Bitince Sevineceğiz

Fatma Ünsal

Görev: Merhaba. Bu hafta karakterimiz, göz kapaklarını her indirip kaldırışında karşısındaki resmin değiştiğini bize anlatacak. Resmin ne olduğu size kalmış: doğa, bir odanın içi, tren rayları, bulut, bir fakülte kantini vs. Meselemiz baktıkça görülenin değiştiği. Karakteriniz herhangi bir şey olabilir: bitki, abajur, kalem, insan vs. Kolay gelsin.

BİTİNCE SEVİNECEĞİZ

Akşam saatleri. Ev sağır edecek kadar sessiz. Eşyalar kıpırdamıyor. Eşyalar zaten kıpırdamaz. Mı? Divana serdikleri yatakta yatıyor. Kirpi saçları kıpırdamıyor. Saçlar zaten kıpırdamaz. Mı?

Biliyor herkes. O da biliyor. Zamanını bilmiyor ama biliyor olacağı. Gideceğini biliyor. Annesi de biliyor. Kardeşi bilmiyor. Küçük o. Şanslı. İnsan küçükken hep şanslıdır. İnsan küçükken bildiği şeyler acı verici değildir. Büyüdükçe öğrenir. Büyür ve kendisini nasıl şişleyeceğini öğrenir. Bir de “o” bilmiyor. Şanslı. Uzakta. Ninesi de biliyor. Babası da biliyor. Ev de biliyor. O yüzden susuyor. Ev susar. Mı?

Gidecek. Yarın akşam bu saatlerde. Biliyorlar ama yine de üzülüyorlar. Bavulsuz gidecek. O bilmiyor ama. Bilemez ki. Burada değil. Burada olmak mühim. Burada değil, haklı olarak bilmiyor.

Gözlerini kapatıyor bir süre. Karnının zonklaması azalmıyor gözünü kapatınca. Hâlbuki gözü kapatınca kapanır çoğu şey. Azalır. Azalmıyor. Gözünü kapatınca karnının içini görür gibi oluyor. Korkup açıyor geri. Gözleri küçük ve ela. Saçları kirpi gibi ve kahverengi. Kirli bir kahve. Gözleri ve elleri küçük.

Annesi karşısında. Saçlarının siyah tutamı tülbentinin kenarından çıkmış. Tülbenti buruş buruş. Mutsuz kadın tülbentlerinden. Oyası da buruş buruş. Aslında oyalar kanlı canlı sevinç dolu olur. Ama mutlu kadın tülbentlerinde. Gözleri ne güzel annesinin. Ceylan gibi. Ama yaşla dolmuş. Ceylan bir gölün içinde gibi. Dudağı büzük. Boynu sağa yaslı. Elleriyle oynuyor. “Su getireyim mi?” Hayır. Su getirme. Sen o suyu içine serp şimdiden. Kadın, oturup kalıyor. Boynu diğer tarafa yaslı bu sefer de.

Gözünü geri kapatıyor. Şimdi gördüğü karanlık bir dünya. Etrafta sıkkın nefes alışlar dolanıyor. Biri kapıyı açıp çıkıyor. Bir küçük hırıltı da başlıyor. Küçük biri uyuyor gibi. Sonra işte kocaman bir kaya. Karnının üstünde. Kaldıramıyor. Acısından geri açıyor gözlerini.

Karşısında annesinin elleri. Dizlerinin üstünde. Küçük ve küt. O kadar bozuk ki. Yarıklarla dolu. Yola çıkınca bu çatlak elleri bir daha görmesinin mümkünatı da yok. Bu ellere gözlerinin son bakışları. Dünyada kimi şeylere son kez bakarız. Öyle değil mi? El arttıralım. Aynada her seferinde yüzümüze son kez bakarız. Öyle değil mi?

-Bilim insanları korosu: Öyle!

