Dönümlenen Zaman

Ayşenur Önler

Heyecanla beklemediği, senede bir gelen gün için daha fazlası olmazdı. Olamazdı, kıymet verdiği bir şey değildi. Verdiği görülmemiş miydi, şaibelidir lakin bir süreden sonra vermediğinde sabit fikiriz. Derin ve soğuk bir sessizliğe uyandı. Birkaç tembellik dakikasından sonra doğrulup mutfağa gitti. Tuhaf bir koku hissetti. Çaydanlığın yerinde geceden kalan bir tencere duruyordu. Ocak kirliydi. Takvimdeki ise gerideydi. Yanlış gördüğünü düşündü.

Tarihsel dönüşüm içerisinde birçok geriye gidişler yaşamamış değildi. Bir zaman kendini üç gün geriden götürdüğü için karmakarışık haftalar geçirmişti. Olaylar, kişiler ve ne zaman ne yaşandığı sürekli zihninin arka planında düğüm düğüm oluyordu. O hissin geri geldiğini hissetti. Takvimin akıbetini sormak için anasının yanına yürüdü. Salonda kimse yoktu. Tedirgin yürüyüşle diğer odalara baktı. Küf ve rutubet kokusunun kesifleştiği dakikalarda, durdu. Yerinde durur hâlde düşündü.

Telefonunu aradı. Odasında bir köşede duruyordu, eline aldı. Alışkın hissettiği ama unuttuğu o ekran resmine baktı. Bunu en son geçen sene o maçı kazandığında ekranına yapıştırıvermişti. Onca yıl sonra gelen galibiyet hissi yine vücuduna yayıldı. O sene bu sene demişti bütün şehir, o sene o sene olmuştu. Tedirginlik hâli artmaya başlamıştı. Annesini aradı, aradığınız numaraya ulaşılamıyor. Ablasını aradı, aynı ses.

Dışarı çıktı, ablasının çalıştığı yere yürüdü. Dükkânda annesiyle birlikte oturuyorlardı. Fırından çıkan poğaçaları diziyordu ablası. İçeri girmeden önce birisi kuvvetle sağ omzuna çarptı. Şiddetinden sarsılırken o adam dükkâna girdi. Arkası dönük, ablasıyla konuşuyordu. Anasının yanına yürüdüğünü gördü. Otururken kendisinin kendine baktığı o kısacık an yaşandı ve belki birkaç saniyeye sığacak bir telaş kasırgasını başlattı.

Doğum gününde geçen sene buraya gelip oturmuştu. Ablası, evet birkaç dakika sonra mumlu pastayla arkadan çıkagelmişti. Seyrediyordu. Evet, çatalı yere düşmüştü ve yerden alırken ablası yenisi için tezgâha davranmıştı. Düğümler gittikçe artıyor ama sıra değişmiyordu. En yakın banka oturdu. Ayazın arttığı dakikalarda yanına zıplayan geçmiş yılın kedisi ısınmak için kendisine sokuldu. Dükkânda pastayı yiyişlerini göz ucuyla izliyordu. Anası nefessiz konuşuyordu, bi araba laf etmişti, hatırlıyordu, kendine baktı, aynı sıkılganlıktaydı. Telkinler ve tembihler. Senede iki kere doğmanın yorgunluğu ile üzerine bir ağırlık çöktü.

Banka uzandı, insan bir sene gerideyken daha da ihtiyarlamış hisseder miydi? Taze bir başlangıç fikrini öteledi. Sene içinde içine işleyecek o katmerli acıları anımsadı. Kendisine gülümsedi. Kolaylıklar diledi. Gözlerini söndürdü.

bankta uzanmış kendisine bakarken döngüyü kıracak bir çözüm peşindeydi. bir sonraki uyanışta kaçıncı kendine denk geleceğine dair ihtimaller düşündü.

Ayşenur Önler

Ek Zorluk: Karakterimiz sabah kalktığında takvime bakıyor. Bugün benim doğum günüm, diye geçiriyor içinden. Fakat bir sorun var: Geçen yıl tam da bugün, takvimde yazılı olan yıl ile şimdi önünde duran takvimde yazılı olan yıl aynı. Yani karakter, aynı yaşına tekrar giriyor.