Pişti Olsak Ya?

Emine Genç

Gecenin bir vakti gözümü açtım. Saat beş kırk beş. İmsak girmiş, ezana daha vakit var. İki gün sonranın endişesi tüm damarlarımda geziyor. Uyku düzenim Allah’a emanet. Şimdi kalkıp hazırlanıp camiye mi gitsem yoksa biraz daha uyuyup evde mi kılsam? Allahım ikilemin güzelliğine şükür. Tam da bu saatte uyandıysam Allah beni huzuruna davet ediyordur. Şeyh Yasin “Yaşadığımız olaylara metafizik anlamlar yüklemeye ne kadar yatkınız, bu manaları anlayacak kalp gözünüz açıksa verin de bi tur biz bakalım” demişti. Tam böyle demediyse de bunun gibi bir şeyler. Ama duaya bu kadar ihtiyacımın olduğu bir zamanda hiç de adetim olmadan bu saatte uyanmamın bir anlamı olmayacak mı? Şeyh Yasin bunları duysa terliği kafama atmıştı: “Duaya ihtiyaç duyduğu zamanmış, peh olmayan zamanın mı var?”. Allah ondan razı olsun. Her cuma Mescid-i Aksa’da yaptığı vaazlarla hayatımı aydınlatmaya yardım eder. Ben en iyisi babamı da alıp beraber camiye gideyim. Babamla sabah namazına gitmek… Çocukluğumdan beri en büyük eğlencem ve en büyük uktem. Namaza giderken babamın elini tutamam. Çünkü o önceden güçlü şimdi pamuk ellerine sarılıp camiye gitmek demek, camide bir daha abdest almak demekti. Küçükken babam beni hiç kırmazdı, hep elimden tutar beni camiye götürür gıkını çıkarmadan abdestini alırdı. Ben büyüyünce tekrar abdest almaya üşenir oldum. Lütfen babacım biraz uzaktan eşlik edelim birbirimize ama söz dönüşte elini sımsıkı tutup gideceğiz kakule içmeye.

***

Bu yıl Kudüs’te ayrı bir heyecan var. Gecenin bir vakti dışarıdan gelen çığlık sesleriyle nasıl da uyanıp pencereye koşmuştum. Perdeyi gizlice araladığımda gördüğüm manzara karşısında nasıl da coşmuştum. Her yer özellikle çatılar, arabaların üstü, ağaçların yapraksız dalları her yer bembeyaz olmuştu. Kudüs’e kolayına kar yağmaz, yağsa kolayına tutmaz. Ama tutmuştu. Beyaza bürünmek nasıl da yakışmıştı Kudüsüme. Bana da böyle karlı bir gün nasip olsun Allahım. İki gün boyunca güneşin ısısını düşürsen de beni beklese karlar. Gırç gırç seslerini duysam. Kudüsle pişti olsam Allahım, olabilir mi böyle bir şey, olsun lütfen, amin.

***

Kakulemi içerken birden bir mesaj: “Günaydınn, uyandın mı? Bir saate Hıtta’da olabilir misin?”. Hah ben zaten Hıtta’da sayılırım koçum, asıl sen bir saate burada olabilir misin?, dedim. Tam böyle demesem de bunun gibi bir şeyler. Babam yanımda, gözü çaprazdaki masada. Gidecek gidemiyor belli. Sohbet arkadaşlarıyla kesişip duruyor adamcağız. Emekli olduğundan beridir, yani en az on yıldır beraber toplanıp Kur’an okurlar, sohbet ederler, birbirlerinin dertlerini dinlerler. Başımıza bela gelmiyorsa onların yüzü suyu hürmetine.

* Baba, Ahmed Amcalara selam vermeyecek misin?

* He? Hah kalkarken veririm kızım.

* Olur mu öyle? yanlarına git bence iki sohbet edersiniz, özlemişsindir.

* Sen… Seni bekletmek istemem.

* Şeyy Süleyman mesaj atmış Hıtta’da buluşmak istiyor.

* Öyle mi… İyi tamam o zaman. Nereden çıkmış ki? Neyse tamam tamam ama geç kalma. Oyy ben Ahmedlerin yanına geçeyim bari.

***

Hıtta’nın önünde elinde buketli bir adam. Bu adam benim kocam. Olacak. Oldu sayılır. Babam verdi. İki güne nikahımız var. Yorgunuz çok ve heyecanlı. Ah bu çocuğun şapşik halleri. Sabahın bir vakti çiçekleri nereden bulmuş? Şimdi boynuna atlasam da sevsem yanaklarını. Son iki gün. Çok acil Şam kapısına gitmemiz gerekiyormuş. Çok acilmiş, önemliymiş. Yetişemezsek tüm plan mahvolurmuş. Ne planı diyorum söylemiyor. Çiçeklerimi bana versene diyorum, vermiyor. Şimdi değilmiş. Acımasız adam, çiçeklerime kavuşmamı engelliyor.

***

Süleymanla Şam kapısında tanışmıştık. Soldaki satıcıların köşesinde durmuş el ilanı dağıtıyordu. Sessizce ve fıtratına uygun olmadan. Kermes tanıtım broşürüydü. Dernekleri hakkında soru sorduğumdaki kızarışı, utanışı… Ya şapşik bu çocuk ya. Sonraları sık sık Şam kapısında karşılaşır olmuştuk. Yeri bizde ayrıydı. Şimdi de hazır her taraf beyaza bürünmüşken Şam Kapısının önünde soldaki satıcıların köşesinde fotoğrafımız olsun istemiş. Güzel günlerimize bir hatıra olsun, erken düğün fotoğrafımız olsun diye düşündüm, al hadi çiçeği dedi. Süleyman şimdi koluna girsem. İki gün sonra. Allahım iki gün sonra da erimesin karlar. Pişti olayım Kudüsle. Gelinlik ayakkabılarımın altında gırç gırç sesleri. Düşmemek için Süleyman’ın koluna girerim. Olmaz mı Allahım nolur sen istersen olur, amin.