Seçtiğim hikâye: https://docs.google.com/document/d/1RGx_xoRDB8YRvPN2hiydGU1iaDeUj1CJa31HrId7Jwg/edit?usp=drivesdk
HAPSOLUNAN HÜRRİYETİN KOKUSU
Yakup, Hasan ve tüm ülke için gün acayip bir şekilde başladı. Yakup salondaki koltukta oturuyordu. Önünde bir kitap açıktı ama okumuyordu. Gözlerini, kapalı televizyona dikmiş, dikkatli dikkatli zihnindekilerin boş ekrana yansımasını izliyordu. Sevmediği görüntüleri görünce kumandayla onları değiştirmeye çalıştı. Bu pek mümkün değildi. Sinirlendi, görüntüler gitsin diye televizyonu açtı. Ekranda hınzır bir surat belirdi. Surat, Yakup'a dil çıkarıyordu. Neyse ki o sırada Hasan içeri girdi ve hınzır surat ortadan kayboldu. Hasan, elindeki telefondan gözünü hiç ayırmadan Yakup'un yanına oturdu. Oturur oturmaz şu cümleyi söyledi:
"Ek reaktörler devrede."
"Ek ney devrede?"
"Ek reaktörler devrede."
"Reaktör ne be?"
"Ne bileyim ben ne! Bu cümle, bugün tüm sosyal medya mecralarından mesaj olarak gönderiliyor. Az önce bana da geldi hem de bir yerden değil üç yerden. Acaba neyin nesi bu saçmalık? Herkes bunu konuşuyor, çok farklı teoriler dönüyor etrafta. Heştek açmışlar "Ekreaktörlerdevrede" diye. Bazıları çok kötü şeylerin olacağını söylüyor. Her an saldırılar başlayabilirmiş. Uzaylı ya da zombi istilası olabilirmiş."
"Dur bir dakika, şimdi bana da geldi aynı mesaj. Reaktör ne ya? Devreye girince ne olacak? Anlamına bakalım. Valla enerji elde edilen kaynak gibi bir şeyler diyor, anlamadım. Sen internette yazılanlara bakma ne uzaylısı ne zombisi. Onlar zaten karışıklığa meraklı. Bekleyelim yakında çıkar kokusu.”
Yakup yerinden kalktı, demliğe su doldurdu ve ocağa koydu. Dolaptan sucukla, kaşarı çıkarıp doğradı. Onları tost ekmeklerinin arasına koydu ve ısınması için tost makinesini açtı. Hasan hâlâ telefondan felaket senaryolarını okuyordu.
Yakup, Hasan'a seslendi: "Lan kalk artık, sofrayı hazırla. Taktın kafayı reaktöre. Bir pazar günümüz var, güzel bir kahvaltı yapalım."
"Tamam abi ya, ne kızıyorsun. Ortalık bayağı kızıştı. Şimdi de birileri nükleer santralleri patlatacak diyorlar. Yazılanları okudukça okuyasım geliyor."
Hasan böyle dedikten sonra kalktı, sofrayı hazırladı. Çay suyu kaynıyordu. Yakup, üstteki demliğe çay otu attı ve bir güzel demledi. Alttakinin ise üzerine biraz daha su doldurdu. Sonra hazırladığı ekmekleri tost makinesine koydu. Beş dakika sonra tostlar oldu. Yakup, onları da alıp sofraya gitti.
Hasan, ona sordu: "Çay hazır mı abi, getireyim mi?"
'Yok, abi bekle. Çay biraz demini alsın. Kaynar kaynamaz dökünce çay imamın abdest suyu gibi oluyor. Hâlbuki çayın demli olanı makbuldür. "
"Abi nedir senin bu çay edebiyatın?"
"Çayı senden çok seviyorum lan."
Hasan, sahte bir sitemle: "Alınıyorum bak, çayla beni nasıl bir tutarsın?" dedi.
Yakup kısa bir kahkaha attı, çayı senle bir tutmuyorum ki oğlum. Senden üstün tutuyorum. Neyse getir çayı, bu kadar demlendiği yeter."
Hasan gitti ocağın altını kapattı ve çayı masaya götürdü. İkili bir yandan sohbet edip bir yandan da kahvaltı yapıyordu. Televizyonda haberleri sunmaya başlayan spikerin korkulu ve telaşlı sesini duyana kadar keyifleri yerindeydi. Spikerin bu seferki haberi sunuşu, alışılmışın dışındaydı. Kelimelerin telaffuzuna dikkat etmiyor, yüzündeki ve sesindeki telaşı gizlemiyordu. Adeta, vücudunun her uzvundan duygu fışkırıyordu. Yakup ve Hasan çayı, kahvaltıyı falan unutmuş pür dikkat haberleri izliyorlardı.
