Not: Kadın hikâyeleri serimi tamamlayınca erkek hikâyeleri de yazacağım inşallah. Feminist değilim benim de erkek tanıdıklarım var;)))
YUVAYI DİŞİ KUŞ YAPAR
Bay Şahin, taze zevcesinin gözlerine hayranlıkla baktı. Biliyordu ki bu bakışlar yetiyordu onu avutmaya. Evlenmiş olmalarına rağmen hâlâ başlarını sokacak bir yuvalarının olmayışı, tek bir eşyalarının bulunmayışı hiçbir önem arz etmiyordu. Bir de bu bakışlara yumuşacık sevgi sözcükleri eklerse güzeller güzeli zevcesinin yüreğinin pır pır edişi kilometrelerce öteden duyulabilir ve istediği her şeyi tereddüt bile etmeden yapabilirdi.
Bazen düşünürdü Bay Şahin, tüm kadınlar mı böyle, diye. Zekâlarıyla yarışılmazdı ama kalplerine değen ufak bir dokunuşla duyguları hemen ayyuka çıkar ve zekâlarının üstünü örterdi çiçekli örtülerle. Ama çok dikkatli olması gerektiğini de bilirdi Bay Şahin. Çiçekli örtüler bir aralanırsa öyle bir terk edişle terk eder ki o kadın, bir daha dönüşü olmaz, öyle bir unutuşla unutur ki o kadın, bir daha anımsamaz. Hele bir de ah ederse, Allah’a havale ederse işte o zaman eyvahlar olsundu. Bugüne kadar Allah’ın, ah eden hiç bir kadının ahını geri çevirdiği görülmemiş, duyulmamıştı. Ah ettirenin günahının bedeli olarak günahkârı rezil rüsva eder, göğün en yüksek noktasından yerin en aşağısına fırlatıp paramparça ederdi Allah. Bay Şahin tüm bunları adı gibi bilirdi. Bu yüzden örtüler aralanıp Bayan Şahin’in uyanacağını anladığı zamanlarda ya da kendi hata ve kusurlarını örtmek istediği zamanlarda ya da sorumluluklarından kaytaracağı zamanlarda eşine sevgi gösterilerinde bulunurdu. Bu taktiği babasından öğrenmişti.
İşte bu taktikle büyülemişti Bayan Şahin’i. Onun sevginin kölesi bir kadın olduğunu anladığı anda evlenmeye karar vermiş, kısa süre sonra aynı taktikle Bayan Şahin’i de evlenmeye ikna etmişti. Bayan Şahin, nerede yaşayacağız, diye sorduğunda benim kalbim ikimize de ev olur sevgilim, sen düşünme bunları, demişti. Bu civarda makam ve mevki sahibi olmayanlar yiyecek ekmek bulamaz, oysa sen… dediğinde makam mevki dediğin nedir ki gülüm, biz ruhumuzu aşkımızın huzuruyla doyurduktan sonra yiyecek ekmeğimiz olmasa kaç yazar, diye karşılık vermişti. Bayan Şahin, evlendikten birkaç ay sonra yuvasız olmayacağını, uygun bir yere yuva kurmaları gerektiğini ısrarla tekrarlayınca ve Bay Şahin eşinin zekâsının üstündeki aşk örtülerinin kalkacağından korkunca yuva kuracakları uygun bir mevzi aramaya başladılar. Uzaklara uçtular, çok uzaklara. Bayan Şahin’in hiç görmediği, bilmediği, duymadığı diyarlara uçtular. Kadın milletinin özgüvenini biraz zedelemek gerekti, bunu da babasından öğrenmişti Bay Şahin. Kadını bilmediği bir yere yerleştirip kendin çok biliyormuş gibi görünürsen hem sana hayran olur, hem fazla söz sahibi olamaz, derdi babası.
