O B U

Hacer Noğman

Pazardan dönerken domates almadığımı fark ettim. Kalan satıcılar bizimdir diyerek önüme düşen tezgâhlarda gezdirdim gözlerimi. Pörsümüş patlıcanlar, salatalıklar, marullar… Daha ne kadar kötü olabilirdi sebzeler dedikçe daha da kötüsü çıkıyordu. Ve daha kötüsü olan domatesler.

Daha iyisi çıkar, bu tezgâhtaki iyi değil, daha iyisi çıkar, buradaki de iyi değil, daha iyisi çıkar… Çıkmadı. Bir kilo çürük çarık domatesi alıp yoluma devam ettim. Çürük çarık alacağıma hiç almasaydım değil mi?

Öyle değil işte. Alacağım deyince insan annesine elindeki torbalarda domatessiz eve varamıyor insan. Varamamanın domatesle ilgisi olmadığını söylemem gerekir. Bir muz parçasının betona iyice yayılmasının sonucunda şanslı bir kız ayağını bu muzun üstüne kondurdu. Ve olanlar oldu.

Ben domateslerimle orada kalakaldım. Domateslerim etrafa saçıldı. Patlamayı bekler gibi duran domatesler tüm sularını betona boşalttılar. Kız acı acı bağırırken bir yerini kırmış olma ihtimalini haykıranlar, beyin kanaması geçirdiği ihtimalinin çok yüksek olduğunu haykıranlar ve daha türlü insanların sözleri pazarın kalabalığına karıştı. Bir curcuna oldu çıktı. Kızsa tüm bu gürültüden sıkıldığını belli eder gibi bakıyordu etrafa. Eliyle yerden destek alıp kalkmaya çalışacakken benim patlak domateslerden biri avcunun ortasına oturuyor ve dirseğinin üzerine düşüyor bu kez.

Tam önümde olan bu olayları hayretle izlerken bir yandan da her şeyin olağan olduğunu düşünüyordum. Düşen kız yüzünü bana çevirdiğinde göz göze geldim onunla. Gözleriyle gözlerim arasında bir köprü oluştu ve ne vardıysa onda bana geçmeye başladı. İlkin dirseğim ağrıdı. Biraz daha sonra göz bebeğimin acıdığını hissettim. Kızın gözlerinin rengi değişti. Kirpiklerinin uzunluğu, kaşları, bakışları, dudakları çenesi… Vücuduma bir ağrı yayıldı. Belimde yoğunlaştı ağrı. Ayağımda burkulmuşluk acısı. Parça parça yer değiştirdik kızla. Elini uzattı. Kalktı yerden. Yerine ben uzandım. Ayak tabanımda kısmen parçalanmış bir muz. Etrafta ağlayan çocuk sesleri. Domates şu fiyat biber şu fiyat diye pazar brandalarına vuran sesler. Yollarına devam eden insanlar. Kalkıp domates almam ve yoluma devam etmem lazım. Alacağım deyince insan annesine elindeki torbalarda domatessiz eve varamıyor insan.