Kelimeler: Tavan, Emekli, Çizgi
Otuz Dokuz Gün
Gittikçe bunlara benzemiş olabilir miyim? Korkutucu. İnsan kendini karşısına alıp bir bakabilse… Her sabah saçlarını fönlemeye üşenmeyen şu oğlan ve paçaları abdest almış gibi yukarıda duran yapışık ikizi, göbeği yemekhaneye kendisinden önce giren ukala herif -fırın makarnayı yine hamur yapmışsınız usta!- tırnakları midemi bulandıran sarışın çocuk ve nicelerini hiç görmeyecek olmam ne güzel! Hele personeli görmeyecek olmak… Sadece otuz dokuz güncük. Tek maaşla emekliliğin tadı diye bir şey olmayacak eminim.
“Usta kolay gelsin. Uykunu alamadın mı bugün? Pek dalgınsın.”
“Yoo iyiyim sağ olun. Hoş geldiniz. Afiyet olsun.”
“Yürü yürü ustayı lafa tutma da yemeğimizi alalım.”
Yılların ustasıyım ben, hem elim işler hem dilim çalışır bebe! Şeytan diyor salla kepçeyi tezgâhın önüne, çıkar önlüğünü bas üstüne yürü git! Bana neyse şeytanın ne dediğinden. Onca yıl neler görmüşüm ne bu şimdi çocuk gibi bir buçuk ay bile bekleyemeyişim, her lafa kızışım? Ah evlendirsem şu bizim oğlanı, çekip gitsem memlekete. Yağmur bu yıl az yağdı’dan başka derdim olmasa… Yaş altmış olmuş hâlâ elin gerzeklerine laf anlatıyorum. Yok çorba kaymak yapmış, yok pilav lapa olmuş, yemeğin yağı fazlaymış, yok eti azmış! Tam çıkarken vericen hepsinin ağzının payını. Ulan be hiç mi hata yapmıyorsunuz hayatınızda be, diyeceksin aslında. Ama böyle bağıra bağıra. Akılarına girmese bile kulağına takılsın diye.
“Hoş geldiniz. Afiyet olsun.”
“Usta hâlin mi yok bugün? Ben devam edeyim istersen tek.”
“Yok. Sağ ol. İyiyim ben.”
Vay vay vay. Sen aylarca beni delirt. Tam işten ayrılacakken kadının tavrına bak. Şunu tut desem tutamam işim var, derdi. Şunu çevir desem bileğim ağrıyor, derdi. Tezgâha çıkalı on beş dakika olmuş bırak istersen diyor. Çok mu kötü görünüyorum yoksa ha?
“Usta makarna makarna içim şişti ya! Bir gün önce erişte, bugün makarna.”
Gülümse. Bir şey deme. Defolup gitsin. Hayır yani haftanın yedi günü ne yapılır ki embesil? Bulgur ya da pirinç pilavı, makarna ya da erişte… Arada makarna çeşitleri yapıyoruz, eee pilavı da süslüyoruz, garnitürlü de yapıyoruz ne istiyorsun ne?
“Telefonum çalıyor. Hemen geliyorum iki dakika idare et. Hanım aramaz böyle bu saatte.”
“Tamam tamam.”
“Alo? Ne oldu Emine? Ne diyorsun? Tamam sakin ol. Bir şey olmaz. Bir saate izin alır çıkarım.”
Ben sizin yapacağınız apartmana tüküreyim! Geldik tavan, gidecez tavan! Ah hanım çekmeseydi kurada altıncı katı. Bir taşınamadık şu evden. Satsak yenisini almak için bir bu kadar daha çalışmak gerek. Remzi de sidiği işe yarayacak olsa işemem ben der. Ne biçim kardeş anlamadım gitti. Beş parmağın beşi bir değil diye boşa dememişler. Bir fiyat ver dedik, bedava yap dedik sanki. Selam verilmeyecek adam da işte, kesip atamıyorsun kardeş diye…
“Hayırdır usta? Bir sorun yok inşallah.”
“Bizim apartmanın çatısında sıkıntı var Nesrin. Tavan akıyordu az az. Şimdi resmen şapır şupur damlıyormuş.”
“E senin kardeşin inşaatçı değil mi?”
“Öyle de… Hoş geldiniz. Afiyet olsun.”
“Ben sana kuzenimin kartını vereyim usta. Çıkmadan hatırlat bana. Çizgi Yapı ve İnşaat. İndirimli yapar, iş arkadaşım olduğunu söylersin. Ben de ararım onu çıkınca.”
“Çok iyi olur ama ben müdürden izin isteyeceğim. Servis bitsin çıkıcam. Hanım perişan.”
“O zaman direkt numarasını atayım sana.”