Çok uzaklarda, çok yüksek bir dağın tepesinde, çok büyük bir ağacın üzerine yuvalarını kurmaya karar verdiler. Daha doğrusu Bay Şahin karar verdi, Bayan Şahin tasdikledi. Bay Şahin, önce bu civarı ne kadar iyi bildiğini gösteren cümleler kurdu sonra yuva yapma işinden kaytarmak için düşündüğü planları uygulamanın başlangıcı olarak romantik cümlelerle yumuşattı eşini. Daha sonra, yuvayı dişi kuş yapar hanım. Hem dişi kuşların dualarıyla yaptıkları yuvaları hiçbir kuvvet yıkamaz. O yuvaya hiçbir kötülük giremez. Ayrıca kış da yakındır, ambarımız dolu olmazsa zor olur. Yiyecek bulmak yuva kurmaktan daha zor, daha ağırdır, seni bu narin bedeninle yiyecek bulmaya yollamam. Sen yuvamızı kuradur ben de hem kendimiz için hem doğacak yavrularımız için yiyecek bir şeyler bulayım, dedi. Bayan Şahin’in, gözleri buğulandı, başından kopardığı bir tutam tüyü eşinin göğsünde kalp hizasına gelen tüylerin altına sakladı ve beni özledikçe bakarsın, dedi tutamadığı gözyaşlarını silerken. Kocasını uğurlayıp kuracağı yuvaları için çalı çırpı toplamaya başladı.
Bay Şahin eşini bu kadar kolay ikna edebilmenin gururuyla altından kalkamayacağı hiçbir iş olmadığını, kendisinin dünyanın en zeki şahini olduğunu düşünerek dolaşmaya başladı. Gezip eğlenebilecek kadar vaktinin olduğunu, eve dönerken elbet avlayacak bir şeyler bulabileceğini düşündü. Renkli vadiler, sulak ovalar aştı. Arada evli olduğunu unutup gökte kuğu gibi süzülen dişi şahinlere göz kırptı. Eşinin saç tüyleri göğsünü kaşındırınca çıkarıp attı. Sorarsa düşürdüm derim, diye düşündü. Dağlardan sıkılıp şehre indi. Şehrin ışıltısına, insanların rahat yaşamlarına hayran kaldı. Asaletini bir kenara bıraktı ve şehrin renkleriyle eğlenmek uğruna çöplerden, balkonlardan ekmek kırıntıları yiyerek beslendi aylarca. Ara sıra eşini hatırlayınca biraz geciksem de bir şey olmaz, bir şekilde kandırırım saf karımı. Baktım bir numaralı taktik işe yaramadı, baktım çok dır dır ediyor, iki numaralı taktiği uygularım: Eeehh, sen evin içinde n’aptın bee, ben aylardır bir lokma ekmek için boğuşuyorum dışarıda, diye bağırarak sustururum, düşünceleriyle kendisini rahatlattı.
Bayan Şahin, çalıların en güzellerinden yaptı yuvasını. Çiçeklerle süsledi. Eşini yolcu ederken uzun süre dönmeyeceğini anlamıştı gözlerinden. Anlamıştı da ses etmemişti. Erkektir, içi içine sığmaz. Gitsin, enerjisini atsın, diye düşünüp ses etmemişti. Yumurtlama zamanı yaklaşınca bir miktar avlanıp stok yaptı. Avladığı kuşların tüylerinden yataklar yaptı çocukları için. Yumurtlarken eşinin yanında olmasını çok istedi ama olmadı. Yumurtladı. Kuluçkaya yattı. Bari çocuklar yumurtadan çıkmadan gelse Bay Şahin, diye düşündü. Avladığı yiyeceklerden azar azar yedi ki çocuklarına da yetsin. Acaba bana mı benzeyecekler babalarına mı? Erkek olurlarsa şöyle çevik, böyle kuvvetli, öyle yakışıklı olurlar, kız olurlarsa şöyle narin, böyle endamlı, öyle güzel olurlar diye hayaller kurarak avuttu yalnızlığını.
