Sır Ötekinde

Fatma Dursun

Dost dost diye bildim herkesi. Hiç de pişman olmadım. Hiç esirgemedim kendimi, bildiğimi, sevgimi, yüreğimi. İnandığım gibi yaşadım. Tükendiğim kadar sevdim. Çürüse de ruhum, aklım, inancım ben yine de pişman olmadım. Sır nedir bilmedim. Esirgemek olarak düşündüm. Doğruyu esirgemek. Haktır bu. İnsan doğruyu saklarsa karşıdakinin bilme hakkına girer. Hem fazla gururluydum. Yüreğim pek yiğitti. Ben çok efe. Tabi böyle anlama gelen isimleri hep erkek çocuklarına layık görmüşler. Bu da gıcığıma gider inadımı tuttururdu. Ne diyordum? Hah gurur. Ben çok gururluyum. Aslanlar gibiyim. Bundandır asla ama asla bir şey saklama gereksiniminde bulunmam. Utanmam evelallah. Hata yapmam. Bundandır ki sırrım yoktur. Sakladığım yoktur. Yüreğim açıktır. Bunlara ek bir de düz kafa bir insanım. Kalas kafa da denilebilir. Aklım ermiyor filtreleme işine. Ağzımı bir açtım mı dökülüyor her şey. Milattan öncesinden itibaren anlatmaya başlıyorum hikayemi. Meşrulaştıyorum yaşantımı. Anlattıkça var ediyorum kendimi. İstiyorum ki beni bırakmasınlar. Bu yüzden ne varsa döküyorum. Döktükçe boşalıyor içim, yaşantım.

***

Çevremdeki herkes bir bir hastalanıyordu. Onlar hastalandıkça benim kalbim hastalanıyordu. Çok kahroluyordum. Ne zaman bir araya gelsek hastalıktan konuşamaz halde oluyorlardı. Bu da beni kahrediyordu. Anlamaya çalıştım. Anlayış göstermeye çabaladım. Dedim olabilir. Hepimiz biraz biraz hastayız. Kalplerimiz, ruhlarımız, akıllarımız eser miktarlarda hasta. Hastalanmak sıdalanmak tabiyatımızda var diyordum. Fakat zamanla çevremdeki herkesin hasta olması kendimi suçlamama sebebiyet verdi. Kendimde aradım hatayı. Dünya da rüzgar esse bir yaprak yere düşse suçlusu bendim. O yaprağı kurtaramayacak acziyette olan bendim. El uzatamayacak kadar uzak olan, bilemeyecek kadar cahil olan bendim. Çok içerlendim kendime. Çok öteledim kendimi. Çok zordu her şeye yetişmek. Durduğum yerde kendime de yetişememişim. Buna da üzüldüm. Hep üzüldüm. Hep içerledim. Üzüntümü de saklamam gerekirmiş. Bunu da bilemedim. Tad kaçıran olmamak lazımmış. Dostlarım hasta oldukça kendimi sorgulamaya başladım. Ben bu kadar mı anlayışsız bir köpektim de benden saklıyorlardı gerçekleri. Dostluğumuzda güvende değiller miydi? Benim onları yargılayacağımı mı düşündüler? Bana neden güvenmediler? Yoksa ben güven duyulmayacak biri miyim? Yetersiz miyim ki anlatmadılar? Böyle böyle içerledim. Ama hiç cevap bulamadım. Kendimden soğudum. Nefret ettim. Bu kadar anlayışsız biri olarak kendime anlayış göstermeyi reddettim.

*****

Herkes hastalanırken benim sağlığım yerindeydi. Başta anlayamadım. Bu hastalık neydi? Kaynağı neydi? Kimse anlamadı. Sonra zamanla sırların hasta ettiğini öğrendik. SIRVİR24 adını koydular. Sır virüsü hızla yayıldı. Özellikle okul gibi sosyal ortamlarda daha hızlı yayıldı. Sırları birbirlerine bulaştırmaya başladılar. Ne zaman biri ile buluşsam sakladıkları şeyleri öksüre pıskıra yüzüme tükürükle saçıyorlardı. Maske gibi şeylerle engel olmaya çalıştıklarında daha kötü oluyorlardı. Ufak sırların yayılması ile başlayan bu salgın gitgide büyümüş devlet sırlarının yayılması gibi ciddi tehlikeleri doğurmuştu. Bir çok iş adamına, siyasetçiye suikastler düzenlendi. Durum kendilerine dokununca üst kademedekiler tedavi için ciddi çalışmalara başladı. SırVir’e karşı tedavi arayışlarında bu hastalığa yakalanmayan insanları toplamaya başladılar. Beni de köyde bağ bahçe işleri ile uğraşırken aldılar.

