Kelimeler: Ufuk, endişe, söz.
Gerçek Hayat
“Yaz kızım. Sanık kendini savunmadığı için suçunun kesinleştiğine ve sanığın suçsuz olduğuna dair kanıt bulunmadığından idamına karar verilmiştir.”
“Nasıl ya? Bu kadar kolay mı abi? Ne saçma bir sahne.”
“Kolay tabii. İnsan kendini savunmayınca ipe gider, bunu herkes bilir.”
“Ortada ölüler var. Onun öldürdüğü söyleniyor. Kanıt yok doğru düzgün. Bu yani. Aman ya pişman oldum izlediğime.”
“Filmin içine ettin. Her sahnede bık bık.”
“Onlar da adam gibi yazsınlar senaryoları. Burada gerçek hayat uzmanı var hahaha.”
“Sen mi? Çarpı iki hahaha!”
“Ben tabii. Bak şimdi bu adam, şu Ufuk denilen adam ne yaptı? Sarhoşken önündeki kâğıdı imzaladı. Öbür gün ufacık bir an pişman oldu ama ulan dedi o benim dostum, bana imza attırsa da kötülüğümü isteyecek değil. Buraya kadar her şey tamam. Sonra ne oldu? Arkadaşının yamuk yapacağından şüphelendi, sözünden döndü. Pusu kurmaya kalktı. O zaman bu adama sabah uyandığında, dostum benim kötülüğümü istemez, dedirtmeyeceksiniz. Burada bir kere hata var.”
“Sen ne yapacaktın yazsaydın? İlk günden şüphe duymasını mı sağlayacaktın? Sonuç değişmeyecek ki.”
“Sonuçtan bahsetmiyorum abi inandırıcılıktan bahsediyorum. İzlerken karakterler kafamızda şekillenmiyor mu? Önce dedik ki bu adam biraz saf, arkadaşına çok güveniyor. Aklında şüphe tohumu bile yok. Hatta arkadaşına verdiği sözden dönmemek için o kadar borca girmiş, zerre endişesi yok. Sonra adamı çevirdiler kurnazın tekine. Terminatör gibi önüne gelen üç kişiyi vurdu. Yapamıyorlar abi. Valla sen izle ama ben izlemiycem daha fazla.”
“Oğlum on beş dakika mı ne kaldı zaten. Neyin tribindesin?”
“Boykot etcem var mı? Hadi eyvallah.”
“Yemin ediyorum çok kılsın.”
“Sağ ol abi. Sen de öyle.”
“Hadi sen çay koy da ben bitireyim şu IMDb’den 7,9 puan almış filmi hehehe.”
“Hee iyi.”
***
“Gel oğlum gel. Asmıyorlar adamı. Hadi yine iyisin.”
“Hadi be. Ne oldu? Kesin klişe bir şey.”
“Arkadaşı geldi mahkemeye. Dedi ki. Dur dur az geri alayım.”
“Ya abi geç özet işte. İlla izletçen, konuşturcan beni.”
“Sus izle.”
“Ben Ufuk’a içkiliyken imza attırdım Hâkim Bey. Borç içinde yüzdüğüm dükkâna ortak yaptım. Ama o iyi bir insandı. Bundan sonra dükkânı ayakta tutucaz diye söz verdi bana. Evini, arabasını kaybetmekten, benim yapacaklarımın ona zarar vermesinden hiç endişe duymadı. Başta benden hiç şüphe etmedi yani. Ölse sözünden dönmezdi o. Ölse bir insana zarar vermezdi. Ama birileri buna akıl vermiş. Benim yanımdaki adamlardan biri onu kenara çekmiş, bana güvenmemesini söylemiş. Ondan sonra da film koptu Hâkim Bey. O bana tuzak kurdu, ben tuzağı öğrenince onu öldürmek için adam yolladım. Ufuk da kendini korumak için adamı vurdu. Bu sefer de adamın yakınları Ufuk’u öldürmeye kalkmış. Ufuk yine kendini korudu. Öldürmese ölecekti.”
“Valla Yeşilçam gibi. Yeminle daraldım. Sen bu kadar vicdanlıydın da niye yaptın bunları acaba?”
“Oğlum pişman olmuş işte. Film la bu. Ne istiyorsun? Asılacak diye kızdın. Asılmıyor diye kızıyorsun şimdi.”
“Of abi valla hiçbir dediğimi anlamıyorsun uğraşamam seninle. Çay oldu. Gidip kuruyemiş alcam bakkaldan. İçim ezildi. Bir şey istiyon mu?”