Bilinç İle Var Olan Gelecek

Pınar Civelek

Bir müddet durup soluklandı. Sıcaktan eriyip yok olacağını düşündü. Düşüncelerinden sıyrılıp tekrar yürümeye başladı. Şehrin gürültüsünden kaçıp kafayı dinlemek için bu ormana gelirdi. Her ne kadar sıcak da olsa şehirden daha serindi. Uzun uzun yürür, düşünürdü. Onca yıl okuduktan sonra evde boş durmak canını sıkıyordu. Ormanda yürürken geleceği hakkında plan yapar, kendini motive ederdi. Ama şehre geri döndüğünde sonuç yine hüsrandı. Yazılım mühendisliği okumuştu o. Herkes iş bulmuş bir o iş bulamamıştı.

Daha fazla terlemeden eve dönmeye karar verdi. Yerdeki taşlara topa vurur gibi vura vura ilerledi. Tam o esnada sol tarafından gözüne bir ışık ilişti. Kaşları çatık bir şekilde ışığa doğru gitti. Meğer yerdeki aynaydı. Gördüğü ışık da aynanın yansıttığı güneş ışınıymış. Belli ki yanlışlıkla düşürülmüş diye düşündü ama yine de kızmadan edemedi. Ayna yangına sebep olabilirdi. Son günlerdeki orman yangınlarının ve sonucunda onlarca insanın vefat etmesine sebep olan şey cam türevi çöplerin bilinçsizce etrafa atılmasıydı. O da bunun farkındaydı. Ormana geldiği zaman gördüğü çöpleri toplardı. Ağaçları seviyordu. Bazen gidip yaşlı bir ağaca sarılıyordu. Sanki ağaç, canını ona teslim ediyor ve ömrüne ömür ekliyormuş gibi hissettiriyordu. Aynayı yerden alıp kendine baktı. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. alnı da boncuk boncuk terlemişti. Klasik bir aynaydı. Aynayı cebine atıp ormanın çıkışına doğru yürümeye başladı.

Otobana yakın bir yerde dondurmacı gördü. Yemezse midesinin hatrı kalırdı. İki top karamelli aldı. Sırtını camiye verecek şekilde iskemleyi çekip oturdu. Dondurma yemeyi beceremezdi. Yüzüne, gözüne bulaştırırdı her seferinde.

Yedikten sonra yüzünü temizlemek için cebinden mendili çıkardı. Bir güzel sildi. Cebinde ayna olduğunu hatırlayınca bir de aynaya bakayım dedi. Yüz hizasına kadar aynayı kaldırdığında doğru mu görüyorum diyerek gözünü kırpıştırdı. Kaşları çatık, ağzı açık bir şekilde hemen arkasına döndü. Daha da şaşırdı. Tekrar aynaya döndü ve sonra tekrar arkasına…

Aynaya baktığında arkasındaki cami yerine büyük gökdeleni gördü. Ama arkasını döndüğünde cami yerli yerinde, olması gerektiği gibiydi. Ayağa kalkıp aynayı ileri-geri, sağa-sola oynattı. Yanından geçen adama aynadan bakınca robotmuş gibi gördü. Yoldan geçen arabaları yerde değil havada uçarken gördü. Yaşlı bir adama çevirdiği aynada, adamı klonlanmış yavaş yavaş yürürken gördü. Dikdörtgen şeklindeki evleri herhangi bir şekle benzemeyen değişik bir mimaride gördü. Âdeta 1000 yıl sonrasının simülasyonu gibiydi. Kaldırımda yürürken duvardaki billboardlara baktı. Arka Sokaklar yeni sezon afişi vardı. 639.bölüm. Aynayı billboarda çevirdiğinde robotlardan oluşan Arka Sokaklar afişi ile karşılaştı. 38.639. bölüm. 1000 yıl sonra bile bitmemiş. Kim bilir kaç kuşak geçti, diye düşündü.

Etrafa aynayı tuta tuta ilerlerken birden aklına insanlar geldi. Gerçek insanlar nerede? Tuttuğu her yönde ya robot ya da klon gördü ama duygusu, aklı ve ruhu olan insanı göremedi. Bıraz daha aynaya baktı ve aradığını buldu. Gerçek insanı gördü. Ama kan revan bir şekilde koşuyordu, daha doğrusu kaçıyordu. Aniden bir robot onu hiç beklemediği bir andan yakaladı. Döve döve gökdelenlerden birine soktu. Aksiyon filmi izler gibi izledi aynada gördüklerini. Anlam veremedi itiş kakışa. O gökdelene doğru yaklaşmak istedi. Bu yüzden ileriye doğru yürüdü. Yürüdükçe yaklaşıyordu. Yaklaştığında binanın neon yanıp sönen harflerini gördü. "İNSAN CEZA İNFAZ KURUMU". Az önceki insan suçluydu demek ki.

Suçunu merak etti. Başka gerçek insan aramaya başladı. Tekrar aynı manzara ile karşılaştı. Hırsız kovalayan polis gibi gerçek insan kovalayan robotlar gördü. Bu duruma anlam veremedi. Gördüğü olay çoğalınca kafasında bir düşünce belirdi. Kaçan insanların akılları yerinde olduğu aşikardı. Robotlardan sıyrılmak ister gibi bir hâlleri vardı. Fakat robotlar buna izin vermiyordu. Onları kendi teknolojilerinden oluşmuş hapishanelere atıyorlardı. İnsanlığın sonunun bilmem kaç yıl sonra geleceğini söylüyorlardı. Teknolojinin zararlarını sayıyorlardı. İşte 1000 yıl sonra bunun gerçekleşecek olmasıyla yüzleşti aynada. Buna karşı çıkmalıydı. Nasıl yapacağına dair hiçbir fikri yoktu ama.

Başını aynadan kaldırdığında akşam olmuştu. Çoktan evin önüne de gelmişti. Hemen eve girip çalışma odasına yöneldi. Bilgisayarını açıp robotlarla ilgili derin araştırmalara başladı. Robotlar, çiplere atılan yazılım ile insan özellikleri kazabilir diyordu araştırmasının sonucu. Eğer çipler imha edilirse kurtulabilirlerdi. İmha etme yolu ise birinden alınmış örnek çip ile hepsi için imha kodu yazmaktı. Fakat bunun için çipe ulaşması gerekiyordu. Yapması gereken ilk iş 1000 yıl sonrasına gidebilmekti. Bunun için ise babasının zaman makinesini kullanmayı düşündü. Aslında o zaman makinesine inanmıyordu. Geçmişe veya geleceğe götüreceğini düşünmüyordu. Fakat hiç denememişti. Babası, ölmeden bir gün önce icat etmişti onu. Hiç deneyemeden vefat etmişti. O da atmamıştı baba hatırası diye. Olacağından değil ama denemek istedi.

Zaman makinesini babasının çalışma odasından çıkardı. Nasıl çalışacağına dair bir fikri yoktu. Babasının defterlerini kurcaladı belki deftere yazmıştır diye. Ve tam da beklediği gibi yazıyordu. Yazılanları bir bir uyguladı. Heyecanlamıştı ayrıca korkmuştu da. Makinenin kapağını açtı ve hiç düşünmeden kapatıp düğmeye bastı. 1000 yıl sonrasına ışınlandı.

Laboratuvar gibi büyük bir yerdeydi. Üstünde beyaz renkte değişik bir takım vardı. Elindeki yüzüğe dokunup önünde büyük hologramlı bir klavye açtı. Üstündeki bir tuşa basıp görüntünün önünde açılmasını sağladı. İnsanlar azgınlık yapıyordu, karşı çıkıyordu, robotların sözünü dinlemiyordu. Sinirlendi. Artık tamamen insanların soyunu kurutmalıydı. Sadece o ve hizmetkarları yani robotları kalmalıydı. Emir verdi robotlarına "Hepsini toplayıp son kalan ormana götürün ve yakın." Ormanları yakıp yerine yeni gökdelenlerini kuruyordu. Yangından çevresindeki yapılar zarar görmesin diye yeni bir çip tasarladı. Sadece istediği alanı alevsiz ve dumansız bir şekilde yakabiliyordu. Bunu dünyadaki bütün yazılım dillerini bir araya getirerek oluşturmuştu.

Robotlar efendisinin dediklerin yerine getirdi. İsyankâr insanları toplayıp son ormanla beraber yakıp yok etmişti. Efendi keyifliydi. Dünya sadece ona kalmıştı.

Dünyayı sözde robotlardan kurtarmak için zaman makinesi ile 1000 yıl sonrasına gitmişti. Fakat yanında almayı unuttuğu bir şey vardı. 1000 yıl önceki bilincini, düşüncesini yanına almamıştı. 1000 yıl öncesinin insanı olmasına rağmen 1000 sonrasına aitmiş gibi düşündü. Dünyayı teknolojinin zararından kurtarmak istiyorken en büyük zararı veren ve dünyayı yok eden biri oldu.