Etka Adam konuştu. Sözcükler kalbiyle elinin arasından haleler hâlinde döküldü. Ceplerime doldurdum. Sığmayanı bir mendil arasına koyup postun arasına yerleştirdim. Bir külçeyim, oturur kaldım.
Onun bilgisine inandığımda on yaşındaydım. Boyumu gören, elleriyle saçlarımı karıştırıyordu. Dokunmasınlar istedim. Küçük olmak çömezliğimdendi. Uzayacak yolum çoktu. San Diago’dan döndük. Denizi ve çocukluğumu arkada bıraktım. İlk hafta hiç konuşmadım. Soru soranlara yüzümü çevirdim. Sözcükler zihnime batıyordu. Etka Adamı gördüm. Boyunu yücelterek konuşmadı. Cümleleriyle yanımda durdu. Etka Adam konuştu. Onu dinledim.
İlkyaz başında takvimi sordum. Önce zambaklar sonra ortancalar, dedi. Bekledim. Her biri bir sırada ilerledi. Onun anlattığı gibi, aksamadan. Büyülendim. Gül ağacının önüne gittim ve ortancaların gelişini fısıldadım. Geldiler. Bilgi Adamdı Etka. Gözlerinin etrafında yedi kâinatı görebilecek bir duman bulunurdu. Tabiatın ve toprağın sırrına vâkıftı.
Alevlere dokun, dedi. Hissetmeyeceksin ölümü. Gözlerimi kapatıp dokundum, üç ay bir duvardan diğerine çarpıldım. Duyumsamadığım hâlde gömüldüm sandım. Çabaladım. Seferi tamamladım. Bir gün ben de sözcükleri haleler hâlinde akıtmalıydım, bunun için çalıştım. Başım uzadı, artık daha yüksekteydi.
Yola otur, dedi. İnsanları izle, nasıl duruyorlar nasıl yürüyorlar, ardına odaklan. Öğrenmenin içindeki görüngüyü anlayayım istedi. En kalabalık zamanlarda oturdum. Dalgınlığımdan ötesini göremedim.
On beş yılım Etka Adamın önünde konuşmakla geçti. Önce zehrim aktı. Zihnimdeki dikenleri söküp attım. Bir keresinde çokça konuşamadığımda dizini yanıma çekti. Cebinden bir şey çıkardı. Verdiği kumaşı belime doladım. Bununla artık azalmazsın, dedi. Bazen süzülür gibi terk ederdi odayı. Ben de ardından giderdim.
Her sabah bir bardak verdi bana. İçtim. Sanki bir şeylere hazırlar gibiydi beni. İlk beş yıl sormadım. Bir gün benden bahsederken ne olduğunu duydum. Sanrılaştırıcı içtiğimi söyledi. O kelimeyi bilmiyordum. Öğrenemedim, zihnim almadı. Zihnim bir onu almadı. Sonra çok düşündüm. Konuşmaya devam ettim. Olanı, olmayanları anlattım. Sarı ve acılı vakitlerin ortasında külçeleştim. O nadir konuşurdu. Bense saman alevi gibi tüketirdim kelimeleri. Sessizce çıkıp gitti Etka Adam. Yine uyandığımda tektim. Yine oturur kaldım. Yine.
Bir gün yanıma geldi. Ceplerimi yokladı. Mendilimin içini kontrol etti. Hiç sözcük kalmamıştı. Yola çıkacaksın, dedi. Sana azık gerek. Doldurdu heybemi. Kumaşı belime sardı, tereddüte düşersen, dedi, biliyorsun. Biliyorum.
Tükenmez yollar vardı önümde. Adımları tükettim. Konuşmak istedim; dağ, taş kesildi. Bana anlattığı gibi ilerledim. Birçok gece ağaç köklerinde uyudum. Ayakkabılarım inceldi.
Varacağım yere yaklaştığım sırada hesapta olmayan bir şey gerçekleşti. Üç yolun tam ortasında kalakaldım. Bu durum kabilem tarafından hoş karşılanmazdı. Birçok yol arasında kalanların hak ettiği ölümdü. Etka Adam, tereddüte düşersen, demişti. Biliyordum.
Ben üç yol arasında kaldım, üç kere ölmeliydim. Düşünmek için oturmak istedim. Külçeleşmek istedim, kumaşım belimi sıktı, oturamadım. Etka Adamın bahsettiği kılıç tarlasındaydım. Adım attım sonra diğerini. Kılıçlar dik bir şekilde bulutlara bakıyordu. Çözüm gözümdeydi. Ölüme dokunmayan çözümler kabileden sayılmazdı.
Bir kılıç kopardım kendime. Uzunluğunu beğenmedim. Kenara fırlattım. İleride duran başka bir tanesine gözüm çarptı. Yanına yürüdüm, elime aldım, evirip çevirip baktım. Olurdu.
Havaya fırlattım. Bu kararsızlığın neticesine kılıç karar verecekti. Belki gitmem gereken yollardan birine doğru düşerdi. Ya da attığım kuvvet neticesinde, tam da başımın üstüne…. Tereddüte düşersem, biliyordum. Kumaşı sıkmalıydım. Tereddüte düşmedim çünkü kumaş sımsıkıydı. Ölmek değil tereddütte olmak korkutuyordu. Hiç duraksamadan kılıcı havaya fırlattım. Yola düştü. Bir ucu tam da o istikameti gösteriyordu. Derin bir nefes aldım. Etka Adam kumaşı biraz daha sıktı. Mendile dokundum. Yürümeye devam ettim.
Zorluk: Bu hafta kalemlerimizin yanında bir video olacak. Mevzubahis video telegram kanalından size ulaşacak. Ondan esinlenebilir, onun devamını getirebilir, onun öncesini yazabilir ve daha nicesini yapabilirsiniz. Bu tamamen size kalmış. Videonun yeliyle nefes almış bir dağ gibi görebiliriz yazılacak öyküleri. Sanırım bunu demek yeterli olur.