Ağlayınca Geçmiyor

Emine Ecran Şenel

İçim sıkılıyor. Yani ip atlamalıyım. İç sıkıntılarını atlayamam, kaybettiklerimi atlayamam, özlediklerimi atlayamam, kırık hayalleri, bitik ümitleri, yitik sevdaları, silik anıları atlayamam. İp atlarım. İpi aldım elime, iki ucundan tuttum. Önce başımın üstünden sonra ayağımın altından geçiriyorum. Davam başım üstüne, zulüm ayak altına. Bir. Davam başım üstüne zulüm ayak altına. İki. Davam başım üstüne, zulüm ayak altına. Üç. İpin iki ucu arasından kapı açılıyor. Beni içine alan bir kapı. Evimizin bahçesindeyim. Sen geliyorsun. İp atladığımı görünce giriyorsun ipin içine. Birlikte atlıyoruz. Yeni öğrendiğin tekerlemeyi söylüyorsun. Ben tekerleme sevmiyorum. Çünkü senin gibi çabuk ezberleyemiyorum ve senin gibi seri söyleyemiyorum. Sevmiyorum çünkü seni kıskanıyorum. Sen kırılıyorsun yeni tekerleme heyecanına eşlik etmediğim için. Yine de küsmüyorsun. Beraber ip atlamaya devam ediyoruz. Annem kek yapmış, bizi çağırıyor. İpin bir ucunu sana veriyorum ip atlayarak çıkıyoruz evin önündeki verandaya. Uçan kuşları gösteriyorsun. En sevdiğin canlı, kuşlarmış öyle söylüyorsun. Özgürlük muştusu varmış kuşların kanat seslerinde ve her uçuşta bize özgürlükten bir parça gönderiyorlarmış.

İpi bırakıyorum elimden. İç sıkıntılarım öylece duruyor. Yeni gelen çocuk ağlıyor. Belli ki onun da içi sıkılıyor. Ağlayınca geçeceğini sanıyor. Geçmez. Şimdi mızmızlık çekemem. Dışarıdan bomba sesleri geliyor. Yemek saati. Yemekhaneye inmeliyim. Ağlayan çocuğa da söyledim, gelmiyor. Yemek yerse acısını unutacağını sanıyor, unutmak istemiyor. Yemek yese de unutamayacak, bunu bilmiyor. Yemekten sonra odaya çıktım. Dışarı çıkmak yasak. Dışarısı güvenli değilmiş. Güvende olmak isteyip istemediğimizi sormuyorlar. Yeni çocuk hâlâ ağlıyor. Gözünde yaş kalmamış ama içini çeke çeke ağlıyor. Susarsa alışacağını sanıyor. Alışamaycak. Sussa da gülse de oynasa da alışamayacak.

İpi aldım elime, iki ucundan tuttum. Önce başımın üstünden sonra ayağımın altından geçiriyorum. Davam başım üstüne, zulüm ayak altına. Bir. Davam başım üstüne zulüm ayak altına. İki. Davam başım üstüne, zulüm ayak altına. Üç. İpin iki ucu arasından kapı açılıyor. Beni içine alan bir kapı. Evimizin bahçesindeyim. Sen geliyorsun. İp atladığımı görünce giriyorsun ipin içine. Birlikte atlıyoruz. Yeni öğrendiğin tekerlemeyi söylüyorsun. Ben tekerleme sevmiyorum. Çünkü senin gibi çabuk ezberleyemiyorum ve senin gibi seri söyleyemiyorum. Sevmiyorum çünkü seni kıskanıyorum. Sen kırılıyorsun yeni tekerleme heyecanına eşlik etmediğim için. Yine de küsmüyorsun. Beraber ip atlamaya devam ediyoruz. Annem kek yapmış, bizi çağırıyor. İpin bir ucunu sana veriyorum ip atlayarak çıkıyoruz evin önündeki verandaya. Uçan kuşları gösteriyorsun. En sevdiğin canlı, kuşlarmış öyle söylüyorsun. Özgürlük muştusu varmış kuşların kanat seslerinde ve her uçuşta bize özgürlükten bir parça gönderiyorlarmış.

İpi bırakıyorum elimden. Yeni gelen çocuk yanıma geliyor. Benimle konuşmak istiyor. Konuşarak yeni hayatına adapte olacağını sanıyor. Olamayacak. Uçak sesleri geliyor. Yakından, çok yakından geliyor. Demek ki artık burada da güvende değiliz. Büyük gürültülerle bombalar düşmeye başlıyor. Yeni çocuk bana sarılıyor. Sarılınca geçeceğini sanıyor. Geçmeyecek. Gözlerimi kapatıyorum. Kimsesiz çocukların barındıkları yurt binası yıkılıyor. Bomba sesleri kesiliyor. Ateş ve kan kokusu geliyor burnuma. Uçak sesleri uzaklaşıyor. İnleme sesleri yükseliyor. Yaralı insanlar ve çocuklar inliyor. İnleyince yardım geleceğini sanıyorlar. Gelmeyecek. Gözlerimi açıyorum. Yeni çocuk kucağımda ölmüş. Yavaşça yatırdım onu. Kalktım yerimden. İpi aldım elime, iki ucundan tuttum. Önce başımın üstünden sonra ayağımın altından geçiriyorum. Davam başım üstüne, zulüm ayak altına. Bir. Davam başım üstüne zulüm ayak altına. İki. Davam başım üstüne, zulüm ayak altına. Üç. İpin iki ucu arasından kapı açılıyor. Beni içine alan bir kapı. Evimizin bahçesindeyim. Sen geliyorsun. İp atladığımı görünce giriyorsun ipin içine. Birlikte atlıyoruz. Yeni öğrendiğin tekerlemeyi söylüyorsun. Ben tekerleme sevmiyorum. Çünkü senin gibi çabuk ezberleyemiyorum ve senin gibi seri söyleyemiyorum. Sevmiyorum çünkü seni kıskanıyorum. Sen kırılıyorsun yeni tekerleme heyecanına eşlik etmediğim için. Yine de küsmüyorsun. Beraber ip atlamaya devam ediyoruz. Annem kek yapmış, bizi çağırıyor. İpin bir ucunu sana veriyorum ip atlayarak çıkıyoruz evin önündeki verandaya. Uçan kuşları gösteriyorsun. En sevdiğin canlı, kuşlarmış öyle söylüyorsun. Özgürlük muştusu varmış kuşların kanat seslerinde ve her uçuşta bize özgürlükten bir parça gönderiyorlarmış. İpi bıraktım elimden. Hâlâ karşımdasın. En iyi arkadaşın benmişim, öyle diyorsun. Uçak sesleri geliyor. Gitmek istiyorum gidemiyorum. Korkuyla bakıyorsun bana. İpi bıraktım artık kaybolmalısın. Annem gelecek birazdan. Gelmemeli. Uçaklar tepemizde dönüyor. Annem geldi. Bizi içeri almak istedi. Bombalar yağmaya başladı. Sen uçtun. Kuşlar gibi. Sonra önüme kondun. Yanmış bedeninle. Sonra annemin kolu kondu önüme. Kolundaki bileklikten tanıdım. İsmim yazan bileklik. Brn doğunca babamın aldığı. Gelin olurken annemin bana hediye edeceği bileklik. Annemi arıyorum. Biraz ileride yatıyor bedeni. Yanına gidiyorum. Ağlıyorum. Annemin kafası ve kolu olmayan bedeni başında ağlıyorum. Ağlayınca geçecek sanıyorum. Geçmiyor.

E. Ecran