Köylü, Irgat, Büyücü Titania

Fatma Dursun

Köylü, Irgat, Büyücü

TİTANİA

Hasat zamanı geldi. Bu sene pek verimliydi. Tarlalardan tezgahlara dükkanlardan çantalara keselerden kaselere bolluk bereket akıyordu. Tabi ben E sınıfında kalan bir büyücü olduğum için benim bolluk bereket kısıtlıydı. Ne kadar harcarsan o kadar kazanırsın. Ne kadar üretirsen o kadar tüketirsin. Bağlı olduğun klan ne kadar ünlü ise o kadar iş alırsın. Bir büyücü olarak en büyük hayallerimden biri Yüce Büyücüler Akademisine girmek. Bunun için en az B seviyesine yükselmem gerekiyor. Buna ek olarak soylular öncelikli olurken benim gibi köylülerin ciddi bir miktar ödemesi ve en düşük Baron ünvanı alması gerekiyor. O da hayli yüklü miktar. Hem köylü hem başarısız. Ben ki Titania, henüz bir şey olamasam da ileride en güçlü büyücülerden olacağım. Bu yüzden klana ne ilan düşse gidiyorum. Bir yandan zindanları temizleyip güçlenmem bir yandan da para biriktirmem gerekiyor.

Gözlerime düşen güneş ışığı değildi beni uyandıran. Gözlerimin üstünde gezinen örümceğin ayaklarıydı. Hızla yakalayıp parmaklarımın arasında ezdim. Elimi silkeleyip gözlerimi açtım. Sokağın sesleri pencereden içeri akarken hanın içi kendi gürültüsü ile uğulduyordu. Doğruldum. Fıçının içindeki su yıkanmama yeterdi. Yıkandıktan sonra giyinmeye başladım. Paçaları bileğime gelen bol pantolonu giydim. Dökümlü duran pamuklu gömleğimi geçirdim. Üstüne etnik desenli yeleğimi ilikledim. Çizmelerimi ayağıma geçirdim. Her birini farklı zindanlardan topladığım güç yüzüklerimi taktım. Dört farklı yüzük dört farklı büyü. Gittiği yere bela götüren cinsten. Sol işaret parmağımdaki turuncudan kızıla çalan taş yüzüğüm ateş elementi yüzüğü. Güneşin yıldızları yüzüğü. Ateşi ısıtıyor ve ışık veriyor. Ben güçlenip para buldukça kutsatıp seviyesini artıracağım. Sol orta parmağımda düz kesim gümüş yüzük üzerinde ufak mora çalan ay taşı var. Hava elementi olan bu yüzüğün adı Mehtaplı gece. Biraz daha karanlığa hizmet eden bu yüzük savunma açısından oldukça işe yarıyor. Sisleri ve gölgeleri kontrol ediyor. Sağ işaret parmağımda hareket eden yılan yüzüğü su elementinden olan Suların iyesidir. Koruyucu özelliği ön planda olan bu yüzük iyileşmede kullanılır. Şifa sağlar. En üst kutsanmasında ölümsüzlük sağladığına dair söylentiler var. Sağ orta parmağımdaki yüzük ise sarmaşık şeklinde yaprakları ile parmağımı doluyor. Toprak elementinden olan bu yüzük Ak Asma olarak anılır. Toprak elementi diğer elementlere hükmeder. Gerekirse yutar yok eder. Yüzüklerim benimle gücü getirsin, gittikleri yere bela götürsün. Yüzüklerimin ardından bilekliklerimi takmaya başladım. Hepsi birer armağan. Gönülden bağ kurduğum insanlarla gücümüzü paylaştık. Bana ait olan onlara, onlara ait olan bana paylaşıldı. Varken yedik yokken bölüştük. Son olarak kolyelerim akik, sitrin, kaplan gözü, peridiot, pembe kuvars, aventurin… Pelerinimi sırtıma aldım. Büyücü şapkamı başıma geçirdim. Heybemi doldurdum. Odadan dışarı çıktım. Alt kata indim. Hanın girişi olan bu büyük salon aynı zamanda yemek alanı olarak da kullanılıyordu. Bir bardak çay içtim. Yanına da simit yedim. Fazlası ağırlık yapardı. Masaya iki akçe bırakarak oradan ayrıldım.

