Öyle Değilmiş

Hacer Noğman

Ölecekmişiz. Sanki başka türlüsü mümkünmüş gibi.

Dört aydır burnumun ucundaki korku dünkü kadar hissettirmemişti kendini. Bugün tümüyle silindi, onun yerini daha pis bir duygu aldı. Saçlarım üç numara olana dek korku olan şey bambaşka bir hâl aldı.

Etraftaki herkesin saçları kıpkısaydı. Uzun saçın ne olduğunu biliyorlar mıydı acaba? Belki de unutmak zorunda kalmışlardı. Birkaçımızın merak ettiği fakat kimsenin sormaya cesaret edemediği bir soruydu, eminim. Unutmaya başlamıştım bile. Nasıl başlanır buna bilmiyorum. Bildiğim tek şey korktuğumdu. Bir de, Kör Memo’nun vereceği üç kuruşa muhtaç olduğum. Kimseye muhtaç olmadığımı yıllar sonra anlayacaktım.

Annemi bırakıp evden çıktım. Güneş tepeye yükseldiğinde herkesi görmesi gerekiyordu meydanda. Taksimi o vakit yapıyordu Kör Memo. İçinden nasıl gelirse; belki para belki erzak. Memo’nun insafına kalmıştı hâlimiz. Tüm bunların tuhaf bir yanı yoktu çünkü yaşamın başka türlüsünü bilmiyordum. Her şey seyrinde ilerlerken, günlerden bir gün, vakitlerden öğle vaktiyken, onlarca insanın oluşturduğu kuyrukta şakaklarımdan ter akarken sıra bana gelmişti. Hemen benden önceki iki torba ile oradan uzaklaştı. Elime bir torba verildi, ben de oradan uzaklaştım. Uzak sayılmayacak bir gürgenin gövdesini önüme aldım. Benim gibi iki çelimsize birer torba, diğer herkese iki torba verdiler. Demek ki çelimsizlerin erzağını az veriyorlardı.

Bir hafta geçti iki hafta geçti üçbeşyedi hafta geçti. Baktım tek torba erzak alanların sayısı ikiye düştü. Diğer çelimsiz gelmemeye başladı. Öldü mü kaldı mı bilmiyorum. Anneme bu olanlardan bahsetmedim. Baktım birkaç haftaya diğer çelimsiz de görünmez oldu. Şöyle bir uzaktan baktığımda kaç çelimsiz gösterirdim parmağımla. Öyleyse neydi bu tek torbanın ardındaki şey? Bazı haftalar sıradaki herkesi izledim, çelimsiz olanları tek tek saymakla baş edemeyeceğimi anladım. Zaten bu muameleyi de onlara yapmıyordu Memo. Birkaç hafta geçmişti ki ucu görünmeyen sırada uzun saçlı kimse kalmadığını fark ettim. Saçı kısa olanlara fazladan torba veriyordu Memo. Saçımı gizlemenin yeterli olacağını düşündüm. Kıyafetimi de değiştirdim mi tamamdır. Rahmetli babamın pantolonunu üzerime, rutubet kokmuş ceketini omuzlarıma, şapkasını da başıma geçirdim. Saçımı şapkanın içine hapsettim. Erzak torbası ikilendi, annemin yüzü güldü.

Birkaç hafta çift torbayla döndüm eve. Bu hafta, güneş tepede dururken sıra bana geldi. Kör Memo’nun önünde durdum. Durdukça hiçbir şey olmadı. Bekledikçe ne erzak verildi ne para. Ne bekliyorsun kız, dedi Memo. Yutkundum ilkin. Ne diyeceğimi bilemedim. Tekrar sordu. Hâlen ne diyeceğimi bilemiyordum. Şapkamı tuttuğu gibi fırlattı, rüzgâr götürdü şapkamı. Sonra bir makas çıkardı. Saçlarımdan bir tutam alıp kesti. Bir tutam. Bir tutam daha. Kör makas saçımı kestikçe sesler silikleşti, iki demir arasındaki saçlarım bağırdı. Niye diye soramadım evet. Elinde kalan saç tutamlarını avucuma bıraktı. Eliyle git git der gibi iteledi beni. Nasıl olduğunu anlamadan eve geldim. Annem seslendi, yanına uğramayınca ne oldu diye sordu. Doğru tekse de sayıca fazla olan yalanlardan birini tutup söyledim anneme. Odaya geçtim, o istese de yanıma gelemezdi. Ağladım ağladım ağladım. Elimdeki bir tutam saçı unutup yüzümdeki yaşları sileyim dedim, saçlar yüzüme yapıştı. Yazıklar olsun dedim içimden defalarca. Kim bilir kaç kız vardı o sırada benim gibi. Kaçının saçı böyle kesilmişti.

Annem seslendi. Birkaç dakika ses vermesem de çok uzun kalamadım odada. Yanına gittim. Saçlarımı okşamaya başladı. Hiçbir şey sormadı. Sadece su istedi. Elimde bardakla dönerken ağladığını fark ettim. Görmemiş gibi yaptım. O akşam dolapların derinlerinde bir tutam saç buldum. Şimdi ak düşmüş hâllerini annemin başında görüyorum.

Dolunay gece yoldaşım oluyor, varıyorum ufak bir tepeye. Karşımda Kör Memo’nun evi. Tupturuncu. Göğe yükseliyor, alevden ev olur mu diyorum. Annemi bulmalı ve sormalı. Göklerde ev olur mu diye sormalı. Sesler çatırtılara karışıp göğe yükselir mi diye. Alevden ev olur mu diye. nereden başlar bu yangın diye. Ama önce annemi bulmalı.

Etme, diyor ağlamaklı sesiyle. Ses nereden geliyor, sormaya kalmadan annemi görüyorum karşımdaki peykede. Gözlerinde alevden bir yaş, yanağına süzülüyor. Dudakları oynamıyor ama etme diyor. Dudaklarım hareketsiz, anne diyorum, Memo kör değil.

Hacer Noğman

Görev:Öykünüzde şu üç sorunun cevabı olsun/ Öykünüz şu üç sorunun cevabını içersin: 1. Neden baş karakteriniz kadın olduğunu saklamak zorunda? 2. Bunu hangi yollarla yapıyor? 3. Erkek olmadığı nasıl fark ediliyor?