Netcez Şincik!

Alime Büşra Hamzayev

Düşüşü tam yedi ay sonra bitti adamın, yere ayağını bastı. Ayağı dediysek ayak mı kalmıştı adamda! Yedi aydır oksijensizlik ve sonrasındaki ani oksijenden kaynaklı vücut şekli karahavuça dönmüştü. Düştüğü yer kıyametin son kopacağı yer Ahir köyüydü. Bu köyde yaklaşık yetmiş hane vardı. Adam yere ayak basınca köydekiler etrafında toplandı. Ne de olsa yedi aydır bekleniyordu ve toplananlara hikâyesini anlatmaya başladı:

* …..

Ağzını açtı, bir şeyler der gibi kıpırdattı ama sesi içine kaçmış gibiydi. Etraftakiler hemen su ve yiyecek getirdiler. Adam bir güzel yedi, içti. Elini yüzünü yıkadı. Bacakları havuç, yüzü ters armut gibiydi. Zorlanarak ve acı çekerek yutkundu. Sanki su değil de kum içiyordu.

* ANlAMıyoruM. sESim neDen BöYLe...

Biraz sustu. Sonra tekrar konuşmaya başladı. Herkes çıt çıkarmadan onu dinliyordu.

* Deneme. Oh be sonunda düzeldi. Yedi aydır uzayda süzülüp durdum. Sanırım o şiiiden oldu. (Sanki biz tahmin edemiyoruz.) Evet gardaşlar hepinizin merak ittiği o soruyu cevaplıcam şimdik. Gıyamet gopunca yaşamağa devam ideceemiz başga bi yer var mı? En baştan başlayım. Verilen ilacın etkisi 7.ayın 12.günü etkisini yitirmeğe başladı. O an niye bu işte gönüllü oldum diye gendime gızmadım deel. Her neyse ben de son günlerde daha yavaş süzüldüm, napım. Bu biraz işleri zorlaştırdı dabii. Uğradığım yerlere gelince, ilk uğradığım yer gırmızı torpaklı böyük ihtimalle çok öncelerden gıyameti gopmuş bi gezegendi. Torpağında gemik tozu galıntıları vardı. Artık bizim gibiler mi yaşamış yoosam başga türden canlılar mı bilemem. İkinci uğradığım yer gri toz bulutlu bir gezegendi. Toz bulutlarından oluştuğu içün siz de anlarsınız ki bize uygun bir yer deeldi. Hatta şu sağ tarafımdaki yanık izleri orada oluştu. Sonra bir gezegen gördüm ki çok ilginçti. Böyle madene benzer parlak malzemelerden yapılmış eşyalar, üç ayaklı sandalyeler ve tek tekerlekli araçlar dikkatimi çekti. Burada kimler yaşıyodu anlayamadım. Belki de boyut farkından birbirimizi göremedik. Eşyalar hareket ederken gorkmadım desem yalan oluu. Şincik bizim varlığımızı bilselee sıgıntı. Amma içimden bizim gonyalı yeni gelinler bura gelse pek memun olular didim. Eee imdi neeccez derseniz bir sürü gezegen gördüm. Hepiciini anlatsam gıyamet saatine anca biter. Elimizde en mantıglı iki gezegen var. Biri dünyaya en yakın küçücük bir gezegen, tam tepemizde duruyor. Hiç sapmadan dümdüz gidebilecez. Bu gezegenin oksijen oranı da torpağı da iyi. Şincik buraya gidersek bu gezegen yagın olduğu içün gıyametten etkilenir mi bilemem. Amma uzun süre yaşamaya elverişli tek gezegen bu.

* Diğer didiğin hangısı emmi?

* Şinci yeenim bir gezegen var. Bak! (eliyle işaret ediyor) Gördün mü ahanda orada.

* Emmi o bizim gutup yıldızı deel mi?

* He valla. Eycelik yaldız gibi parlak. Yaklaştıkça gözümü deldi. Emma içine girince parlaglık gesildi. Torpağı var ama havası değişik. Buradan gidince zayıf olanlar orada bir bir ölür. Şimcik bu ikisi arasında mantıklı olan da yakın olan gezegen. Hemen bir oylama yapıp yarın 13.30’dan önce harekete geçmemiz lazım.

* Valla emmi her şey hazır. Gemiyi hazırladık. Bütün ihtimallere karşı b planını oluşturduk.

* Bütün ehtimalleri düşündünüz he?

* He emmi.

“Dünyada bütün insanlar yok olup geriye 70 haneli Konya’daki bu köyü kaldı. Konyalılar da bunun hikmetini kendilerinde buldular, tabii. Bildirilen kıyamet saatine kadar dünyayı dolaşa dolaşa işlerine yarayacak her şeyi topladılar. Kıyamet kopmadan burayı terk edip yeni bir yaşam yeri bulmaları gerekiyordu. Okuma bilenler kitapları yalayıp yuttular. Nuh’un gemisi adını verdikleri bir gemi yaptılar. Bir Konyalı başka nasıl bir ad verebilirdi ki? Yiyecekler, hayvanlar… Tıpkı Hz.Nuh’un yaptığı gibi her hayvandan birer çift aldılar. Tohumları bir bir topladılar. Gemiye yerleştirdiler. Dünyadaki son felaket kereneden sonra kalan insanlar farklı özellikler göstermeye başladılar. Süzülme yetileri gelişti. Oksijen dışında farklı gazlarda nefes almaya başladılar. Açlık süreleri değişti. Susuz yaşayabilme özellikleri oluştu.”

Oylama o gün içinde yapılmış ve herkes yaşama elverişli olan yakın gezegeni seçmişti. Ertesi gün herkes toplandı, gemiye binişler başladı. Gemide herkes belirlenen yerine oturdu. Kemerler bağlandı, gemi kalkışa hazırlandı. Gemiyi yöneten adam başladı saymaya on, dokuz, sekiz, yedi, altı...

O sırada adamın biri ayağa kalktı:

Eliyle göğü gösterdi. Köylüler gördüler ki, en tepeden bir göktaşı, bir salyangozun işe gitme hızıyla yere düşüyordu.

Alime Büşra İnce