*****

Benimle birlikte dört denek vardı. Bir adet demans teyze, bir adet deli abi, bir adet gıcık velet ve ben. Fazla gururlu ahmak ben. Demans olan teyzenin adını hatırladığı yok ki sırrın olsun. Hafızası olmayan birinin yaşantısının varlığı şüpheli olduğundan anlatacağı olmadığı gibi saklayacağı da yok. Deli abi çok enteresan bir çar. Anlattıkları komple şüpheli. Ne doğru ne yanlış neyi yaşadı neyi yaşamadı belirsiz. Kendisi de bilmiyor. Bundan kaynaklı onun da saklayabileceği bir gerçekliği yok. Gıcık velete gelirsek çok şımarık. Ailesi yetiştirirken tüm dünyayı yarattığına inandırmış olacak ki velet her şeyi herkesin yüzüne pat pat söylüyor. Güzel bir ekiptik. Yani ben çok rahatlamıştım. Benden bir şey saklamıyorlardı. Bu da beni iyi hissettiriyordu. Bana güvendiklerini düşünüyordum. Bana daha çok güvensinler diye bir gün hepsini aldım karşıma. O gün de şansıma hepimize kolları arkadan bağlanan beyaz gömleklerden giydirdiler. Hepsi karşımdaydı. Ben de başladım milattan öncesinden itibaren anlatmaya. Kimim, nerede doğdum, ailem ne neci… Ne var ne yok döktüm. Tabii anlatırken her şeyi fazla fazla ayrıntılı anlattım. Yıllardır anlattığım hikayeler olduğundan dinleyiciyi nerede yakalayacağımı çok iyi biliyordum. Saatlerce anlattım. Hatta bir ara anlatırken yorulup uyukladım. Uyandıktan sonra nerede kaldık dedim. İşte o an olanlar oldu. Gıcık velet konuşmaya başladı

- Bir yerde kalmadık. Sen anlatmaya devam ettin. Sen de hastasın. Tükürüklerini saça saça bağırdın. Virüsü yaydın.

O sırada güvendiğim ekibim bana güvencini yitirmişti. Bağırıyorlar, ağlıyorlar benimle aynı yerde bulunmak istemiyorlardı. Çok kırıldım. Gücendim. Neden bana güvenmiyorlardı ki? Onlara bilmeleri gereken gerekmeyen her şeyi söylüyordum. Birden içeri doktorlar girdi. Diğer deneklerin çırpınışlarına aldırmadan boynuma iğne sapladılar. Gözlerim kapanırken sürüklenerek odadan çıkarıldım.

***

* Günaydınn. Güzel uyuduğunu düşünüyorum. Şu an hangi senle konuşuyorum?

* Anlamadım? Doktor neler oluyor? Ben hasta değilim. Benim sırlarım asla olmaz.

* Sırları olmayan hiçbir mahluk yoktur. Evrenin dahi milyarlarca sırrı vardır.

* Fakat biz denekler bir araya sırrımız olmadığı için getirildik.

* Hahaha hayır hayır. Siz sırlarınızı saklayabildiğiniz için buradaydınız.

* Yahu anlatamıyorum galiba benim bir sırrım yok!

* Şu an konuşan senin bir sırrın yok.

* Anlayamıyorum. Delirdim mi ben? Hatırlamıyorum

* Delirme kısmı tam olarak doğru değil. Hatırlamamanız normal. Nasıl anlatsam. Ender bir vakasınız. Bazen sizin gibi vakalarla karşılaşırız. İnsan beyninin en ilgi çekici, heyecanlandırıcı oyunlarından biri. Çoklu kişilik. İkinci bir kişiliğiniz var. Sırlarınızı onda saklıyorsunuz. İkinci kişiliğinizde SırVir24 var. Kendinizi reddettiğiniz, sakladığınız yönlerinizden bir kişilik oluşturmuşsunuz. Harikulade bir durum. Kendisi ile iletişime geçtiğimizde anladığımız kadarıyla virüs çıkmadan birkaç sene önce oluşturmuşsunuz.

* Ben ben sır saklamam. Kendimden, herkesten sakladığım bir başka ben olamaz

* Tabii şok olmanızı anlıyorum. Fakat sayenizde tedavi için önemli bir keşif yaptık. Sizin üzerinizden yürüteceğimiz çalışmalarla çoklu kişilik durumuna dair daha fazla veri elde edeceğiz. Kim bilir başarılı olursak herkes için ikinci bir kişilik oluşturarak sırlarını o kişiliklerine yükleyeceğiz. Tabii bu çalışmalar çok uzun yıllar alacak. Bunu yaptıktan sonra ikinci kişilikleri nasıl kontrol edebileceğinizi, kişilikler arası geçişlerin nasıl sağlanacağını buna beyin mi karar verecek gibi gibi birçok soru karşımızda. Fakat bugün tedavi için çok önemli bir adım attık.

****

Ne hissedilir bilmiyorum. Kafam çok karışık. Bu defteri bu yüzden tutuyorum. Meşrulaştırdığım yaşantının ne kadarı bana ait ne kadarı öteki benliğime bunu anlamam gerekiyor. Korkuyorum. Sırları olan benden korkuyorum. Neler sakladığından daha doğrusu sakladığımdan korkuyorum. Öteki beni tanımalı mıyım? Ondan kurtulmalı mıyım? Bilemiyorum. Ciddi bir korku ve bilinmezlik hakim aklımda. Tek güvencem gözetim altında oluşum. Ne bu bene ne de öteki bene güvenmiyorum.