"Sayın seyirciler, ne yazık ki ülkemiz büyük bir bombardıman tehdidi altında. Her şey, bu sabah tüm sosyal medya mecralarından yayılan ama kimin veya kimlerin yaydığı belli olmayan bir cümleyle başladı. "Ek reaktörler devrede." Kimse bu cümlenin tam olarak ne ifade ettiğini anlamadı. Bazıları zombi istilasının başlayacağını iddia etti. Bazıları ise bunun insanları endişelendirmekten keyif alan muzip birinin bir şakası olduğunu söyledi. Bir başka kısımda bu cümleyi nükleer bir savaşın başlatılabileceğine yordu. Bu cümlenin vermek istediği mesaj hakkında ortaya atılan en isabetli senaryo en son söylediğimdir. Yaklaşık on on beş dakika önce hava sahamızda İsrail savaş uçakları göründü. Böylelikle "Ek reaktörler devrede" cümlesinin anlamı açığa kavuştu. Hava sahası ihlali yapan İsrail savaş uçaklarına sözlü uyarı yapıldı. Son bir yıldır İsrail ile aramızdaki çekişmeleri de göz önünde bulundurursak bu hava sahası ihlalinin pek de yanlışlıkla olmadığı aşikâr. Gelişmeleri öğrenir öğrenmez sizinle paylaşacağız."
Yakup, gözlerini televizyondan ayırdı, korku ve şaşkınlıkla Hasan'ın gözlerine dikti. Bir müddet öylece kalakaldılar, tek kelime edemediler. Sessizliği ilk bozan Yakup oldu:
"Senin şu meşhur cümlenin kokusu çok olmadan çıktı. Üstelik hayra alamet bir koku da değilmiş. Lağım kokusundan da beter. İşgalin, zulmün, hapsolunan hürriyetin kokusuymuş."
"Abi, savaş falan çıkmaz değil mi? Uygarlık bu kadar ilerlemişken ne topu ne mermisi. Teknolojik devrimlerle çağ atlamak varken ne bu savaş merakı anlamıyorum."
"Valla her şey olabilir abi. Senin o teknolojik devrimlerle çağ atlama yapılıyor zaten. Çağ atlatılan uygarlık değil silahlar. O silahlarla da kıyım yapıyor, servetlerine servet katarak güç gösterisinde bulunuyorlar. Yıllardır suçsuz insanları katleden bunların teknolojileri değil mi? Sudan sebeplerle tek kaşık suda boğdukları insan sayısının haddi hesabı var mı? Şimdi oklar neden bize çevrildi anlamak çok güç olmasa gerek. Dua et ki Hasan, şikâyet etsek de memnun olmasak da yarın hâlâ ayak basacağımız bir toprağımız olsun. Belki hâlimizden, gidişatımızdan memnun değiliz ama nihayetinde hürüz."
"Doğrusun abi. Varsın memnun olmayalım ama memnun olmayacak bir vatanımız olsun. Anamız babamızla, sevdiklerimizle, insanımızla birlikte yaşayacağımız kimsenin kafamıza vurmayacağı bize hişt demeyeceği, canımıza, malımıza, namusumuza kastetmeyeceği ülkemiz var olsun ve var kalsın."
Yakup ve Hasan'ın hararetli sohbetini yine spiker bozdu.
Evet sayın seyirciler, İsrail savaş uçaklarının hava sahası ihlaliyle ilgili sıcak gelişmeler var. Ülkemiz tarafından yapılan sözlü uyarılara rağmen devam eden hava sahası ihlaline karşı Türk savaş uçakları fiili uyarıya başladı. İsrail savaş uçaklarına uyarı atışı yapıldı. Bu uyarı atışında bir İsrail savaş uçağı yerleşim yeri dışında bir bölgeye düşürüldü. Ama bunun ardından yeni yavaş uçakları hava sahamızda görüldü. Anlaşılan uçaklar ülkemizin yerleşim yerlerine girip şehirleri bombalama niyetinde. Umarız ki Türk savaş uçakları onları geri püskürtebilir."
Yakup, yerinden kalktı odada endişeyle volta atmaya başladı. Hasan donmuş bir şekilde hâlâ televizyona bakıyordu. Sanki o donarsa evren de donacaktı, zaman geriye akacak savaş uçağı falan kalmayacaktı, her şey güllük gülistanlık olacaktı. Ama öyle olmadı. Ekranda kocaman harflerle "SON DAKİKA" yazıyordu. Spikerin sesi bu sefer çığlık gibiydi. Oysa o, yavaşça ve kekeler gibi konuşuyordu. Yüzü üzüntüden kasılmış, gözleri dolmuştu.
