, bu bizim Hamiyet‘in oğlu değil mi, diye ayaklanmıştı. İnsanlar yavaş yavaş toplanırken kimisi şaşkınlığını gizleyemiyordu. Günlerdir ortada olmadığı için meraklı bakışlar ve sözlere maruz kalıyordu. Etraf kalabalıklaştıkça gördüğü şeyle artıyor ve daha çok rahatsız oluyordu. Birinden diğerine uzanan çizginin bu görünen samimiyete rağmen silik oluşu onu delirtiyordu. Öyle hiddetlenmişti ki önüne gelen her insana doğru atılıyordu.

Çok geçmeden anne babası geldi. Peşlerinden bir ambulans geldi hemen. Onu apar topar aldılar ambulansa. Baltasını hengâmede yere düşürmüştü. Ambulansa bindiğinde baltasının olmadığını fark etti. Kapı kapanırken gördüğü son şey annesinin ağlamasıydı.

Dışarıdaki kalabalık çok geçmeden dağıldı. Kalabalıktan geriye bir balta kalmadı. Yalnızca onun gördüğü balta o mahallede kaldı.