Loncanın yolunu tuttum. Maceracılar Lonca teşkilatına bağlı olarak Perihan loncasına üyeyim. Oldukça güçlü bir loncadır. Rütbem düşük olsa da çok çalışkan olmam sayesinde düzenli bir girdi sağladığım için lonca üyeliğimi koruyabiliyorum. Köleden pek bir farkım yok anlayacağınız. Yeri geliyor ırgatlık da yapıyorum. Geçen hafta karpuz tarlasına yolladılar. Ben büyücü olarak karpuz topladım. Büyücü kılığı ile epey zor oldu. Baya da eğlenen oldu. Büyücü oldun da ne oldu? Ee şimdi ne yapcan ne oldun? Okuyacak mısın? hahaah Akademiden iyi ırgat çıkıyor şu sıra hahaha… Yani en azından okuyunca beynimi yedirmiş gibi herkesin kurduğu cümleleri birebir kurmuyorum. Karpuz tarlası çok canımı sıktı. Kara perimi çağırıp onları lanetlememek için zor tuttum kendimi. Karpuzu da çok severim karpuzsuz kalmak da istemedim açıkçası. Loncanın taburesine oturdum. İlanları incelemeye başladım. İyi paralı ilanlara seviyem yetmiyordu. Canım sıkıldı. Zindanlarda kolay kolay açılmıyordu. Sade sodamı içerken içeri savaşçılardan Yabgu daldı. B seviyesinde güçlü bir savaşçıydı. Güçlü olduğu kadar akıllı ve azimliydi. Eh göze de hitap ediyordu. O sıra loncanın çaycısı Esmeralda takıldı:

* İyi ki şapkan var haha yiyecek gibi bakıyorsun.

* Hı? Kim kime? Nasıl? Kızardım biraz da hiddetlendim.

* Büyücü Titania, yabancı değilsiniz.

* Tanıyor da değiliz.

* Büyüleyebilirsin.

* Esmeralda lütfen. Bir soylu ile işim olmaz. Onların dünyasında zorluklar yok. Çürüyenler, küflenenler, bataklıklar yok. Şanlı zaferler ve aydınlık yolların insanları onlar. Anlamazlar.

* Büyücü, klan için aydınlık ya da karanlık yok. Kazanç ve kayıp var. Bunlar raks ederler. Kazandım sanarken kaybeder kaybettim sanarken kazanırsın. Bunun ne şekil vuku edeceğini bilemezsin. Yargılar ve kabuller bunlara mahsur olma.

* …

Esmeralda bin yaşını aşkın bir şaman. Loncada servis yapma, ilanları verme, loncayı çekip çevirme işleri ona ait. Güzelliği cezbedici. Kurnaz ve karanlık bir kadın. Duruşu, bakışı ve konuşmaları binlerce yıl yaşayan ruhu, binlerce hayat gören gözleri ve kalbinden kaçmak pek mümkün değil. Bu yönden korkutucu da olsa hayranlık duymamak elde değil.

Şu sıralar Akademiye giriş sınavları olduğundan loncadaki büyücüler ortalarda yok. Savaşçı Yabguya kayıyor gözlerim. Etrafında arkadaşları toplanmışlar. Hararetli bir şeyler anlatıyor. Biraz canım sıkılıyor. Kendime. Uzaktan bakmak gururuma dokunuyor. Çıkıyorum loncadan. Bugün çarşamba. Pazar var. Biraz gezinmek için giriyorum bir ucundan. Pazarın girişinde kıyafet satan tezgahlar olur. En çok ilgimi çeken çeşit çeşit şapka satan tezgah. Benim şapkam derme çatma biraz ama hâlâ iş görür. Pazarcı şapkan eskimiş yüce büyücü diye bağırmasına rağmen dönüp bakmıyorum. Beni batıran tezgahı görüyorum. Gümüşçü Haluk. Ne kadar doğal taş varsa ondan alıyorum. Dükkanının önüne açıyor tezgahını. Pazar yerine çok yakın olunca pazardanmış gibi duruyor. Tezgahına yanaşıyorum. Yeni taşlar almak istiyorum ama pek enerjim çekmiyor. Beni çeken bir taş olmadığı sürece almıyorum. Haluk abi ortalarda görünmüyor. Dükkanı kedilerine emanet bırakmış. Biraz onlarla vakit geçiriyorum. Benimle çok konuşmazlar ama dükkandan da kovmazlar. Biraz soluklanıp toparlanınca çıkıyorum. Pazarın en sevdiğim kısmına yemeklerin olduğu yere geldim. Gözleme açıyor köylü bir teyze. Kaç gayme diye sesleniyorum. 3 akçe istiyor. Eh napalım can boğazdan gelir. Sarmaşıklı gözlemeyi yemeye koyuluyorum. Sonrası için bir iki tane heybeme katıyorum. Karpuz tezgahı en başta. Yeri değişmez. Oraya doğru yaklaştıkça heyecanlanıyorum. Sulu sulu şapur şupur bir karpuz gömmenin hayalini kuruyorum. Irgatlık ettiğim tarlada bir dilim dahi ikram etmediler. O kadar çok canım çekti ki her yerim şişti. Manavda pahalı sattığından dört gözle pazarı bekledim. Yavaş yavaş tezgaha yanaştım. Ellerim titreyerek dokundum. Kokladım. Şapkam kocaman olduğundan yüzümdeki heyecan ağzımdan akan salyaları saklayabildim. Aldım bir tanesini vurmaya başladım. Sesini dinlemeye başladım. Aslında Ak asma ile en iyisini tespit edebilirdim. Yapmaya gerek duymadım o kadar ırgatlık yaptım tabiki iyi karpuzu bilebilirim. Kendimce en iyisini seçince kafamı kaldırıp pazarcıya kaç gayme dedim. Kaç gayme sözcüklerinden sonra ufak bir dumura uğradım. Koca bir karpuz. Bir seksen var. Şalvar giymiş. Üstüne pamuktan bir gömlek. Onun üstüne bir yelek. Kafasına kasket geçirmiş. Şalvarın ayaklarından ve gömleğin kollarından sarmaşıklar çıkıyor. Gözleri yerine iki kahve yara var. Bakıyor bana.