Bay Şahin birkaç ay boyunca gününü gün ederek geçirdi. Rüzgâr sert esmeye, yapraklar dökülmeye başladığı zaman yuvasına dönme vaktinin geldiğini anladı. Şehrin ışıltılı hayatını insanoğullarına bırakıp evin yolunu tuttu. Dağlara çıktı yeniden. Avlanıp evine yiyecek bir şeyler götürmesi gerekiyordu. Zira evden o amaçla çıkıyor gibi yapmıştı, eli boş dönemezdi. Uçtu, uçtu, uçtu. Ne bir sincap ne bir kurbağa ne de bir kuşla karşılaştı. Günlerce arandıysa da avlanabileceği bir şey bulamadı. Ümidini kesip eve eli boş dönmesini açıklayacak yalanlar bulmaya çalıştığı esnada bir dağın yamacında piknik yapmakta olan genç bir çift gördü. Sofraları genişti. Onların sofralarından birkaç parça bir şey araklayabileceğini düşündü. Önce kendisine yakıştıramadı bu düşünceyi. Karga mıyım ben, milletin sofrasından yemek döşüreyim. Koskoca şahinim, alın terimle avlanırım, dedi. Ama yuvasına yaklaştığının ve buraya kadar bir şey bulamadıysa bundan sonra hiç bulamayacağının farkında olduğu için bir günlüğüne kargalık etmeye karar verdi. Önce genç çiftin üzerinde güzelce süzüldü. Kadın, elindeki parlak halkayı göstererek eşine, hayatım biliyor musun, alyans Fransızca alliance kelimesinden, anlaşma, ittifak anlamına geliyormuş. Sonsuza kadar ittifak etmenin sembolüymüş yani. Ayrıca eski Mısır’da sadakati temsil ediyormuş, diyordu. Bunları duyan Bay Şahin’in kafasının üstünde bir ampül yandı. Hızla süzülerek kadının elindeki halkayı kaptı. Karı koca arkasından bağıra dursunlar Bay Şahin neşeli kahkahalar atarak yuvasına doğru uçtu.
Eşine yiyecek bir şeyler bulamadığını ama ona alyans isimli bu halkayı getirdiğini söyleyecek ve kadından duyduklarını Bayan Şahin’e anlatarak gönlünü alacaktı. Yemek konusuna gelince gerek Bayan Şahin gerek kendisi ara sıra avlanmaya çıkar, ufak tefek bir şeyler bulurlardı elbet. İşte eşinin yaptığı muhteşem yuvaları da görünmeye başlamıştı uzaktan. Bay Şahin, karısının dikkatini çekmek ve kur yapmak için biraz yuvanın etrafında süzüldü, süzüldü, süzüldü. Bayan Şahin görünmüyordu. Bay Şahin yuvaya iniş yaptı. Tam üç oda bir salonlu muazzam bir yuva yapmıştı eşi. Hakikaten yuvayı dişi kuş yaparmış, diye düşündü. Odalardan birinden ciyaklama sesleri duydu. Sesin geldiği odaya baktığında yavrularının yumurtadan çıktığını gördü. Gagasındaki halkayı bir kenara bıraktı. Ananız nerede, diye sordu çocuklarına ama yavrucaklar ciyaklamaktan başka bir şey söyleyemiyorlardı. Bay Şahin, eşinin çocukları için avlanmaya gittiğini düşündü. Yuvadan çıkıp etrafa göz attı. Bayan Şahin’in aşağıda kanlar içinde aşağıda yattığını gördü. Hemen uçup eşinin yanına gitti ama her şey için çok geçti. Bayan Şahin, çoktan son nefesini vermişti. Bay Şahin, eşinin boynundaki yılan ısırığından anladı ki hain bir yılanın saldırısına uğramışlar ve yavrularını korumak uğruna kendini feda etmişti kahraman Bayan Şahin.
Bay Şahin, ağlayarak yuvaya çıktı. Çocuklarını öptü, kokladı, biraz yatıştırdı. Sonra içeri geçip ağlamaya başladı. Hıçkıra hıçkıra ağladı. İçinin yandığını tüm hücreleriyle hissediyordu. Eşini yalnız bırakıp başıboş avareler gibi gezdiği için pişman oldu. O sırada dişi bir şahinin sesiyle irkildi. Neyiniz var, diyordu genç ve güzel şahin. Bay Şahin, cevap vermek için kendini toparladığı esnada köşede duran parlak halka dikkatini çekti. Hemen gagasıyla halkayı aldı ve sevgili bayan, alyans Fransızca alliance kelimesinden, anlaşma, ittifak anlamına geliyormuş. Sonsuza kadar ittifak etmenin sembolüymüş yani. Ayrıca eski Mısır’da sadakati temsil ediyormuş. Bu halkayı kabul buyurup sonsuza kadar o güzel gözlerinize bakma şerefini bana lütfeder misiniz, dedi.
E.Ecran Çeliksu