Kahkül Kanunu

Emine Genç

Korkusuz kadın, korkmanın kendisine koca bir tekme attığında kafasının korkmakla bozulduğunu fark etmeksizin kalan yaşamını devam ettirmek için kısalttığı saçlarının kanıksamakla meşguldü. Kendisi dahil herkes, yalnızca kadınlar değil kadın oğlu erkekler de bilir ki kadınlar kafalarından çıkan kıllarla oynadıklarında bir değişimi başlatırlar. Belki öyle sanırlar. Örneğin beklenmedik bir anda ellerinde kör bir makas belirir de kendilerini kâkül kesmiş olarak bulabilirler. Sonrasında ne mi yaparlar? Bu yeni gerçeklik ve kahkülün kendilerine yakışmadığı farkındalığını karşılarına alıp içlerini kemiren, o makası avuçlarına bırakan kapkaranlık o sorunun ne olduğunu keşfetmeye çalışırlar.

Korkusuz kadın ki biz ona kısaca Keriman diyelim, tam bu noktadayken yani o içini kemiren sorunla yüzleşmesine ramak kala yerinden kalktı ve koşu kıyafetlerini aramaya çıktı. Bazı kadınlar da böyledir. Bazı diyerek kümeleri ayırmayalım. Hem o hem o olabilir bu kadınlar. Yani demek istediğim kahkül kesen kadınlar, aynı zamanda kendilerini yürüyüşe ya da koşuya kaptırabilir. Örneğin Keriman. Keriman kayıp bir kimliği ararcasına koşu kıyafetlerini arıyor şimdi. Hani şu iki kış önce indirimde görüp de hiç aramadığı hâlde, ne zamandır bunlardan arıyordum alayım da artık koşuya başlayayım deyip hemencecik aldığı ama henüz ikinci giyimi tadamamış koşu kıyafetleri. Kimbilir hangi köşede hamlamış şekilde çıkacakları günü bekliyorlar. Kokuşmuş bile olabilirler, yok o kadar da değil. Keriman yıkayıp kaldırmıştır onları. Çünkü ertesi gün tekrar giymeye kararlıydı. Giyememişti o ayrı.

Bu sefer çok daha kararlıydı Keriman. Kararının arkasında da durdu ve buldu o kıyafetleri. Kuvvetli bir silkelemeyle yılların kat izlerini gidermeye çalıştı ve hemen giyip aynanın karşısına geçti. Kahküllerine bakmamaya çalışarak ama en çok onlara bakarak fena olmadım diye düşündü. Ama bir koşu kıyafeti yetmez dedi peşine, her gün yıka-kurut yetişmez, birkaç tane daha almalı. Mutfaktan su şişesini kaptığı gibi kapıya yöneldi. Şimdi koşacak ve ona kahkül kestiren o sorun neyse ondan uzaklaşacaktı. Küçük bir kir kadar ufaltacaktı sorunu, sonra da silip atacaktı.

Hafta sonlarına yakışır bir hava var diye düşündü. Ilık ılık esen rüzgar kahkülleriyle oynarken onları düşünmemeye çalışarak ama en çok onları düşünerek koşmaya başladı Keriman. Parkın koşu parkurunda koşarken bir ağaç çıktı karşısına. Dallarına asılı kâğıt parçaları. Hıdırellez değildi, gül ağacı değildi. Bir tür adak şekli diye düşündü. Kesip koparılmış, irili ufaklı bir sürü kağıt vardı ağaçta. Keriman merak etti tabii. Hakkıdır. Ağacın yanına gitti. Kağıtlarda tekerlemeler yazıyordu. Hiçbirini daha önce işitmediği tekerlemeler. Keriman da uydurdu bir tane. Karapürçek kargular kavuşunca konuşur koruklu kargular. Bir anlamı yoktu, zaten bir anlamı olmasına gerek yoktu. Tekerlemeydi bu. Amacı anlamının ötesindeydi. Keriman tekerlemesini diline takıp koşusuna devam etti. Karapürçek kargular kavuşunca konuşur koruklu kargular. Tekrar ettikçe tekerlemeyi büzüştü ağzı. Büzüşük ağzı, yamuk kahkülleriyle ha babam koşmaya devam etti Keriman. Sanki kaçabilirmiş gibi kafasından. Büzüştürmeye çalıştıkça açıldı sorunlar. Keriman büzüştürdü ağzını. Büzüm büzüm büzüldü. Kırım kırım kırıldı. Kör olasıca makaslar sorunları kesmeyiverdi. Kesmezdi. Keriman kabullendi. Kahküllerini kesmeyi de kabullendi, bir daha koşmayacağını da kabullendi. Keriman kabullendi. Kafasının içindekileri yok edemedikçe dışındakileri kesecekti. İkinci kör makas beliriverdi avcunca. Kırım kırım kırılmıştı saçları. Kesim kesim kesilecekti.