Dünyada kimi şeylere son kez bakarız. Öyle mi? Uzaktaki yazdı bunu. Bir kere otobüs camından dışarı bakıyordu. Annesinin ellerine bakan kirpi saçlı, ona otobüsün dışından bakıyordu. Yolculuyordu yani. Otobüsteki yani uzaktaki gözünü kapattı. Karanlık. Açtı. Baktı ki onu uğurlayan. Yani annesinin tülbentine bakan. El sallıyor. El sallıyor otobüsteki. Gözünü kapattı. Karanlık. Açtı. El sallıyor uğurlayan. Yakınında bilet gişesindeki şişman adam da var. Gözünü kapattı. Karanlık. Açtı. El sallıyor ve git hadi diyor otobüsteki. Gözünü kapattı ve açtı. Tamam anlamında başını sallıyor uğurlayan. Gözünü kapattı. Karanlık. Açtı. Otobüsün hareket ettiğini gördü uğurlayan. Gözünü kapattı ve açtı. Çocuğun gittiğini gördü otobüsteki. Gözünü kapatmadı. Dönüp gittiğini gördü. Kimi şeylerin dönüp gitmesini son kez görürürüz dünyada. Öyle değil mi?

-Bilim insanları korosu: Öyle!

Annesi gözünü kapattı. Uğultu. Kalbi çıkacak gibi. Kafasının içinde sanki kararsız adamlar bir şeyler tartışıyorlar. Açtı. Gideceğini biliyor. Çöp gibi mübarek. Yemiyor ki. Çöp gibi olur tabii. Bebekken de boğazı iyi değildi. Gitmese. Zayıf. Daha çok yemek yediremedim. Zayıf olduğundan çok üşüyor. Kendi başına duramaz. Üşür. Meyve getireyim mi? İstemeyecek ama getirip yedirsem mi?

Gözü kapalı. Annesinin hareketlendiğini anladı. Açtı hemen. Annesi tam yerinden kalkıyordu ki gözüyle durdurdu. Meyve getireceğim. Başını salladı hayır manasında. Ağzını kıpırdatacak hâli yok. Yola çıkılırken bazen konuşmak unutulur. Annesi ısrar edecekken geri kapattı gözlerini. Karanlık. Geri açtı. Yemem getirme. Annesinin yüzüne endişe yapıştı. Temizlenir mi?

-Bilim insanları korosu: Hayır, artık öyle yaşamalı!

Yaz. Son yaz. Son kelimesi mutlu şeylerin yanına gelse bile acıklı. Kim icat etmiş? Utanıyor olmalı icadından. Elinde telefonu. Kameralı. İyi de çekiyor. Tost makinesinden daha iyi. Gözünü kapattı. Karanlık. Açtı. Karşısında duruyor o. Beni çek beni çek beni çek diye şımarıp duruyor. Şımarık velet. Annemin işleri. Annem şımarttı bunu. Çekmeyeyim de dellensin iyice. Gözünü kapattı. Karanlık. Açtı. Burnunun dibine kadar gelmiş. Çeksene kız çeksene kız. Gözünü kapattı. Açtı. Yerini almış poz veriyor. Kirpi kafa. Çekeyim kurtulayım. Kapattı gözlerini. Karanlık ve ses. Çek. Son bu. İyi çek. Gider mider. İyi çek. Açtı. Çekti kirpi kafalıyı. Kapattı. Ses: Amma saçmaladın. Ne alaka?

-Bilim insanları korosu: Çok alaka ohooo çok alaka! En alakalı bu hatta. İnsan, gider.

Babası kapı önüne kaçtı. Zaten genelde kaçar. Yaktı bir sigara. Gözünü kapattı. Dumanı gözüne doldu çünkü. Karanlık. Sigara dumanı. Bin endişe. Bin endişe. Biliyor ama yine de bin endişe. Kaybetmek istemeyince endişe duyarız. Kaybetmek istemiyor. Gitsin istemiyor. İster mi? Açtı gözlerini. Bir grup çocuk hoplaya zıplaya ineklerin peşinden gidiyor. Kapattı. Onların sıhhatine imrendi. Bazen sıhhati canınız çeker. Çeker mi?

-Bilim insanları korosu: Çeker. Sıhhat en çok can çekilen şeylerdendir. Çeker! Mümkündür!

