Çiçek Çiftliği

Hacer Noğman

Almancı komşum akşamüstü kapımızı çalıp yumurtamız olup olmadığını sormuştu. Buzdolabında kalmamıştı bu yüzden Kadife’nin yanına gittim. İki yumurta vardı kümeste. Pazardan aldığım renkli kumaşlardan paçavralarım vardı. Yumurtaları onlardan birine sarıp komşuma verdim.

Renkli kumaşlarımın bazılarını Kadife’ye fular yapmak istedi kızım. Kadife bazen huysuzlansa da onu boynunda taşımaktan mutlu oluyor. Kızım böyle düşünüyor. Seramızın kapı kulpuna o renkli kumaşlardan bir süs yapmıştı. Domates kırmızısından, biber yeşilinden daha canlıydı neredeyse rengi. Seradaki meyve ve sebzelerin daha mutlu olduklarını, yetişirken daha güzel yetiştiklerini düşünüyordu.

Kumaşları her kullanışında, bir daha ne zaman pazardan kumaş alacağımı soruyor. Farklı kumaşlar istiyordu artık. Zambak’a da bir fular yapacağını söylediğinde bu fular merakının nereden geldiğini düşündüm. Zambak her vakladığında, taktığı fuların onu mutlu ettiğini düşünüyordu.

Pekâlâ bir kıyafet yapmak isterdi bir kız çocuğu. Böyle olmasını bekliyordum ama bunu dile getirmemişti bile. İsteseydi ona ne demem gerekiyordu, bilmiyordum doğrusu. Onların bizim gibi giyinmelerine gerek yok. Bu yeterli miydi?

Bir sabah İnci’yi sağarken ona da fular yapmak istediğini söyledi. Kumaşlardan en cırtlak renklerden birini istedi. Bu isteklerin yanı sıra İnci’yi sağmak, Kadife’nin yumurtalarını kümesten almak, Zambak’ı suya götürmek, domatesleri toplamak, biberleri sulamak gibi istekleri de vardı. İsteklerinde ona müsaade ediyordum. Kâh yumurtaları düşürüyor kâh sütün bir kısmını dışarı sağıyordu.

Malzemelerimizi pazara götürüp satmaya başladığımızda pazardan bir kadının köpeğiyle birlikte geçtiğini gördü kızım. Bir yere kilitlenip kalışından nereye baktığına baktım. Köpeğe kıyafet giydirilmişti. Kızım pür dikkat onu izliyordu. Olmaması gereken bir şeyin varlığıyla karşı karşıya kalışının ondaki etkisi yüzünde yer etmişti. Kaşlarını çattı. Anne, şu köpeğe niye kıyafet giydirmişler, insan mı o?

Kadife’yi, Zambak’ı ve İnci’yi kendince güzelleştirmeye çalıştığını o ân anladım. Giydirilmiş köpek ve kadın biraz ilerlemişlerdi ki hayvan haklarını savunduğunu söyleyen bir adam, hayvan haklarını savunduğunu söyleyen -giydirilmiş köpeğin sahibi- kadınla kavgaya tutuştu.

Sonuçlanamayan bir kavga olacağını pazardaki birçoğu biliyordu. Kızım anlayamadı ne olduğunu. Kısa sürede zabıta geldi. Pazar yangın yerine döndü. Bir yaşlı teyze bastonunu düşürmüş bulamıyordu. Kolundan tutup tarafıma çektim. Biraz vakit geçse de ortalık duruldu. Teyze, kendi zamanında hiçbir şeyin böyle olmadığından başlayarak dönem eleştirisine başladı. O kadar çok şey anlatmıştı ki kızım akşam uyumadan önce, anne, o teyze nasıl o kadar uzun süre konuşuyor da nefesi bitmiyor, dedi.

Bastonu bir yerden görününce onu alıp teyzeye everdim, yolcu ettim.

Pazara yeni gelen kumaşlardan birkaç parça aldım. Kızım için biraz ayırdım. Saks mavi kumaştan bir bandana hediye etti bana. Şimdi onun İnci’yi sağışını izliyorum.