Feri Kalmamış Hemis

Yasemin Çakır

Bilim dünyası, insan beyninin karmaşık yapısını keşfetmeye devam ediyor!

Dr. Turner’ın önderliğinde bir grup araştırmacı ile insanların karakterlerini ve davranışlarını etkileyen korpus kallozumu anlamak için yürütülen çalışmaların sonuna gelindi. Bilim camiasını derinden sarsan bu gelişmenin çığır açıcı sonuçları olacağı söyleniyor. Hemisferler arası bağlantıyı temel alan bu araştırmanın bilim dünyasına hem heyecan verici hem de tehlikeli kapılar aralayacağı iddialar arasında. Dr. Turner’ın yaptığı açıklamaya göre ise çalışma çok yakında insanlar üzerinde de uygulamaya konulacak.

Yüzyılın Nöroloğu: ‘‘Doğru Nöral Devreye Yapılacak Müdahale, İstenmeyen Davranışları Kökten Değiştirecek’’

Alanının en’lerinden biri olan uzman nörolog Seval Ak Turner, uzun yıllar korpus kallozum üzerine yürütmüş olduğu çok sayıdaki denemesinin ardından dünya çapında pek çok bilim insanından oluşan özel ekibi ile hedefine ulaşmayı başardı. Doktor, BBC Dergisi ile yapmış olduğu röportajda belirli bir genetik kodlama ile belirlenen, kişinin karakterini etkileyen loblar arası bağlantılarda görev alan hemen hemen tüm nöron gruplarının işlevlerini ortaya çıkardıklarını bildirdi. Daha da ileri giderek bu bağlantıların manipüle edilebilir olduğunu düşündüklerini duyurdu. Dr. Turner’ın bu tehlikeli düşüncesi nörobilim camiasını derinden sarstı.

İstenmeyen davranış, Dr. Turner’ın en iyi bildiği şeydi. Belki de tüm başarısız denemelerine rağmen istikrarını hâlâ bu nedenle koruyabilmişti. Âdeta terzi kendi söküğünü dikemezin bir kanıtı olan doktor Seval, hayatını şekillendiren kült obsesyonlara, takıntılı düşüncelere sahipti. Bu düşüncelerin peşi sıra davranışı doğurması ise tabii ki kaçınılmazdı. Bunca yıl kimse onca yolu kendi düşüncelerini, eylemlerini durdurmak için katettiğini düşünmezdi.

Daha ilkokuldayken öğretmenlerinin teşviki sonucunda girmiş olduğu zekâ testlerinde alınabilecek en yüksek puanları alarak üstün zekasını gözler önüne sermişti. Sonraları hayatındaki her şey hep en’lerden oluşur olmuştu. Sınıfın en iyisi, en sevilen torun -kardeşi yoktu-, en disiplinli, en sosyal, ennn… Ancak tüm bu en’lerin arasında bariz bir ne sorusu yatıyordu. Doktor, küçük yaşlardan itibaren zaman zaman düşüncelerini durduramazdı. Böyle zamanlarda göz kontağını kaybeder, etrafında kimse yokmuş sanırdı. Üstelik süratle değişen düşünceleri gibi sol gözü de bir kolibri gibi pıt pıt atardı. Öyle ki hayatı boyunca pek çok şey başarsa da buna çare bulamadığı için kendine sıklıkla kızardı. Bu özelliği onun kara lekesiydi.

Liseye geçtiğinde ne istediğini tam olarak biliyordu. İnsan beynini didik didik etmeyi diliyordu. O kadar merak ediyordu ki neyi, neden, nasıl yaptığımızı. O hızlı hızlı düşünürken nerelerden geçip geliyordu mesela o bilgi? Bu kadar kısa sürede hiç mi aksamıyor, hata yapmıyordu? Gelen uyarının beyinde çaprazlandığını söylemişti hocası. Sağ elin yaptığını sol lob biliyordu. Sonraları bununla ilgili bir de hastalık olduğunu öğrenmişti. Sol parietal lob, yani kulaklarımızın üstünün biraz daha üstünde bir yerler, böyle kafamızın tepesine doğru bir alan. İşte o bölgesine hasar alanlar vücutlarında sağ taraflarını ihmal ederlermiş. Vücutlarının sağ tarafı hiç yokmuş gibi sadece solu bilir onunla ilgilenirlermiş. Genç kadın neglect sendromunu öğrendiğinde müthiş bir şey olduğunu düşünmüş, bu alana olan ilgisi daha da kabarmıştı. Çok bilinen genel geçer şeyleri sevmezdi doktor Seval. O bilinmeyeni, bulunmayanı arardı hep. Beyin de bu durumu pek âlâ karşılıyordu. Tarih boyunca araştırmalara konu olduysa da hâlâ daha çok küçük bir parçası biliniyordu. İşte bu yüzden, demişti doktor, bu yüzden bu işi yapacağım.

Lisenin bittiği yaz, yurt dışında başarısı ve zorluğu ile ün kazanmış bir üniversiteden kabul mektubu aldı. Eşiyle de orada tanıştı. İnan hiç ummadığınız anda oluyor, dedi soranlara. Hayatındaki her şey gibi evleneceği kişiyi de çok öncesinde planlamıştı oysa. Bazen tartışırlardı mesela, onun yine gözü seğirirdi. Arkasını dönüp uzaklaşıverirdi anında. Bir tek o varmış gibi olurdu yine. Bunca yıllık eşi bile bilmezdi bu davranışının ciddiyetini. Öyle iyi gizlerdi zira.