* Hayırdır neye baktın?

* Hiç bakıyorum öyle.

* Neye bakıyon lan karpuz var kavun var neye bakıyon?

* Abi siz karpuz musunuz?

* Karpuzum lan. Hele dur bir dakka sen geçenlerde ırgatlık yapan büyücü değil misin?

Bir kaşımı çattım gözlerimi kıstım. Şimdi hatırladım bu bana akademide iyi ırgat yetişiyor diyen abiydi. Nolmuş buna böyle. Akademideki büyücüler mi lanetledi yoksa hahaah.

* Benim Karpuz abi. Nolmuş sana böyle ya

* Hiç sorma. Karpuzları topladıktan sonra tarlalar boş kaldı. Bir kaç gün ardına son hasata bir şey çıkar mı diye dolanıyordum. O sıra tarlanın ortasında bir ışık gördüm. Akşam vaktiydi. Telaşlandım tarlayı yakıyorlarsa diye. Koptum vardım hemen ışığa doğru. Birde ne göreyim bir yaratık. Ürperdim. Kocaman güldü. Ama nasıl güldü anlamadım. Ağzı, dudakları, dili, dişleri yoktu. Koca bir boşluk karanlık açıldı. Oradan kahkaha yayıldı. Hele deyyus nesin sen diye bağırdım. Kahkaha saçılan yer aniden kapandı. Ne işin var toprağımda defol tüfeği sana takmadan önce dedim. Boşluk tekrar açıldı. Bu sefer ses geldi.

“Sen Karpuzatanın bereketli karpuz veren toprakları ile yetinmedin. Açgözlülük yaptın. Kurulan ve korunan kadim dengeye saygısızlık ettin. Yasaklı büyü ile elde edilen ilacı toprağa döktün. Toprağı kirlettin. Toprak intikamını almaya geldi. Toprağa ihanet edene, tohumla oynayana, ilaç atana lanetler olsun. Nesiller boyu hastalıktan kırılsınlar. Onların toprakla oynadığı gibi sizin de toprak olan bedeniniz ile oynanacak. Aptal insan bilmez misin? Ne ekersen onu biçersin. Bozduğun toprak seni bozguna uğratacak. Lanet senin üzerine olsun.”

Ya işte büyücü ırgat bacım böyle lanetlendim. Sen büyücüydün yok mudur bunun bir hal çaresi ha. Gadanı alam gurbanlar olam kurtar beni bu dertten.

* Karpuz abi, sen çok büyük bir lanetle lanetlenmişsin. Zamanla tüm insani özelliklerini yitirip tam bir karpuza döneceksin. Hem de içi fos olanlara. En iyi ırgatları yetiştiren büyücü akademisi dahi derdine derman olamaz. 10 senelik gadamı alacaksın, 15 milyon akçe karşılığında ben de daha da ilerlemesini önleyeceğim. Razı mısın?

* 15 çok. Düş hele. Pazarlık atmadan olmaz.

* 12 senelik gadamı alacaksın, 10 milyon akçe ve iki sene bedava karpuz. Razı mısın?

* Off, razıyım. Nereliydin sen ruhumu almadığın kaldı…

Akademideki büyücüler elbetteki çözebilirdi ama onları ırgat olarak gören birine hele ki toprağa ihanet eden birine neden yardım edeyim. Bu anlaşmayı bulduğuna şükretsin. Bir el arabasına karpuz doldurup loncanın yolunu tuttum. Karpuz dolu el arabası ile loncaya girdim. Savaşçı Yabgu ile göz göze geldik. Canım sıkıldı. Köylüyüm evet var mı diyesim geldi. Karpuzları Esmeraldaya verdim. Kendi elimle seçtiğimi kesip yemeye başladım. Karpuz abiden aldığım para düşük bir ünvan almaya ve sınav parasını ödemeye yetti. Seviyemi yükseltmek için zindanları kovaladm.

Artık ırgatlık yok. Irgatlık bitecek büyücülük başlayacak Titania için.

Bunları yazarken karpuzumu yemeye devam ettim.