fısıldayıcı
yaşar kemal’i bir şirketin ceosu yaptığını düşün, nasıl olurdu, o yüksek boyluca kadınların dönüp feedbackinizi bekliyorum dediğini mesela. hele deliye deliye, diye söylenirdi. abi böyle bir durum işte. almışsın beni üsküdar’dan getirip doğu’nun bağrına bırakmışsın. buraya da ne bir tiyatro geliyor adamakıllı ne de bir festival yapılıyor. iş arıyorum, takım elbise giyip görüşmeye gidiyorum adam buyurasın diyor, bana lahmacun yediriyor. hafif şiveli siyaset dinliyorum bu sene kaysılara don vurdu diye ahlar vahlar dinliyorum. mühendis adamım, bana diyor ki inşaata eleman lazım seni oraya mı alsak. gerçi aynı şey ama gururum kırılıyor abi. biri çıkıp türkü dinler misin diyor, nealakaya diye yüzüne bakıyorum, türkü köyde dinlenen bir şey değil mi, diye dilime geliyor, susuyorum, oradan ayrılıp hemen kulaklığıma sarılıyorum. ellerim titreyerek arama butonuna the strokes yazıyorum. içime bi ferahlık iniyor. geçenlerde bir ilan gördüm, ankara’da tiyatro elemanı alacaklarmış. görünce dedim ki, işte buraya ait biriyim. suflör olacağım. freud sevmem ama telkin benim işim abi. valery okuduktan sonra kardeşime her gün bir cümle söylüyorum. arkadaşlarla buluşunca çobanoğlu okuyorum, bu da bir nevi telkin olabilir, uyumadan baudrillard benimle konuşuyor, sakin ol her şey geçecek diyor, rüyamda kendime sakin ol her şey geçecek diyorum. buralardan gideceğim. bu memlekette herkes aynı yerde, aynı yufkayla devam ediyor yoluna. mülakata gitmek için bilet bakıyorum şimdilerde, iki kişi alacaklarmış, kendimi kopyalamam lazım çünkü iki tane bana ihtiyaçları var. gitmeden bi ara görüşelim abi. abi?
✔✔
yaşanmaz
sanrılar gördüğüm ikinci günde yatağımın karşısında durmuş bana gülümseyen bir yüz aman kimler gelmiş yine güvercinleri mi vurmuşlar önceki güne göre paspal sanki kilo da almış ama idare edilmeyecek gibi mi. şimdi aklımda bin zevaller birbirine dolanmış durumda bir şekilde atılması lazımdı sanrıların içinden bir duman gibi gibi geçip gitmek lazımdı mesela cumartesi olunca neden içime gelir bir rahatlık ya da pazar gecesi niye erkenden uyuma ihtiyacı hasıl olur birden ve cenabürabbilalemin o sakızdan bir daha aldırmasın çünkü son ikiyi zor bitirdik sonra aynı yerden bir daha mazallah sonu fena olur. ağızlarağızlarağızlar. ibn-i sina bile şaşırmıştır bir şeyden bu kadar şey sadır olmasına. aa seni aramadı mı her delikten çıkacağız ayrı ayrı ama diyor ya birbirine bakan iki açık kapı gibi cereyan meselesi hayattan bu kadar şikayet eden iki arkadaşım var ve asla aynı noktadan çıkamayan sonra yanınca biten ormanın arkasından bir kova su. bu kitabı aradım bulamadım ondan istedim getirmedi biliyor musun sanırım baskısı bitmiş ama bende vardı nasıl yani bu durum ilginç değil mi o zaman bende neden var bir sürü bitmeyen ablası varmış çıktı meydane her biri birbirinden merdane incelik filan car curt tamam anladık da üçlere nasıl karıştık insan düşmanına söylemez ya vitrin güzel ama içine ne olmuş kır kır kır nolcak ki ama şeffaflık filan nasıl müthiş otobüs yolculuğunda tek başına ayakta saatler sonra çöküş sonra geri dönüş zihinde kalan bahtın kar beyazlarının üzerine beton bir anda çemberin içinde bulursak kendimizi sonra deriz ki koruma kalkanları aktif edildi şükürler olsun.
✔✔
doğru yanıt “d” seçeneği
üç kardeşin çevrildiği bir taş cennetinin içinden yuvarlanan çakıllar çocukların ellerinden düşüyor. üç küçük, ağır bir cümlenin içinden konuşuyor. birisi tutuyor, bu benim öğrencilerim. diğeri tutuyor, bu benim satacağım mallarım, öteki tutuyor bunlar da benim evraklarım. çakıllar sımsıcak yıllar geçse de soğumuyor. suyunu sıkacaklarını düşündükleri o şey avuçların içinde sımsıkı. bir öğretmen bir tüccar ve bir memur soyunun başladığı o nokta. ardından gelenlerin de aile boyu aynı zincir mesleği devam ettirmesi elzem. sürüden ayrılan nasıl derler, aforoz ediliyor. bakır diyarından her bir köşeye yayılmış incilerin başlangıç noktası. kaysı memleketine atanmış bir memur olarak gelen o kişinin bir şekilde yolunun düştüğü ve tüccarın yolüstü uğradığı ayrıca öğrencilerine sevgiyle bakacak o öğretmenin de kütüphane yolları arşınladığı kayısı yumurtlayan örümcek heykelinin sıfır noktasını gözlemleyip haberleri oradan bildirmek lazım. çakılların yuvarlandığı yerden birçok fışkıran damar nasıl oluyor da birden fırat’ın etrafında konuşlanıyor, aklınız durur. oradan bulgurların aktığı müthiş bir deryaya açılıyor kapılar. ve nasıl olursa bir bahtsızlık olarak zeynep doğmanın eşiğine geliyor. saban sallamak dağıtmıyor kara bulutları. kara bulutlar büyüyor ve üç çakılın üzerine yağıyor. ama hayır, asıl yağan şey hayal gücünün belirlenemezlik akışı. görüntüler silikleşiyor, bütün damarlar aynı yere bulgurlanıyor. meğerse kara bulutlardan yağanlar tanecikliymiş. ama şunu net bir şekilde veriyor ki: taşları yemek kesinlikle yasak.
✔
Ek Zorluk: - Bu hafta elinizden geldiğince edebiyat yapmayacaksınız. - Üç adet kurguyu bir yakınınıza telegramdan filan anlatır gibi bir dille yazacaksınız. - Her biri iki yüz-dört yüz kelime arası altbaşlıklar halinde yazılacak. - Bu üç kurgunun birisi, gerçek hayatınızdan alıntı olacak. - Göreviniz, hangisinin gerçek hayatınızdan olduğunu iyi saklayabilmek. - Yani sahte kurguları olabildiğince gerçekçi yazarken, gerçek kurguyu da olabildiğince inanılmaz seçeceksiniz.