Başım ağrıyor ciddi anlamda. Gözlerim böcekler ısırıyor gibi batıyor. Ensem katılaştı. Uyku desen aylardır yok. Uyuduğum zamanlar ise terin suyun içinde uyanıyorum. Oysa soba sönmüş, odaya soğuk çökmüş oluyor. Bünyem sürekli sallantı halinde. Sabah altıda uyanmam lazım. Ama işler gece üçten önce bitmiyor.
TÜRK MİLLETİ ÇALIŞKANDIR, TÜRK MİLLETİ ZEKİDİR… Alarmım çalıyor. Alarm böyle olunca uyanıyorum. Çalışmam gerektiğine buna muhtaç olduğumu bilerek. Kardeşim de uyanıyor. Hazırlık. Güne. Savaşa. Düzen bozmak için kurduğum düzene. Çıkıyoruz evden. Çamurlara batıyorum kaçamadan. Çamurlu ayakkabılarım. Ne kadar silersem sileyim gitmeyen çamurlarım. Yedi otobüsüne biniyoruz. Dolu, ayaktayız. Ankara yolundan şehre dönüşe başlıyoruz. Sanayiyi geçiyoruz. Orada inenler olunca oturduk. Sonra bizde iniyoruz. Tramvaya biniyoruz sonra tekrar iniyoruz. Okula bırakıyorum kardeşimi. Saat sekiz. Kütüphaneye doğru ilerliyorum. Giriyorum yine aynı kütüphaneye. Son altı senedir. Kazanamıyorum sanma. Lisansı kazandım. Bitti. Yüksek lisansı kazandım biter belki. Ama bu sırada başka sınavlara çalışmam gerekiyor. Saat on, on bir, on iki, on üç, on dört…Kardeşimi almak için okuluna gidiyorum. Alıyorum. Tramvaya biniyoruz. Anafartalarda iniyoruz. Bir gün Conk bayırında ineriz belki. Kendimce eğleniyorum. Kafamın içinde. Markete giriyoruz. Harcıyorum bol bol. Krediden. Bir batış var anlatamam. Aylardır bir yerden yüklü miktar para geleceğini hissettiğim için harcıyorum. Şu kasa kenarındaki çiçekler batıracak beni. Her seferinde dayanamayıp alıyorum. Bilmeyen ellerde solmasınlar diye. Bizi kim kurtaracak solmaktan. Gülüyorum kendime. Diyorum sen kurtarcan yiğidim aslanım paşam. Bre pehlivan bre pehlivan. Neyse kasiyerle bakışıyoruz. Ben pek bakamıyorum. Her gün görüyorum sonuçta. Samimiyet kurmak istemiyorum. Çekiniyorum belki. Belki de yoruldum bilmiyorum. Winston Red uzun verebilir misiniz? Tabii ki. Anahtarla açıyor camlı bölmeyi. Uzatırken soruyor ağır değil mi bu diye? Gülüyorum kamyoncu sigarası diye. Ağır ama başımın ağrısını başka bir şey geçirmiyor, diye ekliyorum. Başını sallıyor sadece. Çıkıyoruz. Durağa geçiyoruz. Teyzelerle kitlendi. Yavaştan yanaşıyor. Oturuyor birisi yanımıza. Gızııım nirelisin? Bakıyorum yüzüne. Ebiçliyim diyorum. Duraksıyor. Şöyle bir süzüyor. Gimsinn? diyor. Yıldızım diyorum. Gülüyorum içimden kendimce eğleniyorum. Bakıyor böyle yüzüme. Mal zaar diyordur içinden. Onu sormadım gızım gimdensin gimlerdensin? Hocanın Hamdi’nin Bekir’inin torunuyum diyorum. Anlamıyor. Köydeki lakabını söylemek gelmiyor içimden. Gerçi umursadığımdan da değil. Sadece eğleniyorum kendimce. Anamı soruyor. Söylüyorum. Duraksıyor düşünüyor gizemi çözecek. Kocası olan amca diyor ki Kör Bekir'in torunu değel misin? Gizem çözüldü. Evet öyle derler diyorum. Sevmem dedemi. Ama lakabını da ayrı sevmem. Genel olarak sevmem ben. Hayatı. Şartları. Ekmeksiz emeğimi. Kadın devam ediyor. Anan ilimde böyüdü. Aynısısın haa. Sen bilmen yığın akrabayık. Herkes akraba zaten diye geçiriyorum içimden. Tuhaf geliyor. Ana şehirli sen şehirli. Bir anda köye yerleşiyorsun. Şartlar bambaşka. Bakışlar bambaşka. Sen başkasın. Hayat başka. Tıkılı kalmışsın içlerinde debelendikçe daha da boğuluyorsun. Otobüs geliyor. Sonunda. Biniyorsun. Geliyorsun eve. Hâlâ öğrenemedim ineceğim durağı. Hala ya üç durak önce ya bir durak sonra iniyorum. Sonrasını anlamıyorum günün. Yetişmiyor dersler. Yetişemiyorum ilme irfana. Zihnimin çürümesinden korkuyorum. Gün bitiyor.
