“Kıymetli dinleyenler lütfen kulak veriniz. Aklı mucib ile almış olduğunuz şu karar-ı nâkıs 13 fersah boyunu aşmakta olup, bu fikirde ısrar etmeniz dâhilinde heybenizde kalan ömr-ü hayatınızı daire dışında idâme ettirmeniz gerektiği hususunu hatrınızda tutmanızı ümid ederiz.”
Kontrolün bu kadar sıkılaştığını fark etmemişti. Sanırım diye düşündü, derneğin koruyucularını arttırmışlar. Vasıfsız ne kadar insan varsa buraya toplamaya başladılar, kendilerinden bihaber hödükler.
“Kıymetli dinleyenler, ağzınızdan çıkan laflara dikkat ediniz. Azami fersah dışına çıkmamanızı defaatle hatırlatmayı kendimize görev addederiz.”
Anonsta kıymetli dinleyenler diyordu, dinleyenler. Çoğul kullanıyordu ama bu uyarılar basbayağı kişiye özeldi, Sezen’e yapılıyordu. Sezen, Yaşamı Anlamlı Koruma Derneğinin eski üyelerindendi. Hatta YAKOD’un tanınması için çok çaba göstermiş, bir süre koruyuculuk görevi bile yapmıştı. YAKOD kendisini, Biçimin Şartı Sınırın Koruyucuları olarak açıklıyordu. “Yaşam içinde bir anlama sahip olduğumuzun göstergesi kendi biçimimizi oluşturmak, içinde bulunduğumuz yaşam döngüsünü de bu biçime uygun olarak inşa etmektir. Bu döngüye en uygun biçim ise daire formudur. Basit düşünelim, sizi anlamlı kılan kuralı merkeze konumlandırdığınızda artık hangi yöne doğru ilerlerseniz ilerleyin daire içinde kalmak için kat edebileceğiniz mesafe belirli ve aynı olacak. Bu aynılık durumu bizler için yaşamı yaşanılır kılan temel şey. Daire dışında bir form olsaydı eğer hangi yöne gideceğimiz merkeze olan azami uzaklığımızı değiştirecekti. Oysa daire formu sabit uzaklık anlayışıyla bize konfor alanı sunarken, girinti ve çıkıntıdan muaf formuyla bizi ve dışımızdakileri keskin köşelerin acılarına maruz bırakmıyor.” Sezen, uzunca bir süre derneği bu şekilde açıklamıştı. Kendilerini daire metaforu ile dış dünyadan korudukları fikri yerini dairenin içine hapsolduğu fikrine bırakmaya başladıkça Sezen açıklamaktan vazgeçti, çünkü açıklayamıyor, kendisi de anlamıyordu. Ne zaman başlamıştı bu değişim. Sezen’in aklı ne zaman karışmaya başlamıştı. Derneğin yenilenme kararnamesinden sonra mıydı?
1. Merkezden kenara olan 18 fersahlık[1] azami uzaklığın gizli tutulmasına ve yeni azami uzaklığın 13 fersah olarak duyurulmasına karar verilmiştir. Söz konusu değişikliğin gerekçesi sınıra olan azami uzaklığın bilinmesinin daire dışı kalma oranını arttırmasıdır.
2. 13-18 fersah arasında konumlanan kimselere arızalı denecektir. Üç arızî davranış sergileyen üye daire dışı kalacak ve dernek ile ilişkisi derhal kesilecektir.
3. Sınır koruyucuları olarak tanımlanan ve derneğimizin devamlılığının güvencesi olan üyelerimizin seçimi için gerekli şartların seçim kurulunca gizlenmesi kararına varılmıştır.
Bu üç maddelik kararnameden sonra derneğin işleyişi tamamen değişmişti. YAKOD artık bir anlam kazandırmak için biçimi korumuyor; kendisini anlam olarak görüyordu. Dairenin merkeze olan uzaklığını yani yarıçapını yani üyelerin yaşam alanını kendi keyifleri için kendi hükümranlıklarını hissedebilmek, anlamın kendisi olabilmek için kısaltıyorlardı. Üyelere zorakî merkeze yakınlık dayatıyor, kendi sınırlarında yaşamak isteyenleri hemen arızî diye etiketliyorlardı. Merkeze koyulan kural değil onların koyduğu kural uygulanmazsa üyeleri daire dışı ediyorlardı. Onların biçimine bürünmelerini istiyorlar ve en önemlisi tüm bunları üyelerin iyiliği için yaptıklarını iddia ediyorlardı.
Sezen her ne kadar başta söz konusu değişimi desteklediyse de zaman içerisinde -kim bilir belki kendini tanımaya ve inşa etmeye başlamanın da etkisiyle- derneğe muhalif fikirleri destekleyen fikirlerinin önüne geçmeye başlamıştı. Dernekten ayrılma düşüncesi çok çok zihnini yoklamaya başlamış ama neden ayrılacaksın sorusuna kendisini ikna edecek cevabı bulamıyordu.
“Kıymetli dinleyenler, adem-i insan muhtelif vakitlerde bazı vesveselerle başbaşa kalabilir. Misalen daire dışı olsam ne olur, bu sınırlar gerçekten gerekli mi şeklindeki suallere yöneltmeniz gereken esas soru şu olmalıdır: Âciz derneğimizden sizlere sunulan merkeze yakın olma ricası özünde yanlış mıdır, isteklerimiz sizleri kötülüğe mi sevk etmektedir, derneğin kuralları sizleri korumamakta mıdır? Velhâsılı kelam zihninize hücum eden vesveseleri misalen tekrar ettiğimiz sorular ile bertaraf edebilir ve güvende kalmaya devam edebilirsiniz.”
Tüm bu uyarılar Sezen’i gitmekten alıkoyuyordu. Evet, merkeze konulan kurallar doğruydu; hayır, bu istekler kötülüğe sevk etmiyordu; doğru, dernek onları korumaktaydı. Ama tüm bu cevaplar Sezen’in zihninde fısıldaşan soruları susturmaya yetmiyordu. Derneğe dönüp haksızsınız diyemiyordu, haksız olduğunuzu hissedebiliyorum sizde bi bit yeniği var ama bekleyin elbet bulucam diyebilirdi. Demedi. Uyarıldı, kibarca ve üstten bir tonla. Arızalı oldu sonra. Sonra sordu, “Derneğin ülküsü sınırı mı, bizi mi korumak? Yoksa Biçimin Şartı Sınırın Koruyucuları sınırı bizden mi koruyor? Sınırlara yakın olmak bizi niçin arıza hâline getiriyor? Dairenin yarıçapı aştığımızda girinti ve çıkıntılarımız oluyorsa ne olmuş? Bu formumuz da yine bizi biz yapan bir biçimi temsil etmiyor mu?”
“Kıymetli dinleyenler lütfen kulak veriniz. Aklı mucib ile almış olduğunuz şu karar-ı nakıs 18 fersah boyunu aşmakta olup, bu fikirde ısrar etmeniz sebebiyle heybenizde kalan ömr-ü hayatınızı daire dışında idame ettirmeniz gerekmektedir.”
________________
[1] 18 fersah, Hanefi fıkhında seferiliğin ölçütü olarak kullanılmaktadır.