Kuş Kafesi

Fatma Dursun

Cıvıltılar yükseliyor. Şenleniyor köy. Bahar geldi. Kış sessizliği, ıssızlığı sonunda bitti. Hasta hissediyordum kendimi. Çok hasta. Öyleydim tabii ama kronik olan değil anlattığım. Dönemsel, mevsimsel bir hastalık benimki. Kış ayları ölüm gibi geliyor her seferinde. Derim kamaşıyor. Midem batıyor bulanıyor. Ruhum daralıyor. Başım ağrıyor. Sessizlik ve ıssızlık içerisinde geçen kışlarda camın önünde ölümle karşılıklı oturuyoruz. Birbirimizin derinliklerine bakıyoruz. Uyuşmuş bir hâlde. Kitlenmiş hissediyorum. Kimi zaman da hissedemiyorum.

Sanrılar geliyor. Ağlamalar. Boş boş bakmalar. Camdan izliyorum. Her türlü felaketi. En çok rüzgardan nefret ediyorum. Çayır bomboş. Rüzgar özgür. İstediği kadar çığlık atabiliyor. Bu çığlıkları dinlemek beni delirtiyor. Sürekli mutsuzum. Kulağımın içinde birisi konuşuyor. Mutsuzsun mutsuzsun mutsuzsun mutsuzsun mutsuzsun… Bazen dayanamıyorum ellerimin içleri ile vurmaya başlıyorum kulaklarıma. Sussun istiyorum. O susmuyorsa en azından ben duymak istemiyorum. Sağır olmayı çok diliyorum. Sonra korkuyorum. O kadar noksanlığın üstüne bir de sağır olursam nolur halim diye. Topal bir it var. Ondan daha beter davranırlar biliyorum.

Kış bitmiyor. Hep ensemde. Yutuyor beni. Zor geçiyor. Dışarı çıkmamam gerekiyor. Sobanın tütmemesi gerekiyor. Nefes almak zor benim için. Hep yorgunum. Göğsüm batıyor sürekli. Hastalanıyorum hep. Pek olmazmış ailenin kızlarında bu. Anamların taraftan geçmiş. Allahın cezasıymışım. Güvercin göğüslüymüşüm. İmanımın eksikliğindenmiş hep bunlar. O yüzden eğri büğrü hale gelmişim öyle diyorlar. Anam hep ağlıyor. Sessiz sessiz. Anlamıyorum neden ağladığını. Kuşmuşum ben öyle diyor. Hapsetmişler beni. Zoruna gidiyormuş bana denilenler. Bana miras kalan kaderi, kederimiz.

Buralarda bebekleri kundaklarlar. Düzgün büyüsün diye. Beni çocukken pek kundaklamamışlar. Ondan düzgün olmamışım. Şimdileri sürekli kundaklıyorlar. Sıkı sıkı sarıyorlar kumaşlarla. Anam yine de ağlıyor. Ses edemiyor. İçine içine ağlıyor. Üç kuruş verip de düzgün almadılar diyor. Neyi almadıklarını sormuyorum. Köyün hekimi daha ayrıntılı tanı için Ankaralara gitmem gerektiğini dedi. Güvercin göğüslüymüşüm. Duruma göre korse ya da ameliyat derlermiş. Dedem ve okuyucusu nenem hemen müdahil oluyorlar. Ne gerekmiş götürmeye diye okuyor nenem. Çocukken bağlamadık da ondan oldu diyor. Bağlarız diyor. Korse de neymiş gavur icadı. Kız bu. Dikkatli tutacan yoksa şerefini zor toplarsın diyor. Nene okuyor üflüyor. Üç gram akıllı dedem de dinliyor. Anam ağlıyor. Güvercin kafesleniyor.

Bahar geliyor. Aylar sonra dışarı çıkıyorum. Nenem memnun değil. Dışarı çıkmamdan. Nefes almamdan. Bizim ailemizde olmaz böyle şeyler diyor. Hastalık olmazmış. İman tahtam çürükmüş. O yüzden istemiyor köylü beni görsün. Çürüğüm çünkü. Noksanım. Sakatmışız öyle diyor. Zoruma gidiyor. Zihnime kazınıyor. Kulağım içindeki hep fısıldıyor. Sakatsınız siz, delisiniz. İt köpek mi besleyeceğiz diyor biri. İt köpeğiz biz anamla. Kulağımdaki fısıldıyor hak etmiyorsun. Suyu, ekmeği, yatağı, sıcağı, nefesi. Adam yerine koymazlar. Gelen öfkesini bizden çıkarıyor. Haksız olduğumuzdan değil güçsüz olduğumuzdan.

Yaz kendini iyice ısıtırken nenem yaylaya gidiyor. Anam ağlıyor. Bu sefer dedeme ağlıyor. Akılsız dedem de üzülüyor. O da kör. Yani değil. Köylü Kör Bekir der. Babası kör diye okutmamış. Hep horlamış. Kimse kız vermemiş kör diye. Oysa değil. Gözlük kullanıyor sadece. Ama onlara göre noksan. İçinden sarıyor dedemin. Tamam diyor götüreceğim Ankara’ya. Nenem yırtınıyor. Bu seferki okuması üflemesi fayda etmiyor. Şeytan gözleri ile bakıyor. Diğer silahında sıra. Ağlamaya başlıyor. Ben istemem mi iyi olsun, kaderi böyleymiş, Allah’tan gelen buymuş, toprağa iki evlat vermiş, Allahtan gelene karşı çıkıp yine kimleri toprağa verecekmiş. Bir süreliğine kazanıyor. Bir süre erteletiyor gitmemi. Başta anlamıyor. Sonradan anlıyorum. Satacak beni. Kafesimle. Kendi yeğenine. Kaç tarla karşılığı bilmiyorum. Anam ağlıyor. Bu sefer dedem razı değil. Seviniyorum. Sahip çıktı arkamızda durdu diyorum. Öyle değilmiş. Kendi yeğenine düşündüğündenmiş. Yine de götürüyor Ankaraya.

Köylü pek görmedi beni. Yüzümü bilirler. Güzel olduğumu. Kalbimden hasta olduğumu bir de. Nenem onlara ayrı okuyor. Anam yoldan çıkarmış ben akılsızı. Estetik yaptıracakmışım. Kalbime. Kalbe estetik mi olur demiyor hiçbiri. Zaten neden sorsunlar ki. Okuyucu eğlendiriyor onları. İnsaf nedir, hakkaniyet nedir kime ne? Kesiyorlar güvercinden göğsümü. İtiyorlar kafesi içeri. Yerleştiriyorlar kafesi doğru yerine. Kafes doğru yerinde artık. Güvercin özgür. Kalbim estetikli.