Gözünü kapattı. Karanlık. Açmadı uzunca. Şimdi tuhaf bir rüyanın göbeğinde. Ama karnında taş bağlı hâlâ. Ağrı, onu rüyanın içine tam olarak bıraktırmıyor. Yine de kaçtı rüyaya. Kaçtı da biraz kurtuldu. Uçsuz bucaksız yeşilliğin ortasında şimdi. Küçük bayırlar. Çizgi filmlerdeki gibi yapay tepelikler bunlar. Ağaç yok. Sağır bir sessizlik. Ağaç olmadığından, sadece çimenler olduğundan sessiz belki. Gökyüzü yere yakın gibi. Hatta yok gibi. Bakıyor ki uzakta bir ağaç. Etrafına bakıyor, insan da yok. Ee, uyansa sıkıntı. Kalsa rüyada, sıkıntı. Bari ağacın oraya doğru yürüse. Yürüyor da. Yürüyor yürüyor yürüyor. Varıyor ağacın yanına. Burada kal sen diyor ağaç. Ağaç konuşur mu? Konuşmuyor da ağacın böyle dediğini anlıyor bu. Bir şeyi anlamak için kelimeleri duymak zorunda mısınız? Sığ mısınız siz?

-Bilim insanları korosu: Gereksiz sinirlendiniz.

Ağaç onu bırakmıyor. O da zaten yorgun. Çöküyor ağacın altına. Kuruyor bağdaşı.

Arkadaşları ne çok konuşuyor. Ne çok konuşuyor herkes. Gözünü açtı. Konuşuyorlar. Kapattı. Şimdi tuhaf bir rüyanın göbeğinde. Ama zihninde taş yüklü hâlâ. Yük, onu rüyanın içine tam olarak bıraktırmıyor. Yine de kaçtı rüyaya. Kaçtı da biraz kurtuldu. Uçsuz bucaksız yeşilliğin ortasında şimdi. Küçük bayırlar. Çizgi filmlerdeki gibi yapay tepelikler bunlar. Ağaç yok. Sağır bir sessizlik. Ağaç olmadığından, sadece çimenler olduğundan sessiz belki. Gökyüzü yere yakın gibi. Hatta yok gibi. Bakıyor ki uzakta bir ağaç. Etrafına bakıyor, insan da yok. Ee, uyansa sıkıntı. Kalsa rüyada, sıkıntı. Bari ağacın oraya doğru yürüse. Yürüyor da. Yürüyor yürüyor yürüyor. Çok ileride bir karaltının da ağaca doğru yürüdüğünü görüyor. Varamıyor ağacın yanına. Gelme sen diyor ağaç. Ağaç konuşur mu? Konuşmuyor da ağacın böyle dediğini anlıyor bu. Bir şeyi anlamak için kelimeleri duymak zorunda mısınız? Sığ mısınız siz?

-Bilim insanları korosu: Gereksiz sinirlendiniz.

Gözünü açtı. Rüya bitmişti çoktan. Kapattı. Açtı. Annesi ve diğerleri başında. Kapattı. Açtı. Bir şey demek istedi. Babası ona doğru eğilmiş, duymaya çalışıyor onu. Kapattı. Mırıltılar. “Dediği anlaşılmıyor ki” ler. Açtı. Küçük kardeşi acıktım diye bağırıyor. Ninesi iteledi çıktılar odadan. Kapattı. Çalıştır arabayı hadi. Kapalı. Yürüyemez. Kapalı. Yavrum. Kapalı. Kapalı. Ses yok. Sesler bir radyo yayınının aniden kesilmesi gibi kesildi şimdi. Uzunca bir uğultu. Ağacın altı. Rüyadaki o yeşillik tuhaf yer. Ve o ağacın altı.

Gözünü açtı. Cadde çok kalabalık. Üstüne üstüne geliyorlar. Kapattı. Bir saniye süren gürültü. Açtı. Gürültü devam ediyor. Koluna küt küt vurarak yürüyorlar. BUNLAR YOLDA YÜRÜMEYİ DE BİLMİYORLAR ULAN! Kapattı. Küfür ederek gözünü geri açtı. Olduğundan daha sinirli. Çok sinirli. Yürüyen acı biber gibi. Kimin yanından geçse tepesine kadar yakıyor. Kapattı. Caddede. Açtı. Kulaklığı kulağına taktı. İnsanı dibe çeken şarkılardan biri çalıyor şimdi. Kapattı. Açtı. Bu şarkılar, dinleyenler psikoloğa düşsünler diye özel besteleniyor olabilir. Neticede Amerika her haltı yer. Önünde bir kadın yürüyor. Saçları sahte sarı. Kapattı. Açtı. Rüzgârla dağıldı kadının saçı. Kadın aaayladı. Kapattı. Kadın söylenirken açtı. Kadın yavaşladı. Zınk diye durdu bunun önünde. Kapattı. Açıyorken sahte sarı saçlı kadına küt diye çarptı. Kapattı. Açtı. Kadın yedi sülalesi yanmış gibi bağırdı. Kapattı. Açtı. Normalde geçer giderdi. “Onlar faydasız, boş bir şeyle …” Gitmedi. Kapattı. Kadına omuz attı. Sahte sarı saçlarıyla yere yuvarlandı kadın. Oh. Bu etik mi bilim insanları? Yani biz sıkıntılıyken herkese sıkıntı çektirmek zorunda mıyız?

