Altüst Tür

Fatma Dursun

Hatırlıyorum da çok uzun yıllar önce onlarsız kasvetliydi hayatlarımız. Ben küçük bir Uzcuktum. Biz Uzlar varlığın en üstünüyüz. Aklımız var çünkü. O yüzden var olan her şeye hükmetme hakkımız var. Çünkü yaratılanların en şereflisi biziz. Her şey bizim için yaratıldığından her şeyi gasp edebiliriz. Her şey bize ait. Yaşam bize ait. Neyse Uzlar olarak çok yalnızdık. Sıkılmaya da başlamıştık. Teknolojimiz son derece ilerlemişti. Galaksinin birçok köşesine gittik. Yeni alt türleri biyolojimize kattık. Gezegenimize getirip kendi ekosistemimizin bir parçası haline getirdik. Ben küçük bir Uzcuktum. Orayı keşfettik. Dünyayı.

Dünya. Oldukça yaşlı bir gezegendi. Magması sönmek üzere, yakında ölecek bir gezegen. O zamanlar üzerinde tek bir tür kalmış. İnsanlar. Geriye kalan tüm türler yok olmuş. Rivayete göre alt türümüz olan insanlar kendilerini üst tür sanarak tüm yaşayan varlığa savaş açmış. Yüzyıllar süren bir savaş. Gezegenin kaynaklarını hunharca tüketmişler. Sonra sıkılıp gezegenin ısı dengesi ile oynamışlar. Çeşit çeşit virüs üretmişler. Bir oyun varmış geleneksel dünya oyunu adı savaş. Çok ilkelce bir oyun. Vahşice kıran kırana oynamışlar. Oyuncular sürekli değişmiş. İttifaklar düşmanlar… Onlar oynamaktan hiç bıkmamışlar. Bu oyun önce yazılı olmayan kurallarla oynanırmış. Sonra çok güçlü oyuncular bundan sıkılmış. Bildirgeler yayınlayalım demişler. İnsan hakları bildirgesi, çocuk hakları bildirgesi, savaş hukuku falan. Bir sürü yazılı metin üretmişler. Bunları uygulasınlar diye de teşkilatlanmalar kurmuşlar. İşte Birleşmiş Milletler, UNESCO, Avrupa Birliği falan. Tabi bunlar oyunun bir parçası. Güçlü oyuncuların isteğine göre bu kurallar ve kurumlar hüküm verirlermiş. Öyle ilkel bir alt tür işte. Böyle böyle kendilerini de yok etmişler. Altüst olmuş bir tür. Biz Uzlar onları keşfettiğimiz de çok az kalmıştı. Çaresiz, umutsuz, akılsız, aç… Acıdık hallerine iyi huylu olanları yanımıza aldık. Uziline getirdik.

İnsanlar uzun zaman önce dillerini yitirmişler. Yansıma sesler kullanmaya başlamışlar. Alt türlerini yok ettiklerinden üst tür olma haklarını yitirmişler. İlk geldiklerinde hücrelerinin en köşesine sinmişlerdi. Korkuyorlardı. Ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Önceleri toplu yaşam alanlarında tutuldular. Yeni gezegene ekosisteme alışmaları ve adaptasyonlarının sağlanması için çeşitli aşamalardan geçirildiler. Önce aşıları yapıldı. Sonra kısırlaştırmaları konusunda birçok tartışma çıktı. Uzların bir kısmı popülasyonlarının kontrol altında tutulması için kısırlaştırmalarını savunurken bir kısım Uzlar ise kısırlaştırmanın onların yaşam ve soy hakkına gasp olduğunu savundular. Zamanla adaptasyon süreci tamamlanan insanlar ekosisteme dahil oldular. Şanslı olanlar sahiplenildi. Yuva buldu. Şanssız olanlar ise sokaklarda kaldı. Bir sokak insanın ortalama ömrü 80 sene. İyi bakılmış bir ev insanının ömrü 140ları bulabiliyor. Bir de cins insanlar var. Chibi türü. Çeşitli hastalıkları var. Sırf gözlerine hitap ediyor diye çeşitli eziyetler ediyorlar zavallı insancıklara.

