Tek Kişilik Kısır Tarifi

Ahmet Can Altun

“Bir tane tek kişilik kebap alabilir miyim acaba?”

“Tabii. Hangi kişilik özelliğini istersiniz?”

“Merhamet kaldı mı?”

“Bir bakayım. Olması lazım. Kişilik özelliklerinizi görebilir miyim?”

“Buyurun”

“Merhametli kebaba kişiliğiniz yetmiyor maalesef.”

“Allah Allah. Daha geçen gün almıştım.”

“Dün kişiliklere zam yapıldı maalesef. İsterseniz merhametli döner veya girişken kebap yapabilirim.”

“Merhametli döner alayım o zaman.”

“Tamamdır. Siparişinizi hazırlıyoruz hemen.”

Bıkkın ve sıkkın bir vaziyette cam kenarında duran iki kişilik masaya oturdu. Laptopunu çıkardı. Masanın altına bakmak için eğildi. Priz arıyordu. Bulamadı. Sıkkınlığı daha çok arttı. Laptopu açtı. Şarjı yüzde yirmi. Her şey böyle üst üste gelir zaten, diye düşündü. Bir sürü işi vardı. Dergiyi yarın akşama yetiştirmesi gerekiyordu. Daha kapak sayfası bile hazır değildi. Tasarımı yapan çocuğa mesaj attı. “Nerede olum kapak? Dergi yarına hazır olması lazım hâlâ kapak yok.” Tek tikte kaldı. Birkaç küfür etti. Gönderilen yazıları düzenlemek için dergi dosyasını açtı. Yüzünü ekşiterek bir koluyla karnını sardı. Garsonlara baktı. Gelen giden yoktu. Dosyaya döndü. Hikâyeleri gözden geçiriyordu. Bir tanesinde takıldı. Ne saçma sapan bir isim, diye geçirdi içinden. Biraz okudu. Anlayamadı. Tekrar baştan başlayıp birkaç satır okudu ki boş boş okuduğunu fark etti. Kafasını veremiyordu hikâyeye. Oflar puflar içindeyken garson yetişti imdadına. Bilgisayarı karşısındaki boşluğa itti hemen. Garson koydu yemeği önüne, afiyet olsun dedi. O karşılık vermeden yemeğe daldı. Biraz yedikten sonra kendine geldi. Sakinleşti. Yavaşladı. Pamuk gibi oldu. Merhametin etkisiydi bu.

Birkaç yıl olmuştu kişiliğe göre kişilikli yemeğe geçeli. Ama kime sorsanız daha dün gibiydi. Kimse alışamadı daha. Kişiliği kim neye göre seçip puanlıyor, hangi kişiliğe göre neler alınıyor hâlâ tam olarak bilinmiyor. Her satıcının elinde sattığı ürünlere göre bir liste var ve bu listeye göre satışlar yapılıyor. Yakında herkese daha objektif olması için kişilik ölçen çipler takılacağı söyleniyor. Herkes tedirgin bu yüzden. Dış minnakların oyunu bu, hep bu gelenler yüzünden oluyor bunlar, ülkeyi ne hâle getirdiler diyenlerin sayısı çoğaldı. Pek tabii yapıyorlarsa bir şey biliyor da yapıyorlar, çip takılırsa ilk ben takarım, o kadar güveniyorum diyenler de eksik değil. Bir de hiçbir şey demeyenler var. Düşünüp duran. Ne yaparsak düzelir bu insanlar diyenler. Onlar hep var. Onlar sadece var.

Sistemin açıkları çok. Mesela mükemmel bir insan olmadığı herkesçe bilindiği halde mükemmel insanlar için hazırlanmış karışımlar var. Bunları kim alacak? Bu kişilik özelliklerinin son kullanma tarihi yok mu? Son kullanma tarihi varsa ve bu tarihe yaklaşmışsa bu kişilikleri düşük puanlı kişiler alabilecek mi? Toplu kalınan yerlerde mesela hapislerde herkese farklı yemek mi hazırlanacak? Kişiliğinin yetmediği kişiliği alanların veya yiyenlerin akıbeti ne olacak? Şimdiden kişilik çalma olayları başladı. Daha bir sürü soru dolaşıyor halk arasında. Zamana bıraktı herkes. Alışık oldukları gibi.

