Dışarıda muhteşem bir sis var. İnce ve sık biçimde yağmur çiseliyor. Saçlarının üzerinde yağmur. Damla damla parlıyor. Elleri kıpkırmızı. Sokak lambaları yandı yanacak. Kapı kapı tokmakları çalıyor. Tokmak olmayan kapılara ise orta parmağıyla üç kez tıklıyor. Zillere itinayla hiç basmıyor. Ya bir kuş ötecek ya da zırrrrrr diye çınlayacak ya da yöresel bir türkü söylenecek boğuk bir sesle ya da ding dong! Bölüp geçecekti çisenin sessizliğini. Taze yeşiliyle bir yaprağın ucundan damlamayı bekleyen damla geri çekilecekti. Hafif çukurda oluşan su birikintisinde dalgalar oluşacaktı. Sisi yaracaktı. Tık tık tık. İçeri girdi. Odaları gezdi. Divan altlarına, dolap arkalarına, perde altlarına baktı. Kileri yokladı, ahıra girdi. Hiçbir yerde yoktu. Kapının eşiğinden son kez baktı salona. Sise çıktı. Evin penceresinden ona bakıyordu. Aralarına sıklaşan çise girdi. Şaşırmamıştı onu evde görmediğine. İlk defa başına gelmiyordu. Miskince bıyıklarını, patilerini yalıyordu pencerenin ardında. Yoluna devam etti. Sis, önüne yeni bir kapı çıkarana dek yürüyecekti. Derinden ezan sesleri duyuldu.
O haberi ilk işittiğinde aslı astarını araştırmadı. Haberler bir kulaktan girip diğerinden çıkmaya ayarlıdır. Böyle düşünüyordu. Öyle de oldu. O haberin aslı astarını araştırmayı kendine bir yük edindiğinde, çoktandır başında bir iş vardı. Gittiği her evde bir kedi görmeye başlamıştı. İlkin bunun bir tesadüf olduğunu düşündü. Uzun sürmedi. Hepsi birbirinin aynısıydı bu kedilerin. Hepsi! Nasıl olabilirdi bu? Fakat asıl mesele bu da değildi. Kedileri, yalnızca bizimki görebiliyordu. Bunu fark ettiğinde sakin kaldı. Anlamlandırmaya çalışması gerekiyordu ama neyi, bilmiyordu. Sessiz kaldı bir süre. Çok kedi seven biri olmaması onun için iyi olmuştu. İçindeki huzursuzluk onu yollara düşürdü. Kapı kapı dolaştı. Kimi evde kedi vardı kiminde yoktu. Ama hepsinin penceresinde o kedi vardı. Evden çıktığında ona bakıyor ve yalanıyordu. Ne kadar ararsa arasın evde o kediyi bulamıyor ama dışarı çıktığında o kediyle bakışıyorlardı. O olayın aslı nedir, diye düşünmüyor, acaba bir sonraki evde de var mı, diye yoluna devam ediyordu. Yürüdü de yürüdü. Gün oldu ay, ay oldu yıl. Yeni yıl, günler aylar ve yıllar. Senin benim gün cinsinden değil. Daldı bir âleme, uğradığı her durakta bir kedi aradı. Buldu da. O kediyi göremeyenlerin, niçin göremediklerini sorgulamadı. Niçin görüyorum da demedi. Yolda yürürken dememeyi öğrendi.
Uyudu uyandı yürüdü ıslandı güneşlendi karlandı aklandı. Kendi evine vardı yıllar sonra. Dışarıdan şöyle bir baktı evine. Pencere o kedi. Yalanıyor. Kapıya vardı. Tık. Tık. Tı… Kapı aralandı. İçeri girip yatağına uzandı. Pencere dibinde yalanıyordu o kedi. İlk kez evin içinde görmüştü bu kediyi. Gözlerini yumdu.