Ben küçük bir Uzcukken bir insan panayırına gitmiştim. Gösteri alanında eğitimli insana fıstık verilince el sallıyordu. Ben de bir sürü fıstık attım. Bana el salladı. Çok çılgın bir andı. Çok zeki bir insandı. Bu olaydan sonra ailem bana bir insan hediye etti. Başlarda çok ürkekti. Sürekli ağlar gibi sesler çıkarıyordu. Ağlamayı bilmediklerini biliyorum ama sanki öyleydi. Sanki beni anlıyordu. Özel bir diyeti vardı en pahalı mamalarla beslerdim. Onunla birlikte büyüdüm. Onun karakteri pek değişim geçirmedi, ee doğal olarak gelişim gösteren bir tür değiller. Memur olduğum zamanlar eve insanımın yanına gitmek için saatleri sayardım. İnsanım tüm sinirimi stresimi alırdı. Bazen ev insanı olmak isterdim. Sorumluluk, dert, tasa, endişe hiçbir şey yok. Yedikleri önünde yemedikleri arkalarında. Keratalar çok sevimliler sevgi ve yemek onlara yetiyor. Yaş aldıkça eve yeni insan almak istedim. İlk evcil insanım hiç istemedi. Diğer Uzları da sevmezdi. Eve başkalarının girmesinden hoşlanmazdı. Böyle böyle çevremi küçülttüm. İnsanım bana yetiyordu. Biliyorum deli saçması geliyor size ama o beni anlıyordu bunu biliyorum.

Yıllar yıllar geçti. İnsanım hastalandı. O sıra insanlar arasında salgın bir hastalık çıktı. Bir türlü aşısını bulamadık. Uzlara bulaşmaması için hasta olan insanları bir araya toplayıp yaktılar. Ben insanımı yaktırmadım. Gizlice gömdüm. Salgın durmadı. Çözüm bulamayınca insanların bir kısmını toplatıp dünyaya bıraktılar. Kim bilir onlara ne oldu. Son bir evcil insan kaldı. Uzların başının insanı. Uzun yıllar Sarayda yaşadı. En iyi bakıcılar tutuldu ona. İşte o da bugün 137 yaşında öldü.

Dünya yaşlandı. İnsan ırkı da onunla birlikte yaşlandı. Oysa sonsuza kadar bu galaksiye hükmedeceğine inanırdı. O gün dönüm noktasıydı. Kimileri insanlık tarihinde karanlık bir leke olarak anar, kimileri ise o günü yeniden doğuş olarak nitelendirir. İnsanlık dünyanın tüm kaynaklarını tüketmişti. Kaynakları tükenen dünya kendi son kaynağını magmayı tüketmeye başlamış bu da dünyanın ısısını son derece artırmıştı. İnsanlık bununla yetinmemiş tüm ekosistemi bozmuştu. Kendisi dışında bir türü dünya üzerinde bırakmamıştı. Altüst olmuş bir tür oldu. Her şeyi tüketen insanlık kendi kendini tüketmeye başlamıştı. İnsan türünün de popülasyonu iyice azalmaya başladığı sırada onlar geldiler. Galaksinin farklı bir köşesinden gelen uzaylılar kalan insanları kaçırdılar. Dıştan gelen böyle bir tehdit karşısında yoğun bir korku duyan insanlık birleşerek bu güç düşmana karşı mücadele etmek istedi. Fakat uzaylılar geliyor insanların bir kısmını alıp gidiyordu. İnsanlığın en güçlü silahları onların UFOlarına küçük bir toz etkisi yapıyordu.

Hiçbir şey bilmeyen insanlığın bildiği en iyi şey savaştı. Savaşta en önemli olan şey ise istihbarattı. Bunun için bilim insanlarından, casuslardan özel heyetler oluşturuldu. Uzaylıların geliş zamanları, geldikleri konumlar üzerine sistematik bilgiler edinildi. Bir sonraki gelişleri için olası yer ve zaman tahminlerinde bulunuldu. Uzaylıları silahlarla yenemeyeceğini anlayan insanlık ölümcül bir virüs üretti. Tahmin edilen yerlerdeki insanlara bu virüs aşılanarak intihar timleri oluşturuldu. Tarih onları kahraman olarak andı. Tahminler tuttu. Uzaylılar intihar timlerinden birini alarak gittiler. Aradan belli bir zaman geçti. Uzaylılar gelmeyi durdurdular. İnsanlık uzaylıları öldürdüğünü artık galaksinin en güçlüleri olduğunu düşündü. Ta ki uzaylılar aylar sonra gelene kadar. Aylar sonra geldiklerinde daha önce götürdükleri insanların bir kısmını dünyaya atıp gittiler. Fakat geri getirilen insanlar başkalaşım geçirmişlerdi. Duyguları, iradeleri, öfkeleri, hırsları alınmıştı. Sadece yemek yiyor ve oyun oynuyorlardı. Bu insanlar ölümcül virüse yakalandıkları için karantinaya alınarak ölüme terk edildiler. Uzaylılarda bir daha hiç gelmedi. Tarihe geçen insanlığın karanlık zaferlerinden biri oldu. Ölen öldü. Zafer kazanıldı. Savaş devam etti.