Yemeğini bitirdi. Tabaklarını iç içe koyup ağzını elini sildiği ıslak mendille masayı sildi. Onu da tabakların arasına atıp tabaklarla bilgisayarın yerini değiştirdi. Garson geldi. Tabakları aldı. Bu sefer garsona teşekkür edecek kadar insandı. Teşekkür edip prizin yerini sordu. Uzak yerdeki masayı gösterdi garson. Bir eline bilgisayarı bir eline çantasını alıp garsonun gösterdiği masaya geçti. Geçerken kısır yiyen birini gördü. Yerken acı çekiyordu sanki. Üzülmekle dalga geçmek arasında gidip geldi. “Kısır mı gerçekten? Ne saçma ne budalaca!” Oturup İsmet Özel şiirini açtı. Altta şiir okunurken dosyaya döndü. Bu arada kapak tasarımı da gelmişti. Hele şükür, deyip onu da ekledi dosyaya. Yazarların ismini yazmaya başladı kapak sayfasına; Güray Sünger, Fatma Uysal, Kadir Dalış, Emine Ecran Deliksu, Ayşenur Özkan, Ahmet Altuğ, Emre Gergin, Melike Sülev Aydınlık, Tuğçe Asiye Dallı, Hacer Uyur ve diğerleri. Aceleyle yazıyordu. Kapağı hemen bitirip yazılara geçti tekrar. Birkaç saat sonra da kalkıp eve geçti.

Birkaç gün sonra dergi yayınlandı. Hemen akabinde yazarlar tek tek yayınevini aradı. Hepsinin siniri tepesindeydi. Çıkaracağınız dergiye, diye başlayıp bitmeyen cümleler kuruyorlardı. Arada hikayelerini ilk defa yayınlananlar vardı. Böyle mi başlayacaktık, diye ağlıyorlardı. Yayınevi müdürü onu arayıp bir sürü sövdükten sonra kovulduğunu söyledi. Ama müdür bey dese de telefon çoktan kapanmıştı. Elinde olan tek işten de kovulmuştu. Şoka girmişti. Telefonuna bakıyordu sadece. Sinirle duvara fırlattı. Pencereye denk geldi. Pencere tuzla buz olmuştu. Parçaları aşağıya düşmüştü. Düşen parçalardan bazıları bazı insanların gözüne girmişti. O bazı insanların bazıları gözünü kaybetmişti. Bu yüzden ondan şikâyetçi olmuşlardı. Açılan davada 10 yıllık hapis cezası verilmişti. Takım elbisesi olmadığı için cezada indirim alamadığı gibi “Bu üstündekler de ne? Ne kötü giyinmişsin.” diyerek ekstra bir yıl daha ceza verilmişti. Tam 11 yıl içeride yatmıştı. Tek tek tüm günleri eliyle duvara kazımıştı. Tırnakları çürümüştü bu yüzden. İntihar etmeye çalışmıştı, ölememişti. Ölmesine izin vermemişlerdi. “Yaşa da çek bu eziyeti. İt!” demişlerdi. Ne yaptığını düşünüyordu. Gerçekten olayın en başında yazarların isimlerini yanlış yazmış olması kafayı yediriyordu. Herkes nefret etmeye başlamıştı. O da herkesten nefret ediyordu. Kişiliği sıfırlanmıştı. Hapise giren herkesin kişiliği sıfırlanıyordu. Bu yüzden herkese aynı yemeği yediriyorlardı. Tek kişilik kısır. Kısırın içindeki kişilik değişiyordu bazen. Hepsi birbirine benziyordu. Kibirli olanı en kötüsüydü. Haftada bir onu yiyorlardı. Kafasındaki bir soru cevaplanmıştı bu şekilde.

Bitti cezası. Çıktı dışarı. Yeniden doğmuş gibi. Saftı. Kişilik olarak da saftı. Cebinde beş kuruş parası yoktu. Annesin yanına gitmek istedi. Onu kabul edecek tek kişi o gibi gelmişti. İnsanlardan dilene dilene memleketine gidecek kadar para biriktirmişti. Yola düştü. Gitti annesine. Annesi istemedi önce. Kişiliğinin azalmasından korktu. Kabul etmeyince daha da azalabileceği geldi aklına, o şekilde kabul etti onu. Bu, onu çok üzdü. Gece boyunca uyumadı. Sabah erkenden çıktı evden. Bir daha dönmemek üzere. Önceden yaşadığı şehre döndü bir şekilde. Cebinde az bir miktar para kalmıştı. Hapse girmeden önce dergiyi düzenlediği restoranta gitti. Kişiliğini gösterdi. Ne yiyebilirim, diye sordu. Sadece kısır alabilirsiniz dedi garson. Tek kişilik kısır.

Ahmet Can