"Bir son dakika haberi hepimizin ciğerini yaktı. Türk savaş uçaklarının tüm müdahalelerine rağmen İsrail savaş uçakları ülke sınırını geçerek yerleşim yerlerine yöneldi. "
********
Kulakları sağır edecek kadar kuvvetli bir patlama sesi duyuldu. İsrail savaş uçakları tüm ülkeyi kuşatmıştı. Binalar birer birer yıkılıyordu. Onlardan çıkan toz bulutları gökyüzünün maviliğini çalıyordu. Çığlık, ağlama ve siren sesleri göğe çarpıyor bin parçaya bölünüp gerisin geri insanların kalbine saplanıyordu.
Yakup ve Hasan'ın oturduğu ev de yıkılmıştı. Yakup, salonda Hasan ise mutfakta molozların altında kalmıştı. Yakup, biraz sonra ağır ağır gözlerini açtı. Üstünde kilolarca ağırlık vardı. Her yanı ağrıdan zonkluyordu. Sanki onu canlı canlı kesiyorlardı, duyduğu acı o kadar kuvvetliydi. Bir tek sağ kolunun üstüne moloz düşmemişti. Elini gayri ihtiyari kafasına götürdü. Eline sıcak bir sıvı bulaştı. Yakup elinde baktı, eli kıpkırmızıydı. Yerinden canlanmak istedi ama hareket edemedi. Hasan'a bağırmak, ona iyi olup olmadığını sormak istiyordu ama sesi bir fısıltı gibi çıkıyordu. Birkaç dakika sonra gözleri kararmaya başladı ve acıları yavaş yavaş dindi.
Yakup, Hasan ve daha nicesine evleri mezar oldu.
Büşra Hanım Merhabalar,
Zorluğa uygun çok güzel bir hikaye seçiminde bulunup '' ek reaktörleri'' çok iyi kullandığınızı düşünüyorum. Zorluk adına yakaladığınız bağlamı başarılı buldum. Öyküde ufak tefek ama takıldığım çok nokta oldu. Siz nasıl düşünürsünüz bilmiyorum ama biraz daha toparlanır ve üzerinde çalışılırsa gayet güzel bir öykü olmuş. Ek reaktörlerin mekanikler üzerinde etkilerini de gösterebilirsiniz. Televizyon telefon vs. Ellerinize sağlık :)
Merhaba, detaylı incelemeniz için teşekkür ederim. Evet düzenlenmeye ihtiyacı olan yerler var. Sağ olun🙂
Burada dikkatle deyip bir kelimeden tasarruf mu edilse acaba?
Bu şekilde düşüklük var. Zihnindekilerin, boş ekrandaki yansımalarını deseniz nasıl olur
bu çapraz hali beğendim.
bu cümleye gerek yok bence. Bu cümle olmadan diyaloglar başlayabilir.
çok beğendim. kurduğunuz bağlantı çok güzel.
Allah'ım inşallah
çok sahici bir şekilde söylenmiş. Sevdim
buna gerek.
ota gerek var mı ki. çay.
Bence de 'çay' yeterli olacaktır
Bence de
doldurdu. koydu. oldu. sordu. buralarda farklı filler olabilir. hem kısa cümleler hem de rutin olarak kullanılan filler burayı vasat yapmış. Bir de şunlar var. Hasan ona sordu. Bunlar söylenmeden Hasanın sorması öyküdeki akışın devamlılığını gösteriyor. Hasan ona sordu filan ona söyledi gibi söylenen şeyden önce kullanılan kalıplar akışı durduruyor. Ağırlaştırıyor. Bu kalıpları kullanmasanız nasıl olur sizce
Derya Hanıma bu arka arkaya gelen doldurdu, koydu, oldu fiillerinin okurken yorduğu konusunda katılıyorum bir kez daha bakmak istersiniz belki
çaydan bahsediliyor zaten buna gerek yok.
buna da gerek yok
burada çaya vurgu olduğu için kalabilir.
:) çok güzel.
🙂
Mantıklı:) Bazen bende..
buraya hiç gerek yok
Katılıyorum
çay yerine ''artık'' kelimesini öneririm. Üst cümlede de çay var. Acaba çay çok seviliyor diye mi bu kadar isminden söz ediliyor :)
Her yerde çay var 🙂
Buradan itibaren paragraf yapsanız ilk halinden ayrıldığını belli olması açısından iyi olur belki
çünkü artık sunma halinde. başlayan ifadesi gerekli değil.
Allah kötü şey yaşatmasın o adrenalin çok zevkli geliyor bana
İnşallah inşallah
Zombileri çok seviyorsunuz galiba🙂
Böyle durumlarda bizim halk ilk telefonlara koşup tanıdıklarını yokluyor nedense bu durum geldi aklıma
Güzel bir ayrıntı
Bence de.
düşürüldü, daha iyi olabilir.
Spiker aktaran kişidir. Kendi düşüncesini söylemez.
