Pırıl pırıl bir sabaha uyanıyorum, ama sokaktaki araba ve motor gürültüleri, korna sesleri, insan bağrışmaları, yakındaki fabrikadan gelen makina homurtuları bu güzel günün huzurunu ihlal ediyordu....Ben yine de günün tadını çıkarmayı düşünüyordum ki aşağıdan babamın sesi geldi: "Hadi oğlum kahvaltı hazır aşağıya in!"
Allah Allah, annem nerede, neden babam çağırıyordu beni, işe gitmedi mi bu sabah acaba? A, bir de ben erkek değilim ki!..Neden babam bana oğlum diye seslenip duruyor, bu işte bir terslik yok muydu? Hazırlanıp indim aşağıya, babam sofrayı hazırlıyor telaşla. Beni görünce, "Oğlum nerede kaldın, kız kardeşin nerede, sofra hazır, babanız işe gitti sizi de bir an önce doyurup okula göndereyim. " Kulaklarıma inanamıyorum, benim kız kardeşim yok ki, küçük kardeşim erkek, ben de kızım, evde şu anda koştura koştura sofra hazırlayan da annem değil babam, yoksa bu sabah tersimizden mi kalkmıştık?
Az sonra da kardeşim koştura koştura nefes nefese aşağıya iniyordu merdivenlerden. "Anneciğim, abiciğim günaydın! Ne kadar güzel bir gün değil mi? " dedi mutlulukla. Aman Allah'ım neler oluyor bu sabah, kardeşim Derin de babama anne, bana da abi demişti, vardı bu işte acayiplik ama, dur... Yoksa bana şaka mı yapıyorlardı, bugün Nisan 1'miydi? Yoo, aylardan eylül, okulun ilk haftası... Kahvaltıyı yaparken şaşkınlığım hala geçmemişti, "Oğlum Deniz dedi babam, Derin'i sen bırak okula, ben babanın iş yerine uğrayacağım eczaneye gidip size kırtasiye malzemeleri alacak dönerken de kırtasiyeye uğrayacak kardeşinin ayakkabılarını değişeceğiz. Yok artık! Bari kitapçıdan da yiyecek bir şeyler alın da tam olsun diye geçirirken aklımdan babamın sesiyle bölündü iç sesim, "Gelirken de kitapçıya uğrayıp mutfak alışverişi yapacağız." Yok devenin nalı! Kahvaltıyı nasıl bitirdim, sofradan nasıl kalktım hatırlamıyorum.
Okula gittiğimde her şeyin düzeleceğini ummuştum ama orda da her şey tersti. Müdür ve öğretmenler öğrenci, öğretmenler işe müdür olmuştu. Hatta kapıdan içeri girer girmez herkes bana selam vermiş ve “Hayırlı sabahlar müdürüm” demişti. Erkek olmam garip, müdür olmam ise daha garipti. Neler olduğunu anımsamakta zorluk çekerken, öğretmenlerimin bana müdür muamelesi yapması ironikti.
Gün sonuna kadar müdür olduğum yetmezmiş gibi okulun tüm işlerini yapmak zorunda kalmıştım.Ben öğrenciyim öğrenci. Ne anlarım ders programı ayarlamaktan, ne anlarım okulun maddi işlerinden. Benim tek anladığım maddi iş babamın bana verdiği harçlığı harcamaktır. Bu nedir arkadaş! Canımı çıkardılar resmen . Bu müdür olmak ne zor şeymiş. Ki öğrencilerin öğretmen olması ayrı komik. Çünkü hiçbiri ders anlatamamış ve aslı öğretmen olan öğrencilerimiz gün boyu şikayete gelmişti.
Nihayet akşam olduğunda eve gitmek üzere ayaklanmıştım ki otobüslerin artık gittiğini farkettim. Doğru ya müdürü neden beklesinler ki… Ah başım dertli başım!
Babamın, yani annem olan babamın isteği ile markete uğramıştım ki gerçekten de babamın dediği gibi markette yiyecek değil beyaz eşya bulmayı beklemiyordum. Şaka zannediyordum ama gerçekmiş. Dertsiz dünyam başıma yıkıldı tam şu anda.
Kırtasiye gerçekten de markete dönüşmüş! Acaba yanlışlıkla Jüpitere falan mı geldik. Bu normal değil çünkü. Alışveriş yaptıktan sonra parayı uzattım ama bana para geçmediğini, yalnızca takas usulü olduğunu söylediler. Yıkılmadım, yan yattım şu anda. Milattan önce mi yaşanıyor ne oluyor anlamıyorum ki. Benim bu narin beynim şu anda çok zorlanıyor.
“Deniz, Deniz”
Anaa annem kırtasiyeye mi geldi yoksa? Annemin sesini neden duyuyorum ben şu anda? Bu dünyada normal olan ne var ki ? O da kandırmacadır.
“Deniz, kızım okula geç kalacaksın!”
Ne okulu, ben müdürüm anne yeni çıktım okuldan.
“Deniz! Kızım uyan artık!”
Uyku mu? Uyan mı? Anaaa uyuyor muyum ki ben? Bildiğimiz uyku mu? Uyku neydi? Uyku… A rüya mıydı yani hepsi? Biz Jüpiter’de değil miyiz yani? Tüh be alışmıştım. Kurumuş boğazım…
Yüzüme gelen su ile attım kendimi ve gerçekten de hepsinin rüya olduğunu fark ettim. Şu an aşırı sinirliyim çünkü rüyamın sonunu göremedim. Biraz daha uyusam ne olacaktı yani. Okul sanki bensiz açılmıyor. Hep bu annem yüzünden. Neyse yarın erken uyurum. Belki rüyamın devamını görürüm…