Nereden huzurun kaçıp ayrılmak istesen orası bir lezzetlenir. Aynı hesap. Ne o şimdi öldük de badem gözlü mü olduk? Hadi bakalım inşallah çözülür şu iş. Çizgi mizgi fark etmez. İyi fiyat versinler de apartmandakiler kabul etsin.
“Geldi mesajın. Hemen arayıp geleyim mi?”
“Olur olur. Beni söyle mutlaka.”
Adamın adını da sormadım. Neyse bir şey olmaz.
“Alo? Çizgi Yapı mı? Numaranızı Nesrin Hanım’dan aldım şimdi. İş arkadaşım kendisi. Bizim apartmanın çatısında yıllardır sorun var. Biz de altıncı kattayız. Tavan göl gibi olmuş hanım aradı şimdi. Bugün bakıp fiyat verme şansınız olur mu? Tabii. Konum atarım size. Ben de bir saate evde olurum.”
Yöneticiyle gidince konuşurum artık. Otuz dokuz gün kalmış emekliliğe uğraştığımız şeylere bak. Anlaşılan ilk maaşı tavan için yatıracağız. Daha izin alma faslı var.
“Sağ ol Nesrin. Gelecekler bu akşam. Nasıl rast gitti bak. Ben müsait olmazlar sanmıştım. Hoş geldiniz efendim. Afiyet olsun.”
“Hoş bulduk. Kolay gelsin size de.”
Aha adam cevap verdi. Arada veren olur da bu en gıcıklarından biri. Bugün var bir şey. Çözemedim.
“Benim bu kuzen minicik çocukken inşaatta çalışmaya başladı. Nasıl çalışkan bir çocuk... Şimdi herkesin işini en temiz, en uygun fiyata yapıyor. Geldiğim yerin kıymetini bilirim, diyor.”
“Maşallah maşallah.”
Epey ümitlendim valla. Bu adam şu tavanı halletsin, biz evi satana kadar da sorun çıkmasın dua etcem bu kadına.
“Kendi dükkânı dedin değil mi?”
“Evet evet.”
“Adı neydi?”
“Haluk. Haluk Çizgi.”
“Tamam öyle kaydedeyim. Adama ismiyle hitap edemedim demin.”
“Ne olacak? Ne düşünceli adamsın usta.”
Haydaa iltifat da ediyor. Kalmış otuz dokuz günüm, işten çıkmayayım diye mi yapıyor?
“Otuz dokuz… Ho-hoş geldiniz. Afiyet olsun.”
Hay dilimi eşek… Adam da bakıyor boş boş ne diyor bu deli diye. Çift alım sanmıştır inşallah.
“Ne otuz dokuz usta? Yirmi altı kişi oldu daha çift alan.”
“Otuz dokuz gün kaldı da emekliliğe onu düşünüyordum Nesrin.”
Kıkırdar tabii. Benim yerim artık ev ve kahve gibi yerler. Buralarda madara olmam normal.
***
“Ben çıkayım mı izin alıp? İdare edersin herhalde. Seyrekleşti müşteriler.”
“Tabii tabii sen çık.”
Otuz dokuz gün sonra buradan emekliliğe adım atarken daha yaşlı hissedecek miyim acaba? Bir arkadaşım emekli olduğu gün kapıdan çıktığında saçlarının daha beyaz ve sırtının daha kambur olduğunu hissetmiş. Yok ya psikolojiktir.
“Müdürüm bizim tavanı biliyorsunuz. Bahsetmiştim daha önce. Durum kötüymüş hanım aradı. Nesrin de idare edebilirim dedi. Müsaade ederseniz erken çıkabilir miyim?”
“Olur çık. Yarın ya da Pazar günü mesai yazarız sana.”
Yazmasan şaşarım, aman bir saat eksik çalıştırma. Ulan herkes kendini düşünüyor. Kimi düşünecekti?
***
Aç be adam. Kapıda ağaç olduk.
“Merhaba Ergun Bey. Bizim tavan çok kötüymüş.”
“Haberim var. Görevliye iletmiş eşiniz.”
“Ben bir inşaat firması buldum. Uygun fiyata halleder dedi bir arkadaşım. Çizgi Yapı. Bir fiyat alalım diyorum.”
“Heee biliyorum orayı. Dolandırıcı onlar.”
“Yanlışınız var bence. İş arkadaşımın yakın akrabası. Adamı öve öve bitiremiyor.”
“Eee iş mi yapmış onlarla? Bizden iyi mi bilcek?”
“Anlamadım. Siz iş mi yaptınız?”
“İlerideki sitelerde çalıştılar, rezil ettiler işi, bir de bir ton paraya. Ben o adamlarla iş yapmam. Remzi’ye haber verdim senin. Gelecekler birazdan.”
Nasıl bir gün yarabbi bugün? Veriyorsun alıyorsun, veriyorsun alıyorsun. Otuz dokuz gün kalmışken emekliliğe…