-Bilim insanları: Sizin sıkıntınızdan millete ne? Boş sorularınız yüzünden bilimde ilerleyemiyoruz! Bu sorular olmasa Türk bilim dünyası ohooo…

Gözü hâlâ kapalı. Ağacın altında dinleniyor şimdi. Başını buranın tuhaf göğüne çeviriyor. Bakıyor ki film sahnesi gibi sahneler geçiyor gökten. Ama net değil görüntüler. Kalitesiz filmler gibi. Koşturan beyazlılar. Onların ayağının altında merakla umutla koşturanlar. Ne oldu ne oldu diyenler. Gözü kapalı bir çocuk. Gözü neden kapalı bir çocuk? Ne oldu ne oldu? Ağacın altında mutlu hissediyor. Kalabalığı ve olanı merak etmiyor. Şimdi tüm ağrıları dinmiş gibi. Oh. Başını çeviriyor. Bir karaltı ona geliyor gibi. Umursamıyor geleni de. Geri gitsin. Gözü hâlâ kapalı.

Gözünü kapattı. Çok yorgun. Açtı. Karşısında duvar. Duvar beyaz mı mavi mi belirsiz. Kapattı. Açtı. Uzandı. Yorgun. Hemen uyuyacak belli. Hemen uyumak acayip güzel nimet. Hemen uyur musunuz? Hemen uyudu. Rüyalar arkası yarın gibi bir şey değil ama yine o tuhaf yamru yumru tek ağaçlı yeşil yerde. Bakıyor ki ağacın altında biri oturuyor. Tanıdık bir cılızlık bu. Tanıdık cılız oturuyor orada. Tanıdık sevilirse koşulur görür görmez yanına. Yoksa yol değiştirilir. Bu böyle. Koştu. Ama ağaç onun gelmesini istemiyor. Ağacın altında oturan da yönünü çeviriyor. İstenilmemek hissedilir. Kaldı olduğu yerde. Gitmek istiyor ama gidemiyor. Kaldı. Rüyada gözünü kapattı. Yeşil. Açtı. Ağaç yok. Yeri boş. Kapattı. Yeşil. Açtı.

Telefonu çaldı. Telefon cevaplanılmak için acele ediyor. Kapattı. Yok yok açma hayır. Gözünü açtı. Telefon ısrar ediyor.

Kapattı. Açtı. Çeşmeden su sakin akıyor. Abdest boyunca açık bıraktı suyu. Kapattı.

Yüzünü yıkarken yüzünün zaten ıslak olmasına şaştı. Açtı. Aynada çorba gibi bir surat. Kapattı. Açtı. Seccade. Kimi desenler bir acayip. La havle nereden bulmuşlar bu şekilleri? Kapattı. Açtı.

Sabah namazına durdu.

Sübhâne Rabbiyel a’lâ.

Kapattı. Olsun. Bitmeyecek gibi değil. Üç kere.

Açtı. Dünyanın milyon yüzüne baktı. Her birisini tanıdı. Belki öyle sandı. Tüm bu yüzlerin bir bir tükeneceğinin rahmet olmasına sığındı. Dünyada tüm yüzler bir bir tükenirdi.

Kurala uydu. Yaşadı.

Gözünü kapattı. Başka düşler gördü.

Açtı. Dünya yamru yumru yeşillik. Yamru yumru gri. Ağaçların altı bazen boş. Bazen dolu.

Kapattı.

Sübhâne Rabbiyel a’lâ. Çok kere.