TÜRK MİLLETİ ÇALIŞKANDIR, TÜRK MİLLETİ ZEKİDİR… Uyanıyorum. Güneş bugün de değmedi yüzüme. Ondan kasvetli, terli, huzursuz uyanıyorum. Başım ağrıyor yine. Ensem katılaşmış. Gözlerimi böcekler ısırıyor. Yedi otobüsü, tramvay, okul, kütüphane, tramvay aynı gidiyor. Markete giriyorum. Kredi limitimi banka artırmaya karar vermiş harika daha da borçlanabilirim. Bakınıyorum biraz. Satılamayan çiçeklerden saksı yapmışlar. Tabii ki hemen aldım. Kasaya geliyorum. Winston Red uzun diyorum. Çok gençsin daha diyor. Hadi ya, diyorum içimden. Kıl oluyorum, yüzüne bakıyorum bu sefer. Kendisi de benim yaşlarımda duruyor oysa. Neyin tatavasını yapıyor ki. Siz de çok genç olmanıza rağmen öyle konuşmuyorsunuz diyorum. Gülüyor. Güzel bir gülümsemesi var. İstemsiz gülüyorum. Göz göze geliyoruz. Hay benim yayvan ağzım yine güldü mal sanacaklar beni. Suratımı asıyorum hemen. Lady Gaga ablamızın dediği gibi ölümüne Poker Face. Genç ifadesini tam anlayamıyorum bana göre direnenler yaşayanlar genç şartları kabul edenler değil diyor. Hak veriyorum. Şaşırıyorum da biraz. Kasiyerin bu kadar derinlemesine konuşmasına. Sonra kendime kızıyorum. Sen hangi ülkede yaşıyordun diye. Senin bu eğitimine kasiyerlik başvurun da kabul almadı diye. İyi günler deyip çıkıyorum. Eve dönüş. Gün bitiyor. Başım yine çok ağrıyor.
TÜRK MİLLETİ ÇALIŞKANDIR, TÜRK MİLLETİ ZEKİDİR… Karanlık, başım zonkluyor, ensemde demir var sanki. Gözlerimi zor açıyorum. Böcekler bir kısmını yediler herhal. Otobüs, tramvay, okul, kütüphane, tramvay… Markete giriyorum. Ekmek alıyorum. Kasaya geliyorum. İlk defa kasiyere ben bakıyorum. Güçlü bakışları var. Elleri kalem tutan ellerden çalışan ellere dönmüş kendini belli ediyor. Üzücü. Gerçi sana başkasına üzülme hakkını ne veriyor? Winston red dememe kalmadan çıkardı. Ses etmedim. Çiçek kalmadı dedi. Gelir mi dedim. Her gün geliyor dedi. Gülümsedi. Anlamadım. Çıktım. Eve döndük.
TÜRK MİLLETİ ÇALIŞKANDIR, TÜRK MİLLETİ …
TÜRK MİLLETİ ÇALIŞKANDIR, TÜRK…
TÜRK MİLLETİ ÇALIŞKANDIR…
TÜRK MİLLETİ…
TÜRK…
Aylar geçti. Kardeşimin okul tatile girdi. Benim çalışmalar devam. Otobüs, tramvay, kütüphane, tramvay… Markete giriyorum. Ayaz kasada. Kalanşolarvar. Dayanamayıp alıyorum yine. Ayaz evin her yanı çiçeklerle doldu galiba diyor. Biraz diyorum. Sen sevmez misin çiçek, diyorum. Severim, diyor. Gülümsüyor. Burada çalışmaya başlayalı beş sene olmuş. Beş senedir aynıydı. Beş senedir aynı ses. Bip bip. Beş senedir aynı teyzeler amcalar. Beş senedir yaş almıyormuş. Yaşamıyormuş. Sonra ben gelmişim. Sesler değişmiş. Çiçekler solmamaya başlamış. Öyle diyor. Pek anlamıyorum. Aslında anlıyorum da garip geliyor.
İzni olduğu günler buluşur olduk. Konuşmalar derinleşti. Bakışlar derinleşti. Ayaz yaş almaya başladı. Ben solmamaya.