O Eski Pamuk Prensesten Eser Yok Şimdi

Emine Ecran Şenel

O nimet diye başıma kaktığın şeye gelince o da İsrâiloğulları’nı kendine kul köle etmenden ibarettir. (Şuara sr. 22)

Pamuk prenses aynanın karşısına geçti ve ayna ayna söyle bana var mı benden güzeli bu dünyada, dedi. Şey… Prensesim… Aslında yok ama… Kalbiniz Prensesim, kalbiniz… dedi ayna. Kalbine baktı Pamuk Prenses. Kalbinden yüzüne, gözlerine yansıyan o parıltının sönmeye başladığını gördü. Yoo, dedi. Yoo ayna Efendi. Affetmem. Eskiye dönmem, dedi ve arkasını dönüp çıktı odadan. Sarayın gül bahçesine bakan balkonuna çıktı. İki fırt ıslık çaldı. Bir beyaz güvercin geldi, balkon demirine kondu. Güvercinin ağzındaki zeytin dalını aldı, balkondan aşağı fırlattı. Güvercinin ayağına bir mektup bağladı ve hadi git diye boşluğa bıraktı. Gitti güvercin. Pamuk Prenses aşağı attığı zeytin dalına baktı. Dalda duran bir adet zeytin toprağa karışmaya çalışıyordu. Yok olmak değil yeniden doğmak istiyordu. Oracıkta kuruyup gitse onu öpecek bir prens gelmezdi çünkü.

Güvercin uçtu uçtu uçtu. Ormanın derinliklerine doğru uçtu. Yedi cücelerin evinin penceresine kondu. Pencereyi tıklattı gagasıyla. Cadı Kraliçe pencereyi açtı. Güvercinin ayağına bağlı mektubu aldı. Zehirli elmalardan birini güvercine ikram etti. Güvercin gagasını elmaya uzatmıştı ki orada bir ahu beliriverdi. Sakın yeme, diye bağırdı güvercine. O cadının meşhur zehirli elmalarındandır, dedi. Cadı ahuya ters ters bakıp pencereyi kapattı. Ahu güvercine Pamuk Prensesi sordu. Güvercin, Prensesin pek iyi görünmediğini, Kral babasının öldüğünü, Prensin sarayı terk ettiğini ve prensesin çok yalnız kaldığını anlattı. Ahu ağlayarak geldiği yere döndü. Güvercin de zehirli elmaya bir tekme atarak saraya doğru yol aldı. Cadı mektubu açtı. Sevgili üvey annem cadı. Yaptığın büyüler mutluluğuma gölge düşürmeye devam ediyor. Eşim beyaz atlı prens sarayımızı terk etti ve bu bardağı taşıran son damlaydı. Hakkında idam kararı çıkardım. Artık karşında saf pamuk prenses yok. Yaptığın kötülüklerin cezasını ellerimle vereceğim, yazıyordu. Cadı titreyen elleriyle mektubu parçaladı ve ortadan kaldırdı. Yedi cüceler mektubu okur ve idam kararını öğrenirlerse cadıyı elleriyle prensese teslim ederlerdi. Yedi cüceler şarkılarını söyleyerek geldiler yine biz tam yedi cüceyiz ondört kollu bir deviz… Eve girerken pencerenin önüne düşen elmayı gördüler kime verdi bu cadı zehirli elmayı, dediler kızarak. Alıp çöpe attılar. Eve girdiklerinde cadı Kraliçe onlara yemek hazırlamıştı ve yemek çok güzel kokuyordu. Fakat cadıya güven olmaz diyerek onun yaptığı yemeği yemediler. Noodle yapıp yediler. Cadı, cadıların da kalbi vardır gençler, beni üzdünüz, dedi. Ağlayarak dışarı çıktı. Biraz yürüyüşün iyi geleceğini düşündü. Yorulana kadar yürüdü. Yorulunca bir ağacın altına oturdu. O esnada nal seslerinden dört nala geldiği anlaşılan at ayak sesleri işitti. Cebinde sakladığı zehirli elmasını yokladı. Bir de ne görsün gelen beyaz atlı prensti. Önce ürktü. Fakat Prens kendisine selam verince rahatladı. Hayırdır Prens bey yeni prensesler mi arıyorsunuz uykusundan uyandıracak, dedi. Yok yahu ne prensesi. Tövbeliyim ben, dedi beyaz atlı prens. Çöktü cadının yanına ve anlatmaya başladı. Çok değişti Pamuk Prenses. O ilk gördüğüm nazik, kibar, nahif prensesten eser kalmadı. Çorabımı ortaya atıyorum diye kızıyor. Yemek tabağımı makineye koymuyorum diye söyleniyor. Onu ölümün pençesinden kurtaranın ben olduğumu çabuk unuttu. Seni de saraydan sürdük, kusura bakma. Böyle olacağını bilemezdim, dedi. Cadı sinsi sinsi güldü. Cebinde sakladığı zehirli elmayı çıkardı, Prense uzattı ve İstersen… dedi. Prens birden ayağa fırladı o kadar da değil, dedi kızarak. Benim başka bir fikrim var. Ama bunun için sana değil yedi cücelere ihtiyacım var, dedi. Ne işine yarayacak o bücürler, dedi cadı. Ne iksir yapmayı, ne birine zehir yutturmayı ne aynaları konuşturmayı bilirler. Ne işine yarayacaklar? Prens atına binerken sen anlamazsın, dedi. Beyaz atını şahlandırıp yedi cücelerin evine gitti.