Kendisindeki bu garipliği kimsenin bilmesini istemezdi doktor. Bundan duyduğu rahatsızlığı beyin bağlantılarına duyduğu ilgi ile örtbas ederdi. Zaten o çok güvendiği araştırması da böylelikle anlam kazanmıştı. Çalışma için belli birkaç büyük başı inandırmış destek aldıktan sonra da kendi özel ekibini kurmuştu. Ekipteki herkes kendi alanlarındaki en iyilerden biriydi. Dr. Turner’ın liderliğinde ekip, çeşitli laboratuvar kobayları ile çalışmış, korpus kallosumlarındaki çoğu nöral devrenin işlevini anlamlandırmayı başarmıştı. Öyle ki abartılı yeme davranışı gözlenen farelerden birinde beyin bölgesindeki doğru nöral devranin kesilerek çıkartılması sonucunda farenin bu davranışa son verdiği görülmüştü. Farenin algısıyla oynamanın uzun vadedeki sonuçları henüz bilinmiyordu. Bir başka vakada da büyük bir kesit almanın gerekli olmadığını keşfetmişlerdi. Doktor gözlemlediği bu istisnalar dolayısıyla seçili bağlantının manipüle edilebileceği savını daha fanatik bir şekilde savunuyordu artık. Onca zaman sabırla bulunduğu mevkiye gelen Dr. Turner, artık çabalarının sonucunu görmek istiyordu. Bu nedenle üstlerinden yürüttükleri bu çalışmayı halka duyurmayı talep etti. Çalışmanın etkililiğini kanıtlamak, yeterli sayıda uygun denek toplayabilmek için halkın güvenini kazanması gerektiğini biliyordu. Böylelikle kendisinin de deneklerden biri olacağını duyurdu.

Ancak işler beklediği gibi gitmedi. Geçmişe nazaran insanlar etik ilklere daha bağlı hareket ediyorlardı. Çalışmada amaçladıkları denek sayısına ulaşamayan ekip yavaş yavaş umudunu yitiriyordu. İşler sarpa sardıkça Turner’ın davranımı daha da arttı. İnsanlarla daha az görüşür, kendisini çalışma odasına kapatır oldu. Düşünmesini durduramadığını fark eden doktor, çareyi tüm kararsızlığını bir kenara itecek olan kararını ekibine duyurmakta buldu. Yeterli sayıda verileri olmamasına karşın deney denek hayvanlarında başarıyla sonuçlanmıştı ve doktor doğru bölgenin manipülasyonu ile insanda da davranımları değiştirebileceğinden çok emindi. İşe alımlarda bu fikri onun kadar iyi savunabilecek yetkin ekip arkadaşları seçmesi gerektiğini farkındaydı. Bu nedenle ekipteki çoğu kişi başta kararına karşı gelselerde o anlattıkça doğruluk payının yüksek olabileceğini düşündüler. Ancak hâlâ henüz insanlar üzerinde test aşamasının erken olduğunu belirtenler vardı. Turner’ın kişisel hırs ve haklı olma isteği temelinde yapmış olduğu motivasyon konuşması sonucunda ekibindeki çoğu kişiyi onun haklı olduğunu düşündü. İkilemde kalanlar da ekibe seçilirken imzaladıkları kontrat nedeniyle seslerini çıkaramayacaklarının bilincindeydiler.

Doktor verdiği kararı fikrini sormaksızın henüz sorununu fark edememiş eşine izah etti. Adamı hiçbir risk olmadığına inandırarak çığır açacağından bahsetti. Belirlenen gün geldiğinde Dr. Turner hasta önlüğünü giyerek sedyeye yerleşti. Ekibindeki uzman cerrahlar iyi planlanmış bu ameliyatın başarı ile sonuçlanacağından son derece emindiler. Anestezi verildi ve Turner’ın ondan geriye sayması istendi. On, dokuz, sekiz, yedi, altı, beş, dör…

Onlarca İnsanı Mağdur Eden Dev Hayal Kırıklığı!

Geçtiğimiz yıllarda adından övgüyle bahsedilen Dr. Turner’ın geçirdiği ameliyat sonucunda bahsi geçen hemisferler arası bölgeye uygulanan mikro boyuttaki ısıl işlemlerin etkileri gözlenmeye devam ediyor. Uzmanlar, deneyin tahmin ettiklerinden daha karmaşık bir şekilde sonuçlandığını bildiriyorlar. Dr. Turner’ın korpus kallosumundaki nöral ağın manipüle edilmesinin bildirdiği istenmeyen davranışı söndürdüğü ancak beklenmedik şekilde yan etkilerinin gözlendiği gelen haberler arasında. Ameliyat sonucunda çok çeşitli duygusal dalgalanmalar yaşadığı bildirilen Turner’ın uzun vadede düşünce süreçlerinde de yavaşlamalar yaşayacağı düşünülüyor. Doktorun ikna ettiği bildirilen gönüllülerin de ayrıştırılan bölge kaynaklı çeşitli sorunlar yaşadığı belirtiliyor. Güncel araştırmalar yapılan bu işlemlerin genetik aktarım yoluyla nesillerce taşınabileceğini bildirdi. Dr. Turner'ın hikayesi, loblar arası bağlantıları manipüle etmenin sadece bireysel düzeyde değil, aynı zamanda toplum ve insanlık düzeyinde de ciddi sonuçlara yol açabileceğinin bir kanıtı niteliğinde.

Yasemin Çakır

Not: Öykü çok fazla çelişkiyle dolu. İlk fırsatta düzenlemeleri yapmaya çalışacağım vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim :))