Kelimeler: Bavul, uydu, sergi.
Şaka Gibi
Tülin bandın dibine doğru yürüdü. Bir kadın en son gelen kırmızı valizi de alınca cihaz durdu.
Of! Dünyanın en şanssız insanıyım! Allah’ım kimse almamış olsun ne olur!
İlerideki güvenlik görevlisine yaklaştı.
“Beyefendi lütfen yardımcı olur musunuz? Bavulum yok.”
“Hemen arkadaşlara yönlendireyim. Şimdi indiniz değil mi?”
“Evet, yarım saattir bavulumu bekliyorum.”
Güvenlik görevlisinin yönlendirdiği bankoya geçti.
“Bavulum kayıp. Saat birde sergim var.”
Hummalı bir çalışma başladı. Telefon trafiği oldu. Evraklar kontrol edildi. Yolculardan birinin yanlışlıkla aldığını düşünüyorlardı.
Tülin çaresizce ilerideki koltuklara oturdu.
Üzerimdekilerle sergiye gidemem. Yeni kıyafet bulmak da mesele. Geç kalabilirim de…
Havaalanının içinde giyim mağazası olabilirdi. Bir tur atmaya karar verdi. Bankoya yürüdü.
“Bavulum bir saate kadar elimde olmayacak gibi görünüyor. Buralarda bir giyim mağazası var mı?”
“Var efendim fakat bugün kapalı.”
“Nasıl?”
“Pazartesileri kapalı efendim.”
İçinden, sayıp dökmek ve ne kadar da saçma, diye bağırmak geliyordu. Durdu. Âdeta bir yoga eğitmeni edasıyla nefes alıp vermeye başladı.
“Yakınlarda alışveriş yapabileceğim bir yer var mı peki?”
“Affedersiniz. Alo? Evet. Evet evet. Tamam. Peki saat kaç gibi ulaştırabilirsiniz? Anladım. Bir dakika. Tülin Hanım telefondaki beyefendi valizinizi yanlışlıkla almış. Sizinle irtibat kurabilirse olduğunuz yere getirebileceğini, eğer mümkün değilse bir saate buraya bırakabileceğini söylüyor. Biz bu durumlarda buradan almasını tavsiye ediyoruz yolcularımıza.”
“Öyle yapalım. Buradan alabilirim. Bir saati geçecekse bekleyemeceğimi ve sergim olduğunu belirtir misiniz?”
“Tabii. Alo. Gündüz Bey. Ha öyle mi? Tamam. Bekliyoruz.”
“Söylediklerinizi duymuş. Mümkün olan en kısa sürede dönecekmiş. Şehir merkezinden yirmi kilometre kadar uzaklaşmış.”
“Hay Allah. İlk benim bavulum geldi herhalde. Alıp bu kadar uzağa gidebildiğine göre.”
Bankodaki kız gülümsedi. “Çok özür dilerim Tülin Hanım. Ne serginiz olacak acaba?”
“Fotoğraf. Alize Kültür Merkezi’nde. Üç gün sürecek. Beklerim.”
“Aa evime yakınmış. Mutlaka uğrayacağım.”
Tülin biraz önce oturduğu koltuğa geçecekken kız seslendi:
“Tülin Hanım alışveriş merkezi sormuştunuz, telefon çalmıştı. Havaalanına çok yakın var bir tane. İsterseniz taksiyle beş dakikada geçebilirsiniz.”
“Bu iyi. Çok teşekkür ederim. Ben gelene kadar Gündüz Bey de gelmiş olur inşallah.”
Hemen gidip bir şeyler alıp giyinirim. Bavulum gelince de sergiye geçerim. Otele uğramamış olurum. Oh biraz olsun rahatladım ya. Bir de kıyafet bulamazmışım. Valla bu sefer basarım kahkahayı, varsın deli desinler.
“Merhaba. Yakındaki alışveriş merkezine gitmem gerekiyor.”
Adam, ilerideki devasa binayı gösteriyordu. “Şuradaki mi?”
“Evet. Çok yakınmış biliyorum ama yürüyecek vaktim yok inanın. Öğlen bir sergim var. Yetişmem gerek. Bavulum da kayıp.”
Adam ne diyor bu, der gibi baktı.
“Buyurun, binin. Sergi kimin? Sanki her sanatçıyı tanıyorum da hahaha.”
“Benim.”
“Aaa kimsiniz ki siz? Pardon saçma bir soru oldu...”
“Ben fotoğraf sanatçısı Tülin Biteroğlu. Tanımazsınız. Ünlü biri değilim.”
“Olursunuz inşallah.”
“Allah korusun.”
Birkaç cümlelik mesafeymiş gerçekten. Bakalım bu 750 katlı şehir canavarının içinde ne bulacağım.
“Çok teşekkür ederim. Buyurun. Kalsın. İyi günler.”
Giriş kapısının önünde yirmi-yirmi beş kişi bekliyordu.
“Affedersiniz bu ne kuyruğu acaba?”
“Bilmiyorum ki ben de şimdi girdim sıraya.”
Güvenlik görevlisi dışarı çıktı.
“Tüm internet bağlantıları durdu. Ödemeler ve barkod okumaları yapılamadığı için mağazalar müşteri kabul etmiyor. Siz müşterilerimizin anlayışı için çok teşekkür ederiz.”
Herkes homurdanmaya başladı.
Adamın biri “Bunun neden olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu.
“Uydu iletişim sistemine yapılan büyük bir saldırıdan bahsediliyor. Başka bir bilgim yok.”
Bu ne ya? Arkadaşlarım bana şaka filan yapıyor herhalde. Şu kızın ilk sergisini unutulmaz bir güne çevirelim diye düşünmüş olabilirler. Hayatımda ilk defa bir alışveriş merkezine giremediğim için mutsuzum ve hüngür hüngür ağlamak istiyorum. Şu sergi salon sorumlusunu arayayım bari.
Tülin başına gelenleri anlatacaktı ki adam telaşla “Haberiniz oldu mu, on beş dakika önce tüm sistemler çöktü sadece telefon konuşması yapılabiliyor. İnternetle ilgili olan her şey iptal.” dedi.
Benim sergimin internetle alakası yok ki bu adam niye bana böyle panikle anlatıyor?
Pek bir şey konuşamadan telefonu kapattılar.
Adam en yakınını kaybetmiş gibiydi resmen. İnternete bak sen ya. Valla hiç taksiyle uğraşamam. Bir de ona mı anlatcam bavulumu kaybettim, sergim var. Bık bık. Yürürüm kıyıdan kıyıdan.
On dakikada havaalanına vardı. Herkes panik hâlindeydi. Kontrolden geçip bankoya doğru ilerledi.
Kız uzaktan Tülin’i görmüştü. Bakıştılar.
Kız, arkadaşına baktı gözlerini devirip tekrar Tülin’e döndü. Söylenmeye başladı:
“Başlıycam bunun bavuluna da. Valiz de demiyor zaten bavul deyip duruyor. Altmışlarda kalmış gibi.”
Tülin kızın dudaklarını okumuştu. Kavga etmeye niyeti yoktu.
“Gündüz Bey gelmedi sanırım.”
“Geldi efendim. Hasan, Tülin Hanım’ın valizini getirir misin arkadan? Siz alışveriş merkezine giremediniz mi? Uydu iletişim sistemine saldırı olmuş deniyor. İnternet kullanılamıyor.”
“Evet, giremedim. Bavulum da geldiğine göre önemli değil. Bu arada uzun yolculuklara götürdüğüm büyük çantama bavul diyorum. Kısa yolculuklara götürdüğüm küçük çantama da valiz. Teşekkür ederim yardımlarınız için. İyi günler.”
Oh haddini bilsin. İyi dedim. Bakalım sergi salonunda ne gibi bir macera beni bekliyor. Gerçi gidebilecek miyim o da meçhul. Ya da vardım diyelim belki de sergi iptal olur ya da insanlar zaten sosyal medyada paylaşamayacağız, hava atamayacağız niye sergiye gidelim ki diyecek. Böyle iyi ya. Her şeye hazırlamış gibi oldum kendimi. Aman ne olacak negatif mesajdan? Dünden beri pozitif mesaj verdim de ne oldu? Başına gelecekse geliyor işte.