Umduğu için yani bir dilek, niyet belirttiği için -ebilir gibi netlik belirtmeyen ifade yerine püskürtür denilse daha iyi olur gibi
burada bir belirsizlik var. Oysa mı fazla yoksa kullanılan o öznesi mi fazla anlamadım.
Öyküler geleceğe dualarımız, dileklerimiz demişti bir defasında Emre Hoca o yüzden Allah korusun, Allah ülkemizi ve diğer hiç bir ülkeyi bununla sınamasın.
Amin.
biri öteki ifadelerini kullanmanızı öneririm. İsimlerin sık sık söylenmesi tırmalıyor.
Burada cümle bitirilip yenisine başlanabilir. İkinci cümlenin sonuna bir 'işte' de güzel durabilir
bu tanımlamayı sevdim
iyi olup olmadığından önce, yaşayıp yaşamadığını sorması gerek.
Yani bunu kastetmiştim aslında.
Merhaba Büşra Hanım :) Ökünüzün kurgusunu beğendim. Anlatamınız gayet akıcıydı. Kaleminize sağlık:)
Teşekkür ederim🙂
Merhaba Büşra Hanım. Güzel bir öyküydü ama sonu biraz çabuk oldu. Yakup ve Hasan'ın reaktör hakkında yaptıkları sohbetleri sevdim. Bazı kısımlar biraz daha uzatılır ve detaylandırılırsa öykünüz daha da güzelleşecektir diye düşünmekteyim. Ellerinize sağlık :)
Merhaba, teşekkür ederim🙂
Merhaba, çok akıcı bir hikâye. Merak unsurunu çok yerinde kullanmışsın, metnin genelinde hiç duraksamadı. Diyalogların da çok iyiydi. Haftanın görevini çok iyi yerine getirmişsin. Sonu da çok vurucu olmuş. Ama biraz daha genişletilse daha da güzel olur metin. Ellerine sağlık:)
Merhaba, teşekkür ederim🙂
Merhaba Büşra Hanım. İyi bir öykü seçimi ve iyi bir kurguyla görevi layıkıyla yerine getirmişsiniz. Yani bağlantınız hiç sırıtmamış. Şikâyet de edilse insanın vatanının olması ve vatanının hür olmasının önemini işlemeniz de güzel olmuş. Diyaloglarınız da samimiydi. Sadece her şey çok çabuk olup bitti gibi geldi bana. Ellerinize sağlık.
Merhaba, teşekkür ederim🙂
Merhaba Büşra Hanım. İlk Öyküyü okumamıştım çok mantıklı bir seçim olmuş öncelikle. Çok başarılı ve samimi buldum öykünüzü. Babaannem iç ses olarak bana eşlik etti " Töbe Allah korusun.." şeklinde. Sonu biraz aceleye gelmiş gibi bir çırpıda bitiverdi.
Emeğinize kaleminize sağlık.
Merhaba Yasemin Hanım. Teşekkür ederim🙂
Merhaba Büşra Hanım öncelikle ellerinize sağlık, ben kurguyu çok sevdim. Son dakika olarak sonlarını haberlerden izlemeleri çok gerçekçi geldi. Çok yabancı duygular değil bunlar, haberlerden felaket izlemeye alışkın Ortadoğu insanı o yüzden bu bağlamı çok sevdim. Karakterleri sevdim, akış oldukça güzeldi olumsuz tek eleştirim yazının küçüklüğü okumayı biraz zorlaştırıyor, belki satır aralığını 1,5 yaparsanız ya da puntoyu artırırsanız ya da yazı tipini değiştirirseniz bu çözümlerden herhangi birinin uygulanması görme açısından daha kolaylık sağlar gibi. Dediğim gibi gidişatı ve tempoyu çok sevdim tekrardan ellerinize sağlık.
Merhaba, teşekkür ederim🙂
Merhaba. İlk kısımda kullandığınız öykünüzü hatırladım. İyi bir seçim olmuş. İkili eğlenceli diyaloglarıyla aklımda :) Görev açısından bakarsak, geçiş başarılı. İkilinin diyaloglarıyla devam ettirmişsiniz. Çok da uygun olmuş haberleri izlemeleri. Ama saldırının olduğu kısımdan sonrası bana kalırsa biraz aceleye gelmiş. Bir bombalı saldırı var ve buna göre detay az. Hasan'ın ve Yakup'un evine isabet ederken neler oldu, bunlar eklenebilir belki. Son da epey hızlı. Bu mevzu içinde daha fazla şeyi barındırmalı bana kalırsa. Anlatımınız güzel. Başlığı da sevdim, münferit olarak güzel. Emeğinize sağlık :)
Merhaba. Son biraz daha detaylandırılabilirdi haklısınız. Yorumlarınız için teşekkür ederim🙂