Yedi cüceler yemeklerini yemiş, bulaşıklarını Pamuk Prensesten öğrendikleri şekilde yıkamış, yatmışlardı. Prensin kapıyı vurmasıyla uyandılar. Kapıyı açtılar. Karşılarında prensi görünce çok mutlu oldular. El ele tutuşup şarkı söyleyerek prensin etrafında döndüler. Eğlenceleri bitene kadar bekledi prens. Sonra size işim düştü, diye söze başladı. Yedi cüceler telaşlandı. Yoksa Pamuk Prensesimize kötü bir şey mi oldu dediler. Prens onun gibi bir şey, dedi. Yedi cüceler ne yapabileceklerini sordular. Prens çantasını açtı. İçinden bir bilgisayar çıkardı. İnsanları hipnoz edebilen bir yazılım programı yazmaya başladım. Bu sayede Prensesi hipnoz ederek yeniden kendime bağlayacağım. Yanlış anlamayın, bunu onun mutluluğu için yapacağım. Çünkü şu an mutsuz. Benim sevgim olmadan ve bana sevgisi olmadan yaşayamaz, dedi. Sevginize ne oldu, dedi yedi cücelerden en zeki olanı. Karı koca arasına girilmez, diye susturdu prens.

Pamuk Prenses aynanın karşısına geçti ve ayna ayna söyle bana benden dertli var mı dünyada, dedi. Ayna ohoooo Prensesim sizden daha dertlileri ve dertlerini saymaya ne kelimeler yeter ne zaman. Yine de anlatırsanız derdinizi, dinlerim her zaman, dedi. Prenses başladı anlatmaya insanları hep sevdim. İyilik ve sevgi dünyayı kurtarır sandım. Ama değil dünyayı beni bile kurtaramadı. Önce annem bildiğim, saygıda kusur etmediğim kraliçe bozuntusu cadıdan yedim tekmeyi. Sonra o beyaz atlı prens olacak kocamdan. Ölümden kurtardı diye kölesi yapmak istiyor beni. Eskisi gibi sevmiyor da hem. Önceden aşkla bakardı gözlerime. Şimdi kafasını bile kaldırmıyor. Varsa yoksa bilgisayar, telefon. Neymiş, yazılım mühendisi olacakmış. Yaptığı programlarla dünyaya ün salacakmış. Dünyaya ün salmak için mi evlendi benimle. Oysa dünyaya sevgi salmalıydık. Ayna sonuna kadar dinledi prensesi. Ah prensesim, dedi. Siz sevgi salsanız da o sevgiyi emer dünya. Emer de yerine karanlıklar koyar. Bakın prensiniz sizi hipnoz etmek için program yapıyor, dedi ve camında yansıttığı görüntüyle prensi gösterdi. Prenses gördüklerine inanamadı. Aynaya yaklaştı. Eliyle görüntüyü yaklaştırdı. Yedi cüceler de prensin etrafına toplanmış kod yazma konusunda ve yazılımın işleyip işlemediğini kontrol konusunda prense yardımcı oluyorlardı. O sırada cadı da eve girdi. Ne yaptıklarını sordu. Yedi cücelerden birisi prensesimizi prense yeniden bağlamak için bir program yazıyoruz, deyince prenses yıkıldı. Yedi cücelerin de işin içinde olması onu derinden yaraladı.

Prenses saray erkanını topladı. Prens, cadı ve yedi cücelere savaş ilan ettiğini, ordunun derhal toplanıp ormana sefer düzenlemesini söyledi. Prensesin emri yerine getirildi. Ordu ormana gidip prensi ve diğerlerini suçüstü yakaladı. Hepsini canlı olarak saraya getirdiler. Prenses hapse atılmaları emrini verdi. Emri duyan cadı bağırdı seni ben büyüttüm. Anne kucağı oldum sana, bunu bana nasıl yaparsın?

E. Ecran