Kapı önü çatlak bağırışlar. Eliyle eşiğin iç kısmına tutunan küçükçe biri çıkarıyor bu sesleri. Mermerden çizgiyi geçip de dışarı adımını atmamak için bütün bu yaygara. Haydi, montunu giyelim, bu kadar yeterlere aldırış etmiyor. Küçükçenin sahibesi hafif memnun tebessümüyle kapının dışında bekliyor. Hazıroldabeklerken iki eliyle tutunduğu çantasını bırakmıyor. Bilakis izliyor, karşısında çırpınan kadını izliyor. İşini hak ederek yaptığını düşünüyor, tebessümü büyüyor.
Uyanış. Güneşin doğmasına yetişecek işler var. Kahvaltıda herkes aynı anda bulunmalı, kendilerine has görevler yerine getirilmeli. Büyükler maişet yoluna, küçükler okula, en küçükler ise bakıcıya.
Günün büyük bir kısmının geçtiği o eve geldi. Küçükçenin aşina olduğu odalar yine derli toplu. Dağılmak için kendisini bekliyor ve belki de bir şeylerin en rahat yerinin değişebildiği o mekânı neşeyle adımlıyor. Eve dönmek zamanına kadar oynayacağı onca oyuna doğru adımlıyor.
Eve dönüş. İşte en can yakıcı zaman dilimi. Annesi kim bazen aklı karışıyor küçükçenin. Evi neresi o konuda da. İstediği tek şey mutlulukla oyuncak karıştırmak. Evin her yerine sinen o mutluluğu, benimseyişi duvarlardan ve tavandan yansıyan sarı ışık huzmelerinin altında yaramazlık yapmak.
Uyku zamanı. Ertesi güne geçmek için güzel bir fırsat.
Sahibenin hayatı ve zihni çok yoğun. Elindekilere kıymet vererek onlar için en iyisini yapmak istiyor. İş hayatı ve aile birleşince onun için ortaya sistematik bir profil çıkabilir ancak aslen o bir tarafa ait olamamanın sıkıntısı içinde. Ne tam olarak bir iş kadını ne de anne. Ortada, vasatta ilerleyen bir profil düşünmek daha makul.
Son çocuğunu dünyaya getirdikten sonra ona bir şeyler oldu. Herkese sevgiyle yaklaşan bu sahibe birden her şeyden rahatsız olan birine dönüştü. Bir örnek olarak, çocuğu gece uyandığında uykusunu niye böldüğünü düşündü. Bundan dolayı çocuğu azarladı, altını değiştirmedi. Evvela bu durum ona eziyet değildi, bir yerlerden otoriteyi kurmak lazımdı. Gece gece uyanmak da neydi? Eşi de bu durumda hiç sesini çıkarmaz uyurdu.
Kreş yaşına kadar kendisiyle ilgilenecek biri aradı, araştırdı. İçine sineni bulduktan sonra iş yerindeki izni sona erdi, çocuğu başkasına teslim eder oldu. Bulduğu hanım emekli öğretmen biriydi. Elinden çokça küçük geçtiği için tecrübeliydi, hatta öyle tecrübeliydi ki, bir gün arkadaşlarıyla otururken sahibe kendisinden şöyle söz edecekti: Bu hanım çok mahir. Bizim çocuk eskiden evden çıkmazdı. Şimdi beni gördüğü an ağlamaya başlıyor. Öyle iyi geliyor ki küçücüğüme onunla oynamak, eve gelmek dahi istemiyor. Umarım sıkıntı yaşamayız bu hanımla çünkü küçüğümün üzülmesi isteyeceğim son şeydir.
Kelimeler: Emekli, Tavan, Çizgi
Ayşenur Önler
Not: Aklımda kaçınan türü bağlanma yaşayan bir çocuğun öyküsünü yazmak vardı. İkinci kere kovid uğradığı muhtemel bir an içerisinde yazdığım için tasarladığımı net veremedim. Bahsetmek istediğim çocuk aşağıdaki videoda annesi odadan çıktığında ağlayan, geldiğinde ise onu umursamayandır.
https://www.youtube.com/watch